Kayıtlar

Tezkiyesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tasavvufta Nefs Tezkiyesi

Tasavvufta Nefs Tezkiyesi Tezkiye lügatta temizlemek, arındırmak manalarının yanı sıra artırmak, bereketlendirmek ve feyizlendirmek anlamınıda ihtiva eder. Bu manalar çerçevesinde tezkiye “manevi eğitim yolculuk” seyrinin tüm mertebelerini bünyesinde bulunduran terimdir. Nefsi ve Rabbı bilip irfan elde etmenin tüm aşamalarını bünyesinde bulundurur. Bu nedenle biz sadece bazı hususlara değineceğiz. Aslen tezkiye tüm nefs ve tevhid mertebelerinin eğitimini bünyesinde bulunduran temel kavramdır. Nefs alıcı ve verici olduğundan kişinin zahir ve batın tüm ilişkilerini de yapısında bulundurur. Nefs tezkiyesi her fiili Hakk’la ve Hakk’ça yapmanın yolunu öğreten temel sistemdir. Nefsi tezkiye: Öncelikle küfür, cehalet, şirk, kötü his ve ahlak, yanlış itikatlardan nefsi temizlemektir. Kur’an ve sünnet üzere oluşturulan “BEN” liği bu hususiyetlerle donatmaktır. Nefsi kötülüklerden koruduktan sonra da, onu ilim, irfan, hikmet, hayır duygu ve niyetler ve güzel ahlakla süslemektir. Nefsi

Nefs Tezkiyesi Kalp Tasfiyesi

Nefs Tezkiyesi Kalp Tasfiyesi “Nefsi tezkiye, kalbi tasfiye” gönlü arındırma sanatıdır. Gönlü arındırma sanatından kasıt nefsin tezkiyesi (temizlenmesi) ve kalp tasfiyesidir (arıtılmasıdır). Gönül arındırma sanatından bizlere en güzel örmek Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellemdir. Bu sanatta bizlere nümûne-i imtisal, en güzel örnek de Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz’dir. Gayemiz O’na benzeyebilmektir. Yani duygularımızın O’nun duygularına benzeyebilmesi için bir ömür gayret etmemiz zarûrîdir. O’nun rûhânî dokusundan hissiyat almamız zarûrîdir. Çünkü sevilenin hâli sevende sirâyet hâlindedir. Sahabî Efendilerimizden Örnekler Ashâb-ı kiram; duygularını, Efendimiz’in hislerine benzetebilmenin derdindeydi… İç dünyalarını; O’nun gönül âleminden, rûhânî dokusundan hisselerle tezyîn edebilmek, onların yegâne arzusuydu. Çünkü, onlara bu hedefi, Fahr-i Kâinât Efendimiz; “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) buyurarak göstermişti. Ashâb