Kayıtlar

Kadı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dinle! Düşünme, Faydalan...

Dinle! Düşünme, Faydalan... Enes b. Mâlik Radiyallahü Anh’dan rivayet edilmiştir:  “Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, zayıflamış, kuş yavrusu kadar olmuş Müslüman bir kimseyi ziyaret etti. Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem ona: “- Sen Allah’a herhangi bir şey için dua ediyor ya da O’ndan bir şey istiyor muydun?” diye sordu. Adam: “- Evet, ben; ‘Allahım! Bana ahirette bir ceza vereceksen o cezayı bana dünyada ver!’ diye dua ediyordum!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem: “- Subhanallah! Sen buna güç yetiremezsin! Sen: “Allahümme! A’tinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhiretî haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr!” (Allahım! Bize dünyada bir iyilik ver. Ahirette de bir iyilik ver. Bizi cehennemin azabından koru) diye dua etsen!’ buyurdu. Daha sonra Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem o adam için dua etti. Adam da iyileşti.” (Müslim, Zikr, 7) Bu dua aynı şekilde Enes b. Malik tarafından, Resûlullah’ın Sallallâhu Aleyhi Vesellem en çok yaptığı dua olarak da riva

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh Kendisi Tabiî'ndendir. Adları aşağıda sayılan 4 sahabe hayatına kavuştu. 1-Enes b. Malik, 2- Abdullah b. ebû Evfa, 3- Sehl b. Saad, 4- Eb'ül-Tufeyl. (Rahmetullahi Aleyhim Ecmaîn) En son ölen Eb'ûl Tufeyl Rahmetullahi Aleyh oldu. Kadılık makamını iyi bulmazdı. Bu yüzden hapsettiler ve sopa attılar. Hatta başına dâhi vurdular. O zaman hilâfet Mervân'da idi. Bütün işkencelere rağmen kabul etmedi. Kabul etmeyeceğini kesin olarak anlayınca; serbest bıraktılar. Serbest bırakılınca hâlini sordular. Şöyle anlattı: "Sopadan çok; annemin üzüntüsü bana ağır geldi." İmâm-ı Ahmed Rahmetullahi Aleyh, onun bu hapsini ve dövülmesini her hatırladıkça ağlar ve içten sızlanırdı. Mervân'dan başka Ebû Cafer de kadılık için İmâm-ı A'zam Rahmetullahi Aleyh'i zorladı. Küfe'den Bağdat'a getirtti, yine kadılığı kabul etmedi ve: Ben kadı olamam, dedi. Bunun üzerine Cafer onu hapsetti. Bundan sonra ha

İmamı A'zam, Kadılığı Kabul Etmedi

İmamı A'zam, Kadılığı Kabul Etmedi Emevîler zamanında Küfe Vali si, İbni Hübeyre idi. İrak'ta kaynaşmalar başgösterince, bu hareketi önlemek için devrinin ilim adamlarına hep birer mühim vazife verdi. Bunlar arasında İbni Ebi Leylâ, İbni Şübrüme, Davud bin Ebi - Hind gibi büyük âlimler de vardı. İmam- ı A'zam'a verilmek istenen vazife ise hepsinden ağır ve mes'uliyetli idi. Vali nin teklifine göre İmam- ı A'zamın izni olmadan, Beytülmalden bile bir şey verilmeyecekti. Yani mühür onun elinde olacaktı. Fakat İmam- ı A'zam Hazretleri bu vazifeyi kabul etmiyordu. Vali ise, vazifeyi kabul etmediği takdirde döveceğine dair yemin etmişti. Diğer Âlimler İmam'a: - Bu vazifeler, bizim de benimsediğimiz işler değil aslında... Ne olur, gel sen de bu vazifeyi kabullen, bizi kırma, biz senin kardeşleriniz, Biz kabul etmekten başka çare bulamadık, dediler. Ebû Hanife Hazretleri şu cevabı verdi onlara: - Bana Vasit mescidinin kapılarını saymayı

Kadı: Padişahın Şahitliğini Kabul Etmedi

Kadı: Padişahın Şahitliğini Kabul Etmedi 1400’lü yılların başında Başkent Bursa’dayız. Osmanlı tahtında Yıldırım Bayezid, kadılık postunda ise Molla Şemsüddin Fenari oturuyor. Görülen bir dava münasebetiyle, Padişah’ın mahkemeye gelip şahitlik etmesi gerekiyor. Padişah, Kadı Efendi’nin huzuruna çıkıyor. Kimlik tespiti yapılır yapılmaz, Kadı Efendi, çıkışır gibi konuşuyor: “Terk-i cemaat eyledüğün şuyu’ bulmağılen, şahadetün caiz değildür!” (Namazlarını cemaatle kılmadığın söylendiğinden, şahitliğini kabul etmiyorum). “Namaz kılmayan çocuk sayılır, çocukların şahitliği kabul edilmez, önce namaz kıldığını ispat et sonra gel şahitliğini yap” dokundurmasını anında kavrayan Yıldırım Padişah, sarayına döner dönmez, bir cami yapılmasını emrediyor ve beş vakit namazını bu camide cemaatle kılmaya özen gösteriyor. Gelin bu bölümü de Osmanzade Taib Efendi’nin üslubundan okuyalım: “Hünkâr, saray-ı hümayunları pişgâhında (sarayının avlusunda) bir camii şerif bina idub evk

Kadı Efendi Padişaha Kükredi

Kadı Efendi Padişaha Kükredi Fatih Sultan Mehmed, bugün kendi adını taşıyan camiin inşaatında kullanılacak mermer sütunları kestiren Rum mimar İpsilanti Efendi’ye kızıp, elini kestirmiş, Rum mimar da İstanbul’un ilk kadısı Sarı Hızır Çelebi’ye şikâyette bulunmuştur. Kadı, Padişah’ı çağırtıyor… Padişah içeri girdiğinde İpsilanti Efendi dâvâcı makamında ayakta durmaktadır. Padişah, Kadı Efendi’nin yanındaki mindere bağdaş kurmak üzereyken, Kadı Efendi kükrüyor: “Begüm, hasmınla mürafaai şer’ olunacaksın, (beyim, davacı ile yüzleşeceksin) ayağa kalk!”  Padişah tereddütsüz kalkıyor. Kendisini savunması istenince de hata ettiğini söylüyor. Kadı Efendi, tarafları ve şahitleri dinledikten sonra, hükmünü açıklıyor: Kısasa kısas: “El kesenin eli kesilir!” Dinleyenler dehşetten ve hayretten dona kalıyorlar. İstanbul fatihinin eli nasıl kesilebilir? Durum o kadar farklıdır ki, İpsilanti Efendi’nin eli-ayağı titremeye başlıyor. Aklı başına gelir gibi olunca da, Kadı Efendi’y