Kayıtlar

Fatih etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sâlatûl Fatih Sîğası

  Sâlatûl Fatih Sîğası   (Altı yüz bin salâvat gücünde ve Kuranı 6 kere hatim etme sevabı derecesinde salâvat) اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَــيِّــدِنَا مُحَمَّدِ نِ الفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ، وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ، نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَـقِّ، وَالْهَادِى إِلٰى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ، وَعَلٰى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ Okunuşu: Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Seyyidinâ Muhammedinil Fâtihi limâ Uğlika vel Hâtimi li mâ Sebeka Nâsırıl Hakkı bîl Hakkı Vel Hâdî ilâ Sıratıkel Müstekıymi ve Alâ Alihi ve Ashâbihi Hakka Kadrihi ve Mikdârihil Aziym.   Anlamı: Allah’ım! Kapalı olanı (Hz. İsa Aleyhisselâm ile kapanan vahiy kapısını) açan, geçmişte tüm gelip geçen (bütün enbiyanın nübüvvetine) son veren, hak ve hakikatle hakka destek olan, (insanları) senin dosdoğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm’a, onun aline ve ashabına, Onun yüce kadr-u kıymetince salât eyle, selâm eyle ve Onu mübarek kıl.   Fazilet

Fatih Sultan Rahmetullahi Aleyh Neden Başarılı Oldu?

  Fatih Sultan Rahmetullahi Aleyh Neden Başarılı Oldu?   Trabzon seferi sorasında af dileyen Uzun Hasan; annesi Sara Hatun'u Fatih'e elçi olarak gönderir. Trabzon'un zorlu arazilerinde seyrederken Fatih ve Sara Hatun arasında geçen bir diyalog şu şekildedir: "- Hey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmetler çekmek nedir?" diye sorunca, Fatih Rahmetullahi Aleyh: "- Ana bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler İslâm dini yolunadır ki ahirette Allah'ü Teâlâ’nın karşısına çıkınca utanmayalım diyedir. Zira bizim elimizde İslâm kılıcı vardır. Eğer biz bu zahmete katlanmazsak bize gazi demek yalan olur." (Bir Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Erhan Afyoncu) Fatih Sultan Rahmetullahi Aleyh’in neden başarılı olduğu anlaşılıyor! Mübarek kendini Allah’ü Teâlâ’ya adamış, kendisini Allah’ü Teâlâ’nın askeri, silâhını Allah’ü Teâlâ’nın silâhı olarak görüyordu…

Açıl İstanbul Açıl

  Yüz bin er haykırıyor: “Ya Cennet, ya İstanbul” Açıl İstanbul açıl, nurlu şafaklı tan bul.   Zafere koşuyorlar, atlılar ve yayalar, Akına katılıyor, dervişler, evliyalar.   Akşemseddin kupkuru toprağa diz çöküyor, Allaha el açıyor, hıçkırıp yaş döküyor,   Genç Hünkâr da el açıp Haktan zafer diliyor Manzaradan belli ki, bir çağ sona eriyor.   Gönüllerde şehadet ne kefen, ne de makber, Sarsıyor temelinden suru: “Allahü ekber”   Ordu; silâhı kadar imanla da donanmış, İstanbul’un fethine ta yürekten inanmış.   Hak, katına çağırır burca sancak asanı, Kefensiz kabul eder Ulubatlı Hasan’ı.   Hilâl, bahar yaşarken, haçlıda bir hazın var. Dün çan çalan şehirde bugün artık ezan var.   Mehmetlerden bir Fâ­tih, Ha­san­lar­dan bir Ulu, Bu or­du­ya ya­kış­tı fet­het­mek İs­tan­bul’u...    Ah­met Ma­hir Pek­şen  

Fatih Sultan Mehmed Dönemi Adalet

  Fatih Sultan Mehmed Dönemi Adalet   Fatih Sultan Mehmed Han; İstanbul’un fethinden sonra, vazifesini emrinin hilâfına yapan bir Hristiyan mimarın kolunu kestirmişti. İstanbul kadısı Hızır Bey, Fatih’in en yakın arkadaşı ve dostu idi. Kendisini İstanbul kadılığına da Fatih tayin etmişti. Eli kesilen Hristiyan mimar, Kadı Hızır Bey’e gidip Fatih’i dâvâ etti. Fatih’e devlet silsile-i merâtibinde hitap tarzı, iken Hızır Bey, Padişah’a, tebaadan herhangi bir insana karşı kullanılan hitapla; “- Murad oğlu Mehmed, şu saatte mahkemeye gelin!” şeklinde celp gönderdi. Fatih, duruşma günü mütevâzı bir şekilde sûrette mahkemeye gitti. Maznun mahalline oturdu. Hızır Bey, yerini aldı. Ve muhakeme başladı. Mahkemelerde hâkim adâlet tevzî ettiği için oturur; diğerleri ayağa kalkarak, ayakta ifade verirdi. Hızır Bey, Fatih’i oturur vaziyette görünce, O’na; “- Şer‘i şerif murâfaası üzresin, ayağa kalk!” diye ihtar etti. Bu îkaz üzerine Fatih, ifade için ayağa kalktı. Kadı Hızır Bey

İki Kanatlı Şahsiyet: Fatih Sultan Mehmed Han ve Fetih Ruhu

Resim
İki Kanatlı Şahsiyet: Fatih Sultan Mehmed Han ve Fetih Ruhu   Fatih Sultan Mehmed’in manevi ve edebi şahsiyetini tanıyabilmemiz için hareket noktamız babası II.Murad Han olmalıdır. Oğluna, askerlik, idare, ilim, sanat ve tasavvufta örnek bir şahsiyet sergileyerek; o müstesna evladın şahsiyet yapısına ilk temel taşı koymuştur. II.Murad kahraman olduğu kadar alim ve şair, aynı zamanda maneviyata sıkı sıkı bağlı bir arif kişi idi. Baba II. Murad ile oğlu Şehzâde Mehmed arasında, saray bahçesinde güzel bir hasbihâl geçer. Bu hasbihâl esnasında Şehzâde Mehmed, hâl ve hatırını sorduktan sonra babasına şöyle bir suâl sorar: “–Ey benim devletlü babam! Ne hikmettir ki, sırtınızdaki milletin onca ağır yük ve eziyetine rağmen, sizde diğer ihtiyarlardaki gibi yaşlılık emârelerine rastlamış değilim. Sizin de diğer insanlar gibi yaşınız ilerledi, fakat onlar gibi eğilip bükülmediniz ve kamburlaşmadınız. Her türlü zahmet ve sıkıntıya rağmen, genç yaştaki zindelik, kahramanlık ve yiğit

Fatih Sultan Mehmet Han (Rahmetullahi Aleyh) Şöyle Buyuruyor

Fatih Sultan Mehmet Han (Rahmetullahi Aleyh) Şöyle Buyuruyor: Bir şehirde en önemli üç şey; “Kanalizasyon, hamam, kütüphane” dir. Çünkü kanalizasyon şehrin kirini, Hamam bedenin kirini, Kütüphaneler de ruhun kirini temizler. Allah’ü Teâlâ hepmizi; şehri temiz, bedeni temiz, ruhu temiz olanlardan eylesin!

Salavatı Fatih

Salavatı Fatih اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَــيِّــدِنَا مُحَمَّدِ ۨالْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ، وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ، نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَـقِّ، الهَادِي اِلٰى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ، وَعَلَى آلِهِ . وَاَصْحَابِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ Okunuşu: Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Seyyidinâ Muhammedinil Fâtihi limâ Uğlika vel Hâtimi li mâ Sebeka   Nâsırıl Hakkı bîl Hakkı Vel Hâdî ilâ Sıratıkel Müstekıymi ve Alâ Alihi Ve Ashâbihi Hakka Kadrihi ve Mikdârihil Aziym. Anlamı: Allah’ım! Kapalılıkları açan, geçmişe son veren, hakka hakikatla destek olan, mahlukatı senin doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e O’nun aline ve ashabına O’nun yüce kadr ü kıymetince salat eyle selam eyle ve O’nu mübarek kıl!

Akşemsettin Hazretleri

Akşemsettin Rahmetullahi Aleyh Hazretleri " Konstantiniye bir gün mutlaka feth olunacaktır. Onu feth eden asker ne büyük bir asker, onu fetheden kumandan ne büyük bir kumandandır. " buyurmuştu güzeller güzeli Peygamber Efendimiz (S.A.S) 14 Asır önce müjdelenmişti İstanbul'un fethi, kıymetlilerin en kıymetlisi tarafından. Alemde kaç kişiye nasip olurdu, Allah'ın sevgilisinin övgüsüne mazhar olmak? Allah aşkı için, Resulu Ekrem sevdası uğruna; gözü, gönlü Allah'a dönük nice Hakk dostu, nice Hakk sevdalısı dayanmıştı surların kapısına. Ama bir Osmanlı vardı ki Onu kuranlar hamurunu imanla yoğurmuş, aşkla işlemişti. Osmanlı sultanlarının herbiri bu şerefe mazhar olmak için dayanmıştı Bizans'ın kapısına... Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri Î. Murat'a şöyle söylüyordu. – Sultanım, fetih şu bizim köseyle, sizin Mehmed'e nasip olur, ben dahi o günü göremem! Üstâdının bu sözlerini duyan Akşemseddin büsbütün vahdet deryasına atıldı. Çünkü kendisi

Fatih’in 10 Unutulmaz Sözü

Fatih’in 10 Unutulmaz Sözü Mustafa Armağan Miladi takvimle Büyük Fethin 563. yıldönümünde bu kutlu günü hatırlamak ve hatırlatmak soylu görevlerimizden biridir. Bu muazzam zaferle daha 50 yıl önce Timur kasırgasından gücü tükenmiş, itibarı yerle bir olmuş, kurucu ideali yara almış olan Osmanlı Devleti, İbn Haldun'u yalanlamak pahasına ayağa kalkıyor, Sultan Çelebi Mehmed ve Sultan II. Murad ile restorasyonu gerçekleştiriyor, 19 yaşında ikinci kez tahta çıkan Fatih Sultan Mehmed'e ise Osmanlı Devleti'nin orta ölçekli bir İslam devleti mi yoksa bir cihan imparatorluğu mu olacağını seçmek kalıyordu. Genç Sultan ikincisini seçti, hedefini büyülttü ve Osmanlı Devleti'nin büyümezse küçüleceğini öngördü. Büyümeyenin eninde sonunda küçüleceğini ve yok olacağını o derin sezişiyle biliyordu. Osmanlı, ya Cihan Devleti (İmparatorluk) haline gelecek veya orta ölçekli devletlerden biri olarak Avrasya'nın güç dengeleri içinde bir o yana bir bu yana çırpınacaktı. Peki

Fatih Sultan'nın Hediyesi

Fatih Sultan'nın Hediyesi Hazreti Fatih'in dervişlere karşı çok zaafı vardı. Bir gün onun bu zayıf tarafından istifade etmek isteyen, pejmürde kılıklı bir adam huzura girip: - Devletlû Sultanım, ben senin kardeşinim. Malının yarısını bana vermen gerek, dedi. Fatih, kesedarına: - Bu fakire bir mangır ver! dedi. Fakat miskin, parayı az bulup: - Senin gibi şanlı bir hükümdara, kardeşine bu kadar az para vermek yakışır mı? dedi. Hazreti Fatih: - Seninle nerden kardeş oluyoruz? Diye sorunca. Adam: - Senin de, benim de ilk anamız Havva, ilk babamız Âdem Aleyhisselâm değil mi? dedi. Bu sefer Hazreti Fatih'in cevabı şöyle oldu: - Sen verdiğim parayı az görüyorsun, hâlbuki öteki kardeşlerin duyarsa hissene bu kadar düşmez. Şimdilik bu sana yeter! (Alıntı)