Kayıtlar

de etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah’ü Teâlâ Dilerse Sebepsiz de Yaratır

  Allah’ü Teâlâ bir şeyin meydana gelmesi için bazı sebepler yaratmıştır. Sebeplere yapışmadan olmaz. Ancak neticeyi de sadece sebeplerden beklememeliyiz. Mümin kişi olarak sebepleri yaratandan beklemeliyiz. Allah’ü Teâlâ irade etmedikçe hiçbir şey meydana gelmez. Bizim için sebepler önemli, insanların dünyaya gelmesi için anne, baba bir sebeptir. Onlar olmazsa olmaz. Ancak çok görülen bir durum ki anne ve baba olduğu halde uzun yıllar beraber olmalarına rağmen çocuk sahibi olamıyorlar. Çocuk sahibi olmak için büyük paralar harcansa da bazen sonuçsuz kalabiliyor. Bu bize aslında şunu öğretiyor; anne ve baba olmak insanın elinde değil, Rabbimiz isterse, Rabbimizin emir ve iradesi ile oluyor. Hazreti Ali (RadiyAllah’ü anh ) buyuruyor ki; “Sabredersen kalemin yazdığı olur, sevap kazanırsın. Sabretmezsen yine kalemin yazdığı olur, günah kazanırsın” Allah’ü Teâlâ dilerse sebepsiz de yaratır!   Yüce Allah kudretini izhar için annesiz ve babasız da yaratabilir. Adem aleyhisselam gib

Bebeğim Anasız Büyür de Vatansız Büyüyemez!

Resim
    Nene Hatun, 1857 yılında Erzurum’un Çeperli köyünde dünyaya geldi. 16 yaşındayken Erzurumlu Mehmed Efendi ile evlendi. Osmanlı ‘93 Harbi’ni (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı) kaybetmişti. Rus Ordusu’nun baskınla aldığı kent merkezi yakınındaki Aziziye Tabyaları, Erzurum halkının da yardımıyla yapılan karşı baskınla Ruslar’dan geri alındı. Nene Hatun, bu savaşta 22 yaşında bebeğini beşikte bırakarak Erzurum halkıyla cepheye koştu. Cumhuriyet Devri’nde “Kırkgöz” soyadını alan Nene Hatun’un, 4’ü erkek, 2’si kız 6 çocuğu dünyaya geldi. 3 oğlu 1. Dünya Savaşı’nda şehit oldu. 1952 yılında Erzurum ve çevresinde incelemelerde bulunan NATO orduları Başkomutanı Amerikalı General Ridgway, Nene Hatun’u cesaretinden dolayı ziyaret ederek elini öptü. Nene Hatun annemiz; 22 Mayıs 1955’te tedavi gördüğü Numune Hastanesi’nde vefat etti. Üç aylık bebeğini son kez emzirip: “Seni bana Allah’ü Teâlâ verdi. Ben de seni O’na emanet ediyorum!” diyerek şehit ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fır

Bencillik Yapılan Tek İyiliği De Kötülüğe Dönüştürdü

  Bencillik Yapılan Tek İyiliği De Kötülüğe Dönüştürdü   Vakti zamanında, hayatını boş işlerler geçiren, insanlara devamlı kötülük eden bir adam yaşıyormuş...   Bu adam da her canlı gibi vakti olunca ölüp ahirete göç etmiş...   Dünyada herhangi bir iyilik yapmadığı sevap işlemediği için ahirette cehennemin kapısına gelen bu adamı bir melek karşıladı...   Melek, bu günahkâr adama; “- Hayatta iken tek bir gün birisine küçük bir iyilik yaptıysan bile bu kapıdan içeriye girmeyeceksin.” Dedi. Adam uzun uzun düşünmeye başladı...   Onca günah işlemişti ama en ufak bir iyilik yapmamıştı...   Sonra aklına bir anısı geldi...   Gözleri parladı ve hemen meleğe anlatmaya başladı; “-   Bir gün balta girmemiş bir ormanda dolaşıyordum...   Karşıma bir örümcek ağı çıktı ve ben örümceği ezmemek için yolumu değiştirdim...   Acaba bu bir iyilik sayılır mı ?” dedi...   Melek, adama gülümsedi ve elini şaklattı...   Hemen bu sesten sonra gökten bir örümcek ağı indi...   Adam bu ağa tutunu

Hayat Güzeldir

Resim
  Hayat Güzeldir    Bir uçak yolculuğu esnasında beyaz bir kadın ile zenci bir adam yan yana oturmaktaydılar. Beyaz kadın bu durumdan rahatsız olmuştu; hostesten kendisine başka bir yer bulmasını istedi. Zenci birinin yanında oturamazdı. Hostes, uçağın tamamen dolu olduğunu; ancak VIP bölümünde yer olup olmadığına bakacağını söyledi. Diğer yolcular olayı şaşkınlık ve tiksinti dolu bakışlarla izliyorlardı; kadın, yaptığı saygısızlık yetmezmiş gibi bir de VIP bölümünde yolculuğuna devam edecekti. Teninin renginden dolayı kendine hakaret edilen adam ise suskundu, cevap vermemeyi tercih etmişti. Kadın ise zenci adamdan uzakta VIP bölümünde seyahat edeceğini düşünerek hostesin dönmesini bekliyordu. Hostes birkaç dakika sonra geri geldi: “- Geciktiğim için çok özür dilerim; neyse ki VIP bölümünde boş yer bulabildim. Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. ‘Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde

Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor

Resim
  Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor              Hz. Ali Radiyallahü Anh bir Hristiyan’a misafir oldu. Adam üzüm getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Haramdır.” Hristiyan dedi ki: “- Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki ikisi de aynı şeylerden yapılıyor.” Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Eşin var mı?” Dedi: “- Var.” “- Kızın var mı?” Dedi:             “- O da var.” “- İkisi de gelsin buraya.” Eşi ve Kızı gelince: Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Bu Kız bu Anneden’dir, Ama görüyorsun ki Allah’ü Teâlâ annesini sana helâl, kızını ise haram kılmıştır.” Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın elinden öpüp Müslümanlığı kabul etti!

Arslanın Dişisi de Olur

  Arslanın Dişisi de Olur   Bir zamanlar Rey şehrinde dindar, abid ve zahid bir hatun hüküm sürmüş. Görünüşte bir erkek hükümdar olmakla beraber, yaşı küçük olduğundan söz ve idare o yaşlı hatunun elinde imiş. Gazne hükümdarı Sultan Mahmud Rahmetullahi Aleyh, bu hatuna bir tehdit mektubu göndererek: "- Kendi hâkimiyeti altına girmesini, parayı onun adına basıp, hutbeyi onun namına okutmasını, aksi halde ordusuyla gelip Rey şehrinin altını üstüne getireceğini" belirtmiş... O dindar ve zeki kadının cevabı ise şahane! Demiş ki: "- Arslanın erkeği olduğu gibi, dişisi de olur. Allah şahid ki, eğer üzerime ordu yürütürsen kaçmam, seninle savaşırım. Eğer beni yenersen, bu sana hiçbir şey kazandırmaz. 'Sultan Mahmud bir ihtiyar acuze ile çarpışmış' derler, seni ayıplarlar. Eğer ben seni yenecek olursam o zaman mahvolursun." "- Koca Sultan Mahmud, bir ihtiyar kadına yenilmiş yahu! derler, seni maskaraya alırlar, âleme rezil rüsva olursun."

Gelsen de Bir Gelmesen de

  Gelsen de Bir Gelmesen de   Artık olan oldu bize, Gelsen de bir gelmesen de… Gelemeyiz biz yüz yüze Gelsen de bir gelmesen de…   Hep kendini çektin naza, Yok, bahara yahut yaza, Bıktım gayrı yaza yaza, Gelsen de bir gelmesen de…   Bir candır bu bir andır bu, Giden gelmez bir handır bu, Dağ taş değil insandır bu, Gelsen de bir gelmesen de…   Göreceğim bir boş kafes, Ceset kalmış çıkmış nefes, Nerde o can nerde o ses, Gelsen de bir gelmesen de…   Osman Yüksel Serdengeçti

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün?

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün ? Hz. Osman Radiyallâhu Anh abdesti bitiriyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, “— Hayırdır inşaallah!”. Diyorlar. Hazret-i Osman Radiyallâhu Anh Anlatıyor: “— Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, ‘Neden güldüğümü, niye sor muyorsunuz?’ buyurduğu hatırıma geldi!”. “— Peki efendim, ne oldu?” “— Biz de, ‘Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem niye güldünüz?’ diye sorduk.”. Cevaben buyurdu ki: “— Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye seviniyorum, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?” Nebiyy-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde avuç açılamayacak kadar küçük idi. Orad

Yâ Rab! Yâ Rab!

  Yâ Rab! Yâ Rab!   Ne esir-i taht ne de tâc olayım, Ne de muhtacına muhtaç olayım! Muhtaçlara muhtaç etme beni yâ Rab! Bir tek sana muhtaç olayım…   Muhanetin derdi çok zordur çok zor, Muhanetten iş bitirmeyi istemek ateşten kor… Ne derdim varsa hepsinin sende dermanı var; Koyma beni dâra düşürme beni zâra Allah’ım!   Razzak’sın, Kâdiri Mutlak’sın, Rahman’sın ve Rahim Ahrette şefaatçim olsun; Rasulün Muhammed habibin İbrahim; Yolundan ayırma beni; Allah’ım her daim; Kurda kuşa yem etme beni yâ Rab!   Günahım çok; nefse şeytana çok kanarım; İman temeli sağlam; lakin amelde akmayan bir pınarım; Sen bana kulum demeyi buyur; ben Cehennem, de olsa yanarım; Kulluğundan insanlıktan zerre ayırma beni yâ Rab!   Habibine ümmet doğdum öyle de öleyim; Huzuruna şehadet şerbetini içip de geleyim; Kanımı canımı kabul buyur, yoluna kurban olayım; Beni doğru yoldan ayırma yâ Rab!   Oradan oraya savruldum sanki bir saman gibi; Yandıkça yandım tütt

Duanın Gücü (Dua Her Şeydir)

Resim
  Duanın Gücü (Dua Her Şeydir) Eski zamanlarda köyde yaşayan geçimini çitfçilik yaparak temin eden bir karı koca varmış. Adam akşam vakti, yemekten sonra pencerenin önüne oturmuş kahvesini içerken hanımına: “- Yarın yağmur yağarsa evdeyim. Yok eğer yağmazsa tarlaya gidip çift süreceğim!” demiş. Hanımı: “- İnşaallah söyle bey, inşaallah!”. Adam: “- Ne inşaallahı hanım, bunun inşaallahı maşaallahı mı var! Zira ortada iki seçenek var, bir üçüncüsü yok ki… Dedim ya, yağarsa evdeyim, yağmazsa tarladayım!”, der. Hasılı hanımı: “- Sen yine de inşaallah de, bakalım sabah ola hayr ola!” diye, ne kadar ısrar etse de, adam inad eder. “İnşaallah!” demez.   Neyse, Sabah olur, hava açık ve gayet güzeldir. Bizim ki hazırlanır ve yola çıkar. Derken olan olur. Şöyle ki: O gece bir suç işlenmiş ve her yerde faili aranıyormuş. Tam o sırada bizimkinin etrafı sarılır ve hiç bir yere gidemezsin derler. Zira çizilen robot resim onunkinin tıpatıp aynısı. Her ne kadar: “- Ben masum

Ne Hor Gör, Ne De İncit!

  Ne Hor Gör, Ne De İncit!   Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı (hâkim) olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem aşkı ile dolu olan bir genç bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek, hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar vermiş. Gündüz okulda, gece evinde ders çalışıp gayret sarf etmiş ve başarmış. Bir de adak adamış: “- Eğer okulumu birincilikle bitirip, Medine’ye hâkim olursam, yolda ilk karşıma çıkıp, yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim…” diye. Neticede okulu birincilikle bitirip Medine’ye hâkim olmaya hak kazanır. Tayini yapılır ve yola çıkar. Şam'a gelince Emevi Camii’nde namazını kılıp, Allah’a hamdeder. Ve tekrar yola koyulur. Bir an önce Medine'ye kavuşmak ister. Camiden çıkarken gözleri dolar ve bir an Rasûlullah Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e kavuşmuş gibi bir hâl zuhur eder. Ağlar bir halde camiden çıktığında bir meczup karşısına geç

Yaşam da Bir, Ölüm De Bir...

Yaşam da Bir, Ölüm De Bir...   Kalbin köşküne kurulmuşsa nefis; İnsan da bir, hayvan da bir...   Edeb örtüsünü giymemişse beden; Bahar da bir, hazan da bir...   Haram lokmaya alışmışsa kursak; Aç da bir, tok da bir…   Haline şükrü unutmuşsa insan; Az da bir, çok da bir…   Merhamet elini tutmamışsa vicdan; Zalim de bir, mazlum da bir…   Bildiği ile amel etmemişse dimağ; Âlim de bir, cahil de bir…   Samimiyetten nasibini almamışsa akıl; Akil de bir, mecnun da bir…   Manaya bakmayı bilmemişse göz; Güzel de bir, çirkin de bir…   Vermeye kudretsiz kalmışsa el; Zengin de bir, fakir de bir…   Ezandan huzursun olmuşsa kulak; Duyan da bir, sağır da bir…   Allah aşkını tatmamışsa gönül; Sevgi de bir, nefret de bir…   Kulluğun önüne geçmişse kibir; Şeytan da bir, melek de bir…   Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; Yaşam da bir, ölüm de bir...   Dîvân-ı Kebir  

Peygamberimiz Aleyhisselâm: “Ben De Odun Toplayayım!” Buyurdu.

Peygamberimiz Aleyhisselâm: “Ben De Odun Toplayayım!” Buyurdu. Bir yolculuktadırlar... Yemek için mola verilir. Sahabilerin her biri bir görev üstlenir. Sevgili Peygamberimiz de: "Ben de ateş için odun toplayayım" der. Arkadaşları önüne geçmek isterler: "Ya Resulallah! Siz dinlenin, biz o işi de görürüz." Sevgili Peygamberimiz bütün ciddiyetiyle cevaplar: "Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk içinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah'ta sevmez. Ve Güzeller Güzeli odunları toplamaya koyulur. Allâhümme salli alâ seyyidine Muhammedin bi-aded-i zerrati’l-kâinati ve mürekkebâtihâ   Allahım! Kâinatın atomları ve molekülleri sayısınca Efendimiz Muhammed’e sana salat ve selam eyle!    Resulullah Efendimiz evinde nasıl bir eşti? Vefatından sonra eşi ve bütün inananların annesi Hz. Ayşe Radiyallahü Anha'ye sorarlar: “Resulullahın evdeki hali nasıldı?” Hz. Ayşe R