Kayıtlar

Ömer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Abdullah İbn Ömer Radiyallahü Anh Buyurdu ki:

  Abdullah İbn Ömer Radiyallahü Anh Buyurdu ki:   01- Ey Âdemoğlu! Bedeninle dünyada ol, kalbinle ahireti bul. 02- Hikmet ondur; dokuzu sükût, biri de az konuşmaktır. 03- Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça kabul olunmaz. 04- İnsanın mahiyeti arkadaşından anlaşılır. 05- Kendinden üsttekine hased, aşağıdakine tahakküm eden ehl-i ilim sayılmaz.

Öyle Bir Vaaz ki!

Öyle Bir Vaaz ki!   (Ömer İbni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh’in Bir Vaazı)   Ey İnsanlar! Allah’ü Teâlâ sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah’ü Teâlâ hükmünü verecek. Allah’ü Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, “Saadet-i Ebediye” diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar “Hüsran-ı Ebediye” ye dalacak. Azı çoğa, fâniyi bâkiye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak. Siz bir zamanlar bu günkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet sonuna kadar devam edecek. Her gün ve her gece hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmez den evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez. Başkasına değil yalnız Allah’ü Teâlâ’ya el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neşeye erersin…

Şehit Ömer Halisdemir'in Ağlatan Bir Hatırası

Resim
            “Liseden ağabeyim servisle geliyordu. Bir sabah, bir de akşam servis vardı kasabamızda. Belli bir şey vardı her gün servise para veriyorlardı. Ben okuldan çıktım. 3-4 civarında falan eve geldim. Evde bir şey yiyeceğim, sadece yufka ekmek bir de kuru soğan var. Yani kuru soğan, soğan çuvalla çok. Sofrayı düzenledim, ekmeği koydum. Soğana vurdum yiyorum o ara ağabeyim geldi. Şöyle baktı 'Ne yapıyorsun?' dedi. 'Yemek yiyorum gel sen de ye' dedim. Bana cebinden çok da büyük bir meblağ değildi. Para verdi. 'Git şu parayla bir şeyler al' dedi. Beraber yiyelim diye gittim, bakkaldan bir şeyler aldım. O gün bana verdiği para ertesi gün ki yol parasıymış ağabeyimin. Ertesi gün bekliyorum ağabeyim gelmiyor. Bekliyorum gelmiyor. Çok zaman geçti. Merak ettim, aynı dönem komşumuzun oğlu vardı. Ona sordum 'Ağabey, ağabeyim gelmedi bir sıkıntı mı var?' dedim. 'Yok o servise binmedi bizden ayrıldı' dedi. 40 km'lik yolu yürüyerek g

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün?

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün ? Hz. Osman Radiyallâhu Anh abdesti bitiriyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, “— Hayırdır inşaallah!”. Diyorlar. Hazret-i Osman Radiyallâhu Anh Anlatıyor: “— Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, ‘Neden güldüğümü, niye sor muyorsunuz?’ buyurduğu hatırıma geldi!”. “— Peki efendim, ne oldu?” “— Biz de, ‘Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem niye güldünüz?’ diye sorduk.”. Cevaben buyurdu ki: “— Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye seviniyorum, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?” Nebiyy-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde avuç açılamayacak kadar küçük idi. Orad

Nûşinrevân Ve Delikanlı

  Nûşinrevân Ve Delikanlı   Tarihte adâletiyle meşhur olan Nûşirevan, bir gün avda iken beraberindeki arkadaşlarından ayrıldı ve yolu bir bahçeye vardı. Orada bulunan bir delikanlıya:   “– Bana bir nar verir misin?” dedi. Delikanlı da verdi.   Nûşirevan, narın tanelerinden bolca su çıkarıp susuzluğunu giderdi ve bu hâl çok hoşuna gitti, âdeta mest oldu. İçinden;   “– Böylesine lezzetli meyvesi olan bu bahçe mutlakâ benim olmalı. Ben ne yapıp edip bu nar bahçesini almalıyım.” diye düşündü.   Ardından bir nar daha istedi. Fakat bu defa aldığı nar, kuru ve ekşi çıktı. Bunun sebebini sorunca, o firâset sahibi delikanlı:   “– Sultânım, herhâlde gönlünüz haksızlığa meyletti. Güç ve kudretinizle bu bahçeyi benden almayı düşünmüş olmalısınız.” dedi.   Bunun üzerine Nûşirevan, bahçeyi cebren alma düşüncesinden vazgeçip içindeki kötü niyetten pişman oldu, tevbe etti. Sonra bir başka nar daha isteyince, birinciden çok daha sulu ve tatlı bir nar geldi.   Hayretler i

Yaşlı Kadın İle Ömer Radiyallahü Anh

Yaşlı Kadın İle Ömer Radiyallahü Anh Hz. Ömer Radiyallahü Anh, hilafeti zamanında sık sık Medine sokaklarında dolaşır, halkın durumunu kontrol eder, ihtiyaç sahiplerini tespite çalışırdı. Bir gece dolaşırken, bir evden çocuk ağlamaları işitti. Eve yaklaştı, kapıyı çaldı. İçerden yaşlı bir kadın çıktı. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, çocukların niçin ağladığını sordu. Kadın, İki günden beri aç olduklarını, bundan dolayı ağladıklarını; onları avutup uyutmak için boş tencereyi karıştırıp durduğunu söyledi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh bu cevap üzerine irkildi. Kadıncağıza, "Biraz bekle, ben hemen geliyorum" dedi. Hemen koşup bir miktar un ve yağ sırtladı. Hizmetçisi de yanındaydı. Torbayı taşımak için ısrar ettiyse de, Hz. Ömer Radiyallahü Anh, "Kıyamet Günü benim yükümü de taşıyacak mısın?" diyerek onun isteğini reddetti. Kadıncağızın evine vardığında, Hz. Ömer Radiyallahü Anh nefes nefeseydi. Hemen yemek yaptı, çocukların karnını doyurdu. Çocuklar sevinç için

​Halifenin Gömleği

​ Halifenin Gömleği Ömer ibni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh, halifeliği zamanında, bir gün minberde, sohbet veriyordu. Minberin yakınında olan, bir grup halk, konuşması esnasında halifenin zaman zaman elini götürüp, gömleğini hareket ettirdiğini görüyorlardı. Bu hareket orada bulunan ve dinleyenlerin dikkatlerini celp etti. Hepsi kendi kendilerine, neden halifenin konuşma esnasında, elini gömleğine götürüp, hareket ettirdiğini soruyorlardı. Toplantı tamamlanarak sona erdi. Araştırıldıktan sonra belli oldu ki halifenin, kendisinden öncekilerin Beytülmalden yaptıkları israfı telafi etmek ve Müslümanların Beytülmalin gözetlemek için, bir taneden fazla gömleği olmadığı için yeni yıkanmış gömleğini tekrar aynısını giymişti. Şimdi de, daha çabuk kurusun diye, hareket ettiriyordu.

Şehid Ömer Hattab'ın Oğluna Yazdığı Mektup

Resim
Şehid Ömer Hattab'ın Oğluna Yazdığı Mektup   Çeçenistan'daki Rus işgaline karşı verilen mücadelede şehit düşen komutan Hattab'ın oğluna yazdığı mektup yine gündem oldu. ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla Salih, kutsal bir mücadele olan Çeçenistan'dan, benim sana olan tavsiyem budur. İslam tarihi sayfalarında sadece Allah yolunda verdikleri sözleri tutanlar şerefle kayıt edilmiştir. Onlar ise sözlerinde durarak söyledikleri gibi, savaşın olduğu yere gidenlerdir. İnan bana oğlum, para inananları inançlarından alıkoydu. İnananlar batılılaştılar ve onların maaşlara tapıyorlar. Ancak, Allah'ın verdiği daha hayırlıdır. Ve bu yanlış davranıştan dolayı insanlar sanki hayvanlaşmışlar. Yani, onlar sabah kahvaltıya kalkarlar, sonra işe giderler, sonra öğlen yemeğe giderler, sonra eve giderler ve sonunda yatarlar. Ve onların hayatlarında başka bir amaç ve hedef yoktur. İnan bana Salih, onların amacı kendilerini zenginleştirmek v

Veysel Karani (Kaddesallahü sırrahul aziz)

Veysel Karani (Kaddesallahü sırrahul aziz) İki cihan güneşi Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz Hazretleri, Üveysi Karni Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinin mehdinde: “Yemen’den bana Allah aşkının kokusu geliyor" buyurmuştur. Resulü Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Kıyamet gününde yetmiş bin melaike halk olunacak, Üveys onların arasında cennete girecek, hiç kimse onu bilmeyecek. Zira dünyada mahfi ibadet ettiği ve kendisini halktan gizlediği ahrette onu kimse bilmeyecektir." Hak Teâlâ buyuruyor: “Benim velilerim kubbelerim altında gizlidir. Onları benden başka kimse bilmez". Şöyle rivayet olunur: Habibi Zişan efendimiz kıyamet gününde: "Ya Rabbi Üveysi isterim!” diye niyaz edince, Vacib Teâlâ: "Dünyada görmedin, burada da gizli duruyor!" hitabıyle cilvei rabbaniye olacak. Üveys hürmetine Rebia ve Mudai kabilesinin koyunlarının tüyü adedince günahkâr ümmeti Muhammed'e şefaat edilecektir. (

İstemez misin Ey Ömer?

İstemez misin Ey Ömer? Hz. Ömer Radiyallahü Anh, sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü'nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer Radiyallahü Anh'in hıçkırıkları O'nu Sallallahü Aleyhi Vesellem uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer Radiyallahü Anh ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem hayretle sorar: “Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?” “Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisisin... İzin versen de, biz de seni...” Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi Sallallahü Aleyhi Vesellem, gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, ta

Duâda Dikkat

Duâda Dikkat Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Duâlarına şu sözleri de ekle. De ki: “Ey güçlükleri kolaylaştıran Allah! Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 201) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Allâh'tan talep edilen (dünyevî şeylerden) Allâh'ın en çok sevdiği, âfiyettir." (Tirmizî, Deavât, 112/ 3542) Bir kimse devamlı olarak; “Yâ Rabbi! Lûtf u kereminle âfiyet ihsan buyur, bizleri âfiyetten ayırma!” der dururdu. Onun bu sözlerini işiten birisi merakla: "-Yapmakta olduğun bu duânın mânâsı nedir? Niçin bu kadar sık tekrar ediyorsun?" diye sordu. O da, soruyu yönelten şahsın merakını gidermek için başından geçenleri şöyle hülâsa etti: "-Ben, sırtında semer ile insanların yüklerini taşıyan ve böylece geçimini temin eden bir hamal idim. Bir defasında çok ağır bir un çuvalını yüklenmiş, uzun bir müddet taşımış ve fazlaca yorulmuştum. İstirahat etmek için bir ara çuvalı yere koy

İstemez misin Ey Ömer?

İstemez misin Ey Ömer? Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in dinlenmekte olduğu odaya, sessizce girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü'nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer Radiyallahü Anh'in hıçkırıkları O'nu Sallallahü Aleyhi Vesellem’i uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer Radiyallahü Anh ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem hayretle sorar: “Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?” “Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisisin... İzin versen de, biz de seni...” Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi Sallallahü Aleyhi Vesellem’i, g

Neden Başımıza Bir Ömer Gelmez?

Neden Başımıza Bir Ömer Gelmez?     Hazreti Ömer Radiyallahü Anh geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmesi muhtemel acıtıcı maniaları bizzat temizlerdi. Birgün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir sahabinin ayağına çarptı.      Buna müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.     Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer, aynı yolda yürürken, rastladığı taşları yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen sahabide oradan geçiyordu.     Halife cebinden para dolu bir kese çıkartıp uzattı:     - Buyur, bunu harçlık et!     Sahabi heyecanlandı:8520/     - Harçlığım var, ya Emire'l-Mü'minin!     - Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum!     - İhtiyacım yok.     - Peki, sen bu sene hacca gitmeyecek misin?     - Gideceğim.     - Öyle ise bunu al da, yol harçlığı yap!     - Yol haçlığım da v