Kayıtlar

Aralık 12, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bişr bin Hâris el-Hâfi Kuddise Sirruh

Bişr bin Hâris el-Hâfi Kuddise Sirruh Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz 1987 - Temmuz, Sayı: 017, Sayfa: 010 Adı Bişr bin Haris, künyesi Ebü Nasr, lakabı el-Hafî. İtibarlı bir aileden. Merv reislerinden birinin oğlu. Çocukluğu bolluk ve refah içinde geçti, gençliğinde kendini oyun ve eğlenceye verdi. Tevbesine sebep şu olaydır: Bir gün yolda yürürken bir kağıt parçası buldu, onu aldı ve gördü ki üzerinde "Besmele" yazılıdır. Derhal cebindeki dirhemle güzel koku alarak onu iyice silip kokuladı ve bir yere kaldırıp koydu. O gece rü'yasında kendisine şöyle seslenildiğini duydu: Ey Bişr! Sen bizim adımızı ayak altından kaldırıp kokuladın, biz de senin adını dünyada ve ahirette yücelteceğiz. Hâfi lakabı ile meşhurdu. Çünkü yalın ayak gezerdi. Hatta yalınayak gezmekten ayaklarının altının simsiyah olduğu rivayet edilir. Hafi lakabını alması ile ilgili rivayet şöyledir: Bir gün kapısı çalındı. Cariyesi çıktı ve gelene "kimi aradığını" sordu. Kapıdaki adam:

Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam'ın Kıssaları

Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam'ın Kıssaları İbnu Abbas Radiyallahü Anh anlatıyor: "Hz. İbrahim Aleyhisselam beraberinde Hz. İsmail Aleyhisselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz. İbrahim Aleyhisselam, kadını Beyt'in yanında, Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid'in yukarı tarafında ve Zemzem'in tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim Aleyhisselam anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hz. İbrahim Aleyhisselam bundan sonra emr-i ilahi ile arkasını dönüp Şam'a gitmek üzere oradan uzaklaştı. İsmâil'in annesi, İbrahim Aleyhisselam'ın peşine düştü ve ona Kedâ'da yetişti. "Ey İbrahim aleyhisselam, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gid

Salih Aleyhisselâm Ve Semud Kavmi

Salih Aleyhisselâm Ve Semud Kavmi Ad milletinin yerini Semud milleti almıştı. Semud'da Ad'ın izlediği yoldaydı. Semudlar becerilikte Ad milletininden ileri geçmişlerdi. Kayalık dağlardan evler yapmışlar, evlerinin önlerini kabartmalarla süslemişlerdi. Taş parçaları sanki onların elinde birer hamur gibi oluyordu. Onların yaşadıkları yere gelenler hayret ediyorlardı. Büyük saraylar, saray duvarlarında canlı gibi duran süslemeler. Esasen Allah onlara bütün nimetleri sunmuştu. Gökten onlara yağmur vermiş, yerden bereketli ağaçlar yeşertmişti. Yiyecekten yana sıkıntıları yoktu. Fakat tüm bu nimetler karşısında Allah'a şükür etmeleri gerektirken onlar, Allah’ın varlığını unutmuşlar, gurur içine dalmışlardı. -Bizden daha güçlü, daha büyük olan mı var, diye gururlanıyorlardı. Sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi geziyorlardı. Nuh Aleyhisselâm'un milletinin, vadide olduğundan dolayı selde boğulduğu, Ad milletinin ise evleri dayanıksız olduğundan öldüklerine inanıyorlar

Hud Aleyhisselâm Ve Ad Kavmi

Hud Aleyhisselâm Ve Ad Kavmi Tufandan kurtulan Nuh Aleyhisselâm ve diğer inananların hepsi de iyi insanlardı. Fakat yıllar sonra gelen yeni nesiller babalarının ve dedelerinin uğradıkları cezayı unutmuşlardı. Ad milleti diye adlandırılan bu insanlar çok zengindiler. Yüksek binalarda yaşıyorlardı. Kendilerine çok güzel şehirler yapmışlardı. Ancak Allah'ı unutmuşlardı. Kendi yaptıkları heykellere tapıyorlardı. Bunun üzerine Allah bir başka Peygamber gönderdi. Hud Aleyhisselâm, onları puta değil yalnızca Allah'a ibadete çağırdı. Yaptıkları kötülükleri bırakmalarını, yeniden inanan ve iyi birer insan olmalarını öğütledi. Onlara şöyle seslendi: -Ben Allah'ın bir elçisiyim. Size beni O gönderdi. Tufanda kötülerin nasıl cezalandırıldığını unutmayın. Onlar da sizin gibi Allah'ın emirlerine uymadılar, cezalarını çektiler, dedi. Hud Aleyhisselâm 'un bu sözlerine Ad milleti çok kızmıştı. -Sen bize akıl mı veriyorsun? Biz dedelerimizin taptığı taşlardan asla dönme

Nuh Aleyhisselâm ve Oğlu

Nuh Aleyhisselâm ve Oğlu Âdem Aleyhisselâm  ile Havva'nın evlatları oldukça çoğalmış, artık çok geniş yerlere yayılmışlardı. Zaman su gibi akıp gidiyordu. İnsanlar geçen zaman içinde kendilerini yaratan Allah'ı unutmuşlar, taşlara, putlara, yıldızlara tapar olmuşlardı. İşte insanların yoldan çıktığı bu zamanda Allah onlara Nuh Aleyhisselâm adında bir Peygamber gönderdi. Nuh Aleyhisselâm insanları; Tek olan, benzeri bulunmayan, her şeyi yaratan Allah'a inanmaya ve ona ibadet etmeye davet etti. Onlara; şayet kendi söylediklerine uyarlarsa kurtulacaklarını vaad etti. Fakat Nuh Aleyhisselâm'ın öğüt verdiği insanlar çok inatçıydılar. Yine putlara, taşlara tapmaya devam ediyorlardı. Nuh Aleyhisselâm onlara şöyle diyordu: - Bu taşlar size hiçbir fayda vermez. Aklınızı kullanın, bir şey istiyorsanız Allah'tan isteyin. Şu güneşi, ayı, gökyüzünü görmüyor musunuz? İşte sizi de onları da Allah yarattı. Hala anlamıyor musunuz? Ölünce Allah'a gideceksiniz. Hepim

Sünnet Müdâfaası

Sünnet Müdâfaası Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allâh’tan korkun! Çünkü Allâh’ın azâbı şiddetlidir.” (Haşr, 7) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "...Size öyle bir emânet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emânet, Allah'ın Kitâbı ve Nebîsi'nin Sünnet'idir..." (Hâkim, I, 171/318) İmâm-ı Şâfiî'nin Allah Rasûlü’ne tam bir teslîmiyetle tâbî olmak husûsunda bambaşka bir hassâsiyeti vardı. Talebelerine, kendisinden fetvâ ve ilim alanlara defalarca şu uyarıda bulunmuştu: “Benim görüşlerime aykırı olan ve Hazret-i Peygamber’den sahih olarak nakledilen bir hadis var ise; biliniz ki hadis benim görüşümden daha üstündür. Bu durumda benim görüşüme uymayın!” Yine şöyle söylüyordu: “Rasûlullâh’ın ve ashâbının yolunda olmayanı, havada uçar görsem yine doğruluğunu kabul etmem!” İmâm-ı Şâfiî’ye bir zât; “Şu hadisle amel ediyo

Müslümanın Yapmaması Gereken 75 Davranış

Müslümanın Yapmaması Gereken 75 Davranış Sual: Müslümanın yapmaması gereken otuz davranış ayet veya hadisleri ile eğitici yazılar verir misiniz? Cevap: Kuran-ı Kerim, kaçınılması gereken öncelikli suçlar olarak bildirmiştir. 1) Küfür; Allah’ın varlığını, birliğini ve ahret gününü inkâr etmek. (Bakara: 88-89) 2) Allah’a şirk koşmak. (Nisa:  48, Maide: 72) 3) Allah’ın dininden dönmek, İslam’ı terk etmek. (Bakara: 217, Maide: 72) 4) Hayatı sadece dünya hayatından, ibaret görüp ölümden sonra dirilmeyi inkâr etmek. (Casiye: 24, Yasin78) 5) Allah’a iftira etmek, onu gereği gibi yüceltmemek. (Maide: 64) 6) Allah’a hakaret etmek hakaret ifade eden sözler söylemek. (Enam: 108) 7) Namazı terk etmek. (Mearic: 22, Müddesir: 43, Maun: 4) 8) Namaza karşı üşengeç davranıp ibadet etmeyi sevmemek. (Nisa: 142) 9) Cuma namazını terk etmek. (Cuma: 9-10) 10) Kâfir ve münafıklar için cenaze namazı kılıp onların lehinde şahitlikte bulunmak. (Tevbe: 80-84)