Salih Aleyhisselâm Ve Semud Kavmi

Salih Aleyhisselâm Ve Semud Kavmi

Ad milletinin yerini Semud milleti almıştı. Semud'da Ad'ın izlediği yoldaydı.
Semudlar becerilikte Ad milletininden ileri geçmişlerdi. Kayalık dağlardan evler yapmışlar, evlerinin önlerini kabartmalarla süslemişlerdi.
Taş parçaları sanki onların elinde birer hamur gibi oluyordu. Onların yaşadıkları yere gelenler hayret ediyorlardı. Büyük saraylar, saray duvarlarında canlı gibi duran süslemeler. Esasen Allah onlara bütün nimetleri sunmuştu. Gökten onlara yağmur vermiş, yerden bereketli ağaçlar yeşertmişti. Yiyecekten yana sıkıntıları yoktu. Fakat tüm bu nimetler karşısında Allah'a şükür etmeleri gerektirken onlar, Allah’ın varlığını unutmuşlar, gurur içine dalmışlardı.
-Bizden daha güçlü, daha büyük olan mı var, diye gururlanıyorlardı.
Sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi geziyorlardı.
Nuh Aleyhisselâm'un milletinin, vadide olduğundan dolayı selde boğulduğu, Ad milletinin ise evleri dayanıksız olduğundan öldüklerine inanıyorlardı. Onlar evlerini kayalara yaptıklarından kendilerini güvencede sanıyorlardı. Kötülük içinde olmalarına rağmen, bir adım daha ileri gittiler. Putlar yapıp onlara tapmaya başladılar. Nuh Aleyhisselâm soyunun ve Ad kavminin yaptığı gibi, taşlardan kendilerinin yaptıkları putlara köle olmuşlardı.
Allah onlara rahat ve huzur vermişti ama onlar böyle davranmakla kendi kendilerini küçültmüşlerdi. Bu da yetmezmiş gibi bütün insanoğlunun şerefini de düşürmüşlerdi.
Yüce Allah insanlara haksızlık yapmaz, haksızlığı yapan insanoğlunun kendisidir.
Semut milleti de kendilerini küçültmüşlerdi. Üstün yaratılan insan kendini alçaltarak taşların önünde secdeye mi kapanmalıydı? Allah bunun üzerine Semudlara bir elçi göndermeye karar verdi. Ve Semud milletine Salih Aleyhisselâm Peygamberi gönderdi. Salih Aleyhisselâm Peygamber Semud milletine mensup asil bir insandı. Onlar gibi değil, tersine doğruluk ve ilmin güneşiydi.
Onu görenler:
-İşte bu Salih Aleyhisselâm var ya, yakında yüksek bir yere gelecek, diye aralarında konuşurlardı.
Babası da oğlunun beceri ve doğruluğu sayesinde toplumda zengin olacağını düşünüyordu. Ama Allah Salih Aleyhisselâm'a şereflerin en büyüğü olan Peygamberliği nasip etti. Çünkü Salih Aleyhisselâm’ın görevi halkı karanlıktan aydınlığa ulaştırmaktı. Salih Aleyhisselâm kendisine verilen bu görevi yapmak için önce yakınlarına seslendi:
-Hepiniz geliniz Allah'a ibadet ediniz.
Halkın zengin bir kısmı, her yerde olduğu gibi, Salih Aleyhisselâm Peygamber'in bu sözlerine kızdılar ve ona:
-Zavallı adam, hiç o Peygamber mi olurmuş? Onun bir şatosu, bir bahçesi bile yok.
Ancak bazıları da yola gelerek Salih Aleyhisselâm Peygamber'in dediklerine katılıyorlardı. Bunun üzerine halk arasında Salih Aleyhisselâm aleyhinde kışkırtma kampanyalarına başladılar:
-Ey millet bu adamın hiçbir özelliği yoktur. Siz hiçbir özelliği olmayan birine uyarsanız kaybedersiniz. Bu adam size ölünce tekrar dirileceksiniz diyor, inanmayın.
Salih Aleyhisselâm Peygamber onların bu kışkırtmalarına aldırmadan tebliğine devam ediyordu. Ama o ne zaman konuşsa şöyle diyorlardı:
-Ey Salih Aleyhisselâm, daha düne kadar akıllı mantıklı şeyler konuşan sana ne oldu böyle? Biz sana umut bağladık, içimizde yükseleceksin zannettik ama sen zenginlik yerine günden güne fakir düştün.
Onların bütün bu alaylarına rağmen Salih Aleyhisselâm halkı için beslediği iyi niyetini sona erdirmedi. Onları yine Allah yoluna çağırmaya devam etti.
-Kardeşlerim, sonsuza kadar bu güzel evlerde, bu saraylarda oturacağınızı mı sanıyorsunuz? Sonsuza kadar bu ağaçlardan meyvelerden beslenecek misiniz?
Bu dünyada sonsuza kadar mı kalacaksınız? Eğer böyle düşünüyorsanız, neden babalarınız dedeleriniz şimdi yaşamıyor? Neden öldüler? Onlar da sizin gibi bu evlerde yaşamışlardı. İşte biliniz ki bütün bunlar onları ölümden kurtaramadı. Siz neden kaçıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Ben size Allah'ın emirlerini söylüyorum. Niye bana inanmıyorsunuz? Neden taşlara, putlara inanıyorsunuz? Salih Aleyhisselâm'ın bu anlattıklarını dinleyenler:
-Sen de bizim gibi insansın. Bize bir delil göster de görelim, dediler.
-Nasıl bir delil istiyorsunuz?
-Eğer doğru söylüyorsan şu kayalardan gebe bir dişi deve çıkar bakalım, çıkarabiliyor musun?
Bu istek çok garip bir istekti. Bir dişi deve olmadan develer çoğalamazlardı. Hiç bir deve kayalardan çoğalamazdı. Ama Salih Aleyhisselâm’ın inancı tamdı. O, Allah'a güveniyordu. Her şey Allah'ın elindeydi.
Salih Aleyhisselâm Allah'a yalvardı. Ve inanılmaz olay gerçekleşti. Herkesin gözleri önünde gebe bir dişi deve yarılan kayaların arkasından çıkıverdi.
Ve yine herkesin gözleri önünde gebe deveden bir deve yavrusu doğdu. Herkes korkudan ve şaşkınlıktan donakalmıştı.
Salih Aleyhisselâm:
-İşte bu, Allah'ın işaretlerinden birisidir. Bu deveye iyi bakın ona kötülük yapmayın. Yoksa çok kötü bir cezaya çarpılırsınız.
Bu dişi deve çok özel bir hayvandı. Çok büyük bir görünüşü vardı. Diğer sığırlar, o su içmeye geldiğinde ürküp kaçıyorlardı.
Salih Aleyhisselâm halkına şöyle seslendi:
- Su içmeleri konusunda bu deveye ayrı bir gün, sığırlara da ayrı bir gün verin böylece hepsi sularını içerler, dedi.
Sorun çözülmüştü. Ancak Semudun gururu yerle bir olmuştu. Kendilerince deveden kurtulmak için çareler düşünmeye başladılar.
Salih Aleyhisselâm kendilerini uyardığı halde bir gün deveyi öldürdüler.
Salih Aleyhisselâm bu duruma çok üzüldü. Çünkü biliyordu ki Allah'ın azabı Semud milletini yok edecekti. Onlara seslendi:
-Üç gün yiyin, için, eğlenin. Çünkü üç gün sonra Allah'ın azabından kurtulamayacaksınız.
Ve nihayet beklenen gün gelmişti. Günün ilk saatlerinde şiddetli bir ses duyuldu. Kuvvetli bir deprem oldu. Yer yerinden oynadı. Salih Aleyhisselâm ve ona inananlar dışında bütün Semud milleti aynı anda ölmüşler, şehirleri toprak yığını haline gelmişti.
Artık bir zamanlar gururla içinde dolaştıkları şehir onlara mezar olmuştu. Çağlar sonra Peygamberimiz Semud milletinin harabelerinden geçerken yanındakilere şöyle buyurdu:
-Kendilerini mahveden bu insanların harabelerine girmeyin. Onların kaderleriyle baş başa kalmak düşüncesiyle korkabilirsiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)