Kayıtlar

Mekke etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Veselem’in Veda Hutbesi

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Veselem’in Veda Hutbesi Allah'ü Teâlâ’ya hamd-ü senâ ederiz. O'na döneriz. Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah'ın hidâyet ettiğini, kimse doğru yoldan çıkaramaz. Allah'ın şaşırttığını kimse yola koyamaz. Şehâdet ederim ki, Tanrı yoktur, sadece Allah'ü Teâlâ’ vardır! Bir'dir, eşi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve Rasûlüdür. Ey Allah'ü Teâlâ'ın kulları! Allah'ü Teâlâ’dan korkmanızı ve O'na itaat etmenizi vasiyet ederim. Ey İnsanlar! Sözlerimi iyi dinleyiniz... Çünkü bu seneden sonra bir daha sizinle burada tekrar buluşup buluşamayacağımı bilmiyorum... Ey İnsanlar! Bugünün ne günü olduğunu biliyor musunuz? Burası, Belde-i Haram'dır. (Mekke'dir) Bugününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise, biliniz ki canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da;

Allah’ü Teâlâ’ya Sığınma

Allah’ü Teâlâ’ya Sığınma رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ ﴿٩٧﴾ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ ﴿٩٨﴾   Okunuşu: (Mü'minûn Sûresi 97-98): Rabbi e’ûżu bike min hemezâti-şşeyâtîn. Ve e’ûżu bike rabbi en yahdurûn. Anlamı: “ Rabbim! Şeytanların vesvese ve tahriklerinden sana sığınırım.” “Onların yanımda bulunup beni tesir altına almalarından da sana sığınırım!” Hasen Basrî Rahmetullahi Aleyh’nin naklettiğine göre: “Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem namaza başlarken üç defa:   لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ (Lâ ilâhe illallah) Üç defa اَللّٰهُ اَكْبَرُ (Allahu ekber) ve ardından اَللّٰهُمَّ اِنّ۪ى اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ مِنْ هَمْزِهَا وَنَفَثِهَا وَنَفْخِهَا وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ Okunuşu: (Allahumme innî e‘ûzü bike min hemezâtiş şeyâtîn min hemzihâ ve nefesihâ ve nefhihâ ve e‘ûzü bike rabbi en yehdurûn) Anlamı: Allahım! Şeytanların vesvese ve kışkırtmasından, tahrik etmesinden,   tükürmesinden ve üfürmesi

Ebû Zer el Gıfârî Radiyallahü Anh

Ebû Zer el Gıfârî Radiyallahü Anh Asıl ismi “Cündüb bin Cünâde” olan Ebû Zer Radiyallahü Anh, kabilesinin hırçın tabiatlı, cesur bir ferdi idi. Cahiliye Devri’nde süvarilerin önünü kesmekle tanınırdı. Bu sebeple Medine civarındaki kabileler, Gıfarlı Ebû Zer Radiyallahü Anh’den bir hayli rahatsızdı. Günün birinde Mekke’den kulağına bir haber ulaştı: “Biri çıkmış, Kureyşlilerin dini­ne meydan okuyormuş, yeni bir din getiriyormuş. Kureyşliler kendisine karşı çıkmışlar.” Garip yaradılışlı biri olan Ebû Zer Radiyallahü Anh, merakını çeken bu haberi araştırmak ve Yeni Peygamber’den haber getirmek için kardeşi Üneys’i Mekke’ye gönderdi. Üneys gidip araştırdı. Dönünce “Muhammedü’l-Emîn” denilen zatın peygam­berlik iddia ettiğini, iyi ahlakı telkin edip kötülüklerden uzak kalmayı istediği­ni söyledi. Mek­kelilerin bir kısmı ona “şair,” bir kısmı “kâhin” diyorlardı. An­cak kendisi de bir şair olan Üneys, “Fakat ben, şair ve kâhinleri çok iyi bilirim. Onun sözlerini kâhinlerin s

Hacılarım

Hacılarım Âdemin doğduğu o kutsal vatan, Bir ömür hasretle coşuyor hacım, Nur ala nur olur o yolu tutan, Aşkıyla tavafa koşuyor hacım… Kutsal bir sevdadır verilmiş bize, Kötürüm de olsa can gelir dize, Fer olur bakmayı arz eden göze, Her demi hayalle yaşıyor hacım… Can gelir ismini duysa da kullar, Az gelir çileli olsa da yollar, Hacerül Esved’e uzanır eller, Yaradan aşkını taşıyor hacım… İbrahim makamı o kutsal alan, Ol Hacer değil mi zemzemi bulan, Şad olur orada bir vakit kılan, Kulluk şuuruyla pişiyor hacım… Olmak istiyorsan Mevla ya yakın, Eminim secdeden ayrılma sakın, Cenneti andırır olanca kokun, Safa dan Merve ye koşuyor hacım… Gazi er uyuma rüyayı bırak, Yüce peygamberi taşıdı Burak, Gönül arzularsa olur mu ırak, Allah’ın aşkına koşuyor hacım… Nasip eyle mücrim kulunda görsün, Hak için sürünüp menzile varsın, Aciz bedeniyle kıyama dursun, Sana da istemek düşüyor hacım… (Gazi) Emin KUZUCULAR

Kâbe Mekke Kâbe Gönül

Resim
Kâbe Mekke Kâbe Gönül Kâbe Mekke Kâbe gönül, Ziyareti büyük ödül… Ziyaret et gönülleri, Kâbe Mekke Kâbe gönül… Tavaf eylersin dünyayı, Gör hakikati hülyayı, Kâbe gönüller sultanı, Kâbe Mekke Kâbe gönül… Hiç bir gönlü kırma sakın, Yaşayana ölüm yakın, Bir gönül al akın akın, Kâbe Mekke Kâbe gönül… Yaşayan kul öldü gitti, Bu âlemi döndü gitti, Dünya döner, gönül dönmez, Kâbe Mekke Kâbe gönül… Biri beşi bilmek gerek, Bilenlerdir haklı yürek, Kâbe’yede yüzüm sürek, Kâbe Mekke Kâbe gönül… (Alıntı)

Avrupa'da İlk İslam Medeniyeti

Resim
Avrupa'da İlk İslam Medeniyeti Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın doğuşu, Kuran-ı Kerimin yeryüzüne indirilişi ve bu ilahi tebliğin ışığında Arabistan Yarım Adasında başlayarak dört kıtaya yayılan ve kitleler halindeki insanların kabulüne mazhar olan İslam Dini, İnsan merkezli bir kabul anlayışıyla kısa bir sürede yeryüzünde son uygarlığın temelini atmaya başlamıştır. Mekke'de doğan İslâm Güneşi'nin yaydığı ışık, birkaç asır geçtikten sonra doğuda Maveraünnehir ve Çin önlerini, batıda da Avrupa'yı aydınlatacak seviyeye ulaşmıştı. Hızla ilerleyen İslâm fatihleri M.S 711 yılında İberik Yarımadasına çıkarma yapmışlar ve yaklaşık 715 yılında da yarımadanın bütün büyük şehirlerini ele geçirmişlerdir. Ardından Fransa içlerine doğru akınlarını sürdürmüşler, diğer taraftan da Akdeniz deki Sicilya adasından hareketle Roma önlerine kadar gelmişlerdi. İşte İslam uygarlığının en büyük temeli, M.S. 711 yılında Cebeli Tarık Boğazını geçerek İberik Yarımadasına çıkarma yapan Tarık B

Dünyevi Dostluklar Ahirette Nasıl Düşmanlığa Dönecek

Dünyevi Dostluklar Ahirette Nasıl Düşmanlığa Dönecek Ukbe bin Ebi Muayt Mekke müşriklerinden kötü niyetli olmayan bir adamdı. Resûlüllahla her karşılaştığında ona saygıyla bakar, iyi münasebetini bozmamaya gayret ederdi. Hatta uzun yolculuktan döndüğünde Mekke’de yemek yedirmeyi adet edinmişti. İşte yine böyle bir yolculuktan dönmüş, vereceği yemeğe Resûlüllahı da davet edecek kadar yakınlık göstermişti. Efendimiz Ukbe’nin artık gönlünün imana hazır hale geldiğini düşünerek yemek davetine şöyle karşılık verdi “Ukbe, davetine gelirim ama yemeğini yemem. Yemeğinden yemem için seni yaratan Allah’ı inkâr etmemeni, onun Resûlüne de şehadet etmeni beklerim. Senin gibi iyi niyetli bir insan küfürde ısrar etmemeli artık. Ukbe bu teklife çok da direnmedi. Efendimizin isteğine olumlu cevap vererek iman eden herkesin söylediği şehadet kelimesini söyleyiverdi. Efendimiz sevinmişti. Ukbe’nin iman etmesine sebep olmuştu çünkü. Ne var ki, Ukbe’nin Mekke’de putperest dostları da vardı.