Kayıtlar

hayâ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Edepsizliğin Sınırsızlığı

Edepsizliğin Sınırsızlığı Ali Günaydın Edeb: Hayâ demektir. Türkçemizde “AR” kelimesiyle de ifade edilmektedir. Utanmak, sıkılmak ve çekinmek anlamlarına gelmektedir. Kişiyi kötülüklerden alıkoyup, iyiliklere yönelten fıtrî bir ahlâk güzelliğidir Edeb/hayâ duygusu: Genel olarak yüzün kızarması, kişinin başını öne eğmesi, gözlerini kaçırması, şaşkın davranışlar sergilemesi gibi özelliklerle kendini gösterir. Edeb duygusu kişinin dînî yaşayışına, içinde bulunduğu toplumun örf ve âdetlerine göre şekillenir. Bir toplumda değer yargılarının değişmesiyle orantılı olarak edeb duygusu da değişir. Kişiden kişiye farklılıklar da gösterir. Hatta edebin hiçe sayıldığı toplumlarda tamamen ortadan kalkabilir. Edeb duygusunun mimarları da peygamberler olup, kavimlerine bunu öğütlemişlerdir. Buna işareten bir hadîs-i şeriflerinde de Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuşlardır: “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bili

Hayâ

  Hayâ Enver Baytan Hocaefendi Rahmetullahi Aleyh Hayâ lügatte, çekinip utanmak demektir. Çekinip utanma demek olan hayâ, sofiye ıstılahı olarak Allah (c.c ) korkusu ile isyanlardan, günahlardan, haram şeylerden çekinmek yerinde kullanılır. Hz. Peygamber (s.a.v) “el-Hayâ-u mine’l iman” yani “Utanmak imandandır.”   Hadis-i Şerifiyle hayânın imandan geldiğini bildirmiştir. Hayâyı ikiye ayıranlar olmuştur: Birine “yaratılıştan gelen hayâ“ diğerine “imandan gelen hayâ”   demişlerdir.[1] Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v) meâlen: “Utanmazsan dilediğin (her) şeyi yap” sözü tâ ilk peygamberlerden (Adem (a.s)’dan) beri insanların idrak ettiği anladığı şeylerden (sözlerden)dir, buyurmuştur. Bu Hadis-i Şerif dünyaya ve içindekilere diğer bir hikmetli kelamdır. Bu, bir tehdittir. İnsanları kötülüklerin çukuruna düşüren, o utanmazlıktır. İnsan utanmadıktan sonra istediği fenalığı yapar ve ağır cezalarını da görür. Sahih-i Buhâri muhtasarı Tecrid-i Sarih tercümesinde şunları okuyoruz: “U

Allah’ü Teâlâ’dan Hayâ Etmek Müminin Hazinesidir!

  Allah’ü Teâlâ’dan Hayâ Etmek Müminin Hazinesidir!   Vehbi Tülek "Her şeyin bir nasîhatçısı bulunduğu gibi, kalbin nasîhatçısı da hayâdır." Muhammed el-Meczûb hazretleri Şâzilî şeyhlerindendir. 1210’da (m. 1795) Sudan’da Metemme’de doğdu. Mekke’ye gidip Ahmed bin İdrîs’in sohbetlerine katılan Muhammed Meczûb, ondan Şâziliyye icazeti alarak Medine’ye geçip insanları irşad etti. Sonra memleketine döndü ve 1247 (m. 1831)’de vefat etti. Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki: "Bir kimsenin Allahü teâlâdan korkmasının hakikî olduğunun alameti, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyden korkmamasıdır.” “Havf (Allahü teâlânın azâbından korkmak) ve reca (Allahü teâlânın rahmetinden ümitli olmak), bir kuşun iki kanadı gibidir. İkisi birden bulunursa, hem kuş, hem de uçuş düzgün ve mükemmel olur. Kanatların birisi bulunmazsa, kuş da, uçuş da noksan olur. Kanatlarının ikisi de bulunmazsa kuş ölüme terk edilmiş olur.” “Ehil olmayan bir kimse ile oturmak; insanı, dar bir zi

Mü’min, İffetli Ve Hayâ Sâhibi Olmalıdır; Neden mi?

  Mü’min, İffetli Ve Hayâ Sâhibi Olmalıdır; Neden mi?   Nefsânî arzu ve hislerin bütün kuvveti tasavvurda olduğundan, iffet ve nâmusu korumak ve nefse hâkim olabilmek için kalbi dâimâ güzel hislerle, zihni de ulvî düşüncelerle meşgul etmek lâzımdır. Ayrıca bu hususta kötü arkadaşlardan sakınmak da çok mühim bir esastır.   Allâh’ü Teâlâ'nın Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurur:   “Yabancı (nâmahrem) kadınlar karşısında siz iffetli olun ki, sizin kadınlarınız da iffetli olsunlar. Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. Özür dileyerek yanına bir kardeşi gelen kimse, ister haklı ister haksız olsun, onu kabûl etsin. Aksi hâlde Cennet'te havz-ı kevserde yanıma gelemez.” (Hâkim, IV, 170/7258)   İnsanlığın zîneti olan hayâ, sâhibini her türlü kötülükten muhâfaza eden mânevî bir kalkandır. İnsanın, Allâh’ü Teâlâ’ya ve kullarına karşı bütün vazîfelerini hakkıyla yerine getirmesini sağlar. Allâh’ü Teâlâ 'nın Rasûlü Sallallahü Aleyh

Hayâmı Değil, Oğlumu Kaybettim!

Resim
  Hayâmı Değil, Oğlumu Kaybettim! Bedevi bir hanım kalabalıkta oğlunu kaybetti. Oğlunu ararken, birileri peçeli olan hanıma: "- Yüzünü aç! Belki o seni görür!" deyince; "- Hayâmı değil, oğlumu kaybettim!" dedi.

İki Cevher: Edep Ve Hayâ

İki Cevher: Edep Ve Hayâ Müslüman, edepli, görgülü, nazik, kibar, güler yüzlü olmalı, her yerde ve her zaman; “Buyurun, efendim.” demeden konuşmamalıdır! Edep, hiçbir hırsızın çalamadığı güzel bir ziynettir. Edep, insanla hayvanı ayıran farktır. Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlâk, hayâ, nezâket, zerâfet gibi mânâlara gelir. Hayâ, utanmak demektir. Peygamber Efendimiz; (Evlâdınızı edepli, terbiyeli yetiştirin!) buyuruyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlâk sahibi olmasıdır. Hadîs-i şerîfte; (Sizin en iyiniz, ahlâkı en güzel olandır.) buyuruldu. Her zaman her yerde edepli, hayâlı olmaya çalışmalıdır! Hazret-i Ömer efendimiz; (Edep, ilimden önce gelir.) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayâsından Resûlullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber Efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona karşı saygılı olmak için mübârek dizini dikip oturmazdı. Ebû Saîd-i Hudrî

Hayâ İmandandır

Hayâ İmandandır Suâl: Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor. Ayıp şeyler söylüyor. İnsanların ayıplayacağı çirkin işler yapıyor. Müslüman olan kimse, böyle şeyler yapar mı? Cevap: Hadikada buyuruluyor ki: Fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan her şeye fahiş denir. Buradaki manası çirkin olan işleri açık kelimelerle anlatmak, müstehcen konuşmak demektir. Cima için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir. Bu kelimeleri söylemek fuhuştur. Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete uygun değildir, hayâyı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir. Cimaı, abdest bozmayı ve necaseti anlatmak gerektiği zaman, açık olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir! Kinaye, bir şeyi, açık manaları başka olan kelimelerle anlatmaktır. Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler. Mesela, Allah’ü Teâlâ’, Kur'an-ı kerimde, cima için lemis (dokunmak) kelimesini söylemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Fuhuş söyleyene Cennet h

Edep - Hayâ - İffet

Edep - Hayâ - İffet Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir? CEVAP Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, Hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu. Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, Hayâsından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı. Ebu Said Hudri hazretleri, (Resulullahın Hayâsı, bakire İslam kızlarının Hayâsından çoktu) buyurdu. İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görü