Kayıtlar

Eylül 26, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fetih Marşı

Fetih Marşı Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın? Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden... Senin de destanını okuyalım ezberden... Haberin yok gibidir taşıdığın değerden... Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.! Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır. Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır. Haydi, artık uyuyan destanını uyandır! Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın! Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin... Millet yü

Malazgirt Marşı

Malazgirt Marşı Aylardan Ağustos, günlerden Cuma Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a Bozkurtlar ordusu geçti hücuma Yeni bir şevk ile gürledi gökler Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu Ardında Oğuz'un ellibin tuğu Andırır Altay'dan kopan bir çığı Budur, Peygamberin övdüğü Türkler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi Bu seste birleşir bütün yürekler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!.. Nağramızdır bu gün gök gürültüsü, Kanımızdır bugün yerin örtüsü Gazi atlarımın nal parıltısı Kılıçlarımızdır çakan şimşekler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!.. Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, Anadolu başlar, vatan olmaya... Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!! En güzel marşını vurmadan mehter Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Niyazi Yıldırım

Beraberce Cennete Girin

Beraberce Cennete Girin   Hz. Enes Radiyallahü Anh anlatıyor: “Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular: “Ümmetimden iki kişi Allâh’ın huzuruna gelirler. Birisi, - Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der. Allah Teâlâ da ötekine, - Hakkını ver, buyurur. Adam, - Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der. Cenâb- ı Hakk, - Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? Buyurur. Adamcağız, -   O halde benim günahlarımdan alsın, der. Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve: “O gün büyük bir gündür. İnsan; günahının alınmasını ister” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine, - Başını kaldır ve cennete bak, buyurur. Adamcağız, -   Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten apartmanlar ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir?

İki Dostun Hikâyesi

İki Dostun Hikâyesi Yazar: Dr. Selin Çelik Çocukluklarından bu yana birbirini çok seven iki arkadaş vardı. Arkadaşlardan biri atılgan, hareketli, kurnaz ve işini bilen biriyken, diğeri dürüst, kendi halinde ama çok saf biriydi. Bir gün kurnaz olan; işlerinin kötü gittiğini, iflas etmek üzere olduğunu söyleyerek arkadaşından para istedi. Samimi dostu bir dakika bile düşünmeden, biriktirdiği tüm parasını arkadaşına verdi. Arkadaşı bu parayla iflasın eşiğinden döndü ve işlerini düzeltti. Bir süre sonra bizim kurnaz, yine arkadaşının yanına gitti ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve kendisinin evlenmek istediğini söyledi. Saf arkadaş bu duruma çok şaşırdı, hayır demek istedi ama aralarında o kadar güçlü bir dostluk vardı ki arkadaşına kırmadı ve nişanlısını arkadaşına verdi. Günler ayları, aylar yılları kovaladı. Bizim safın işleri bozuldu, kendi kendine çare ararken aklına en iyi dostu geldi. Arkadaşının iş yerine giderek, kendisine çalışma