Kayıtlar

Ağustos 13, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Acayip Hallerimiz!

Acayip Hallerimiz! Saatlerce boncuk dizer, oya yapar, dantel örer; boş yere lak lak eder; gıybet ve dedikodu yapar, dizi-reklam-maç-konser izler… Namaz kılmaya, Kur’an’ı Kerim- Hadis-i Şerif okumaya, sure ezberlemeye, faydalı ilimler öğrenmeye, hayır işler yapmaya, eşine ve çocuklarına yardım etmeye, ders çalıştırmaya… Sıra gelince; “Zaten yorgunum, vaktim yok!” der geçer!!! Dinini sağlam kaynaklardan öğrenmez, güzel İslâmiyet’i yaşam biçimi haline getirmez, çoluk çocuğuna dini eğitim aldırıp, dini yaşantıyı öğretmez… Toplumda Kesikbaş cinayetleri, soygunculuk, bozgunculuk, vurgunculuk, üç kâğıtçılık çoğalıp yaşanmaz bir ortam oluşunca; “Allah kahretsin, ne hale geldik!” der geçer!!! Kumar oynar; piyango bileti alır; maç, konser, tv izler; sigara, içki içer; hayır yapmaya gelince, çocuğu bir kitap parası isteyince; “Param yok!” der geçer!!! Haram yer, harama bakar; hak yer, haksızlık yapar, her türlü fırıldağı çevirir, kimseye zerre kadar güven vermez… Kendisi de en ufak

Hamd ve Şükür Arasındaki Fark Nedir?

Hamd ve Şükür Arasındaki Fark Nedir? Hastalığa şükretmek mi hamd etmek mi gerekir? Cevap Değerli kardeşimiz, Hamd :  “Bir ihsana karşı kalbin medih ve şükür duygularıyla dolması ve o ihsan sahibini tâzim etmesi” Hamd ile şükür ilişkisi umum husus olarak özetlenebilir. Yani  her şükür aynı zamanda bir hamddir. Ancak her hamd şükür değildir.  Hamd, bize ve bütün mahlukata yapılan ikram ve izetleri Allaha takdim etmektir. Şükür ise daha hususi olarak bize yapılan ikramlara karşılık gelir. Bu nedenle şükür kelimesi hamdin yerini tutamaz. Hamd daha geniş ve şumüllüdür. Kur’an’ın hülâsası olan Fatiha sûresi,  “Âlemlerin Rabbine hamd”  ile başlar. Demek ki âlemlerin terbiye edilmeleri insan için bir ihsan, bir ikramdır; Ona Rabbinin bir lütfudur. Güneş bir terbiyeden geçmiş de ziya veriyor, ısı veriyor; gezegenlerini etrafında döndürüyor. Onu böylece terbiye eden Allah’ı medih ve sena ederiz. Bir de bu terbiyenin insana bakan ciheti var. Güneşin böylece terbiye görmesi sayes

Güç ve Kuvvet Kime Ait Dersiniz!

Güç ve Kuvvet Kime Ait Dersiniz!     Son günlerde yaşanan siyasal toplumsal olaylar bugünün problemi gibi görünse de aslında değildir.     Yarının problemi de değildir. Bütün zamanların problemidir. İnsanoğlunun var oluşundan bugüne kadar gelen bir döngüdür bu. Dikkatli bakarsanız görürsünüz. Nasıl mı izah etmeye çalışalım dilimiz döndüğünce.     Öncelikli olarak günümüzde yaşanan bir misalden yola çıkalım isterseniz. Her yıl bayramlarda yaşanan bir gün önce bir gün sonra hilal göründü yok daha görünmedi meselesi periyodik yaşanan bir mevzuu. Bu aslında ümmetin lehine mi aleyhine mi bir konudur derseniz cevabını siz bulun diyorum. Fakat her ne hikmet ise her yıl yaşanır. Efendim bu bir sünnet ve icma konusudur dünyanın jeolojik yapısından farklılıklardan kaynaklanır falan-filan gibi savunmalar da kısmen doğruluk payı bulunsa da doğruyu ifade etmez.      Aslında bu tamamen bir güç ve kuvvet gösterisidir. Hükmetmek ve benim dediğim olur ve olmalıdır mevzuudur.     Dik

Çoban Çeşmesi

Çoban Çeşmesi Derinden derine ırmaklar ağlar, Uzaktan uzağa çoban çeşmesi. Ey suyun sesinden anlayan bağlar, Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi? Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca Yol almış hayatın ufuklarınca, O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmağa çoban çeşmesi... O zaman başından aşkındı derdi, Mermeri oyardı, taşı delerdi. Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi, Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi? Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu Kerem'in sazına cevap veren bu, Kuruyan gözlere yaş gönderen bu... Sızmazdı toprağa çoban çeşmesi. Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar, Tarihe karıştı eski sevdalar, Beyhudem seslenir, beyhude çağlar Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi! Fâruk Nâfız Çamlıbel

Güz

GÜZ  Güz geliyor, geldi bile. Küçükler ellerinde çanta, hoplaya zıplaya mekteplerine gidiyorlar. Havalar bayağı soğudu. İnsan zaman zaman ateş istiyor. Soba ateşi, kalorifer ateşi değil, ocak ateşi... Sabahları... Şöyle ocaklar, kütükler. Çıtır çıtır yanan odunlar... Güz geldi... Üzümler, asmalardan düşüverecekmiş gibi, dallar da meyvelerini tutamıyor. Ayrılık mevsimi: “Aman şimdi, yaman şimdi, Dağlar başı duman şimdi Sevmesi hoştur amma Ayrılması yaman şimdi!” Mevsimin türküsü bu... Bostanlar, bağlar bozuluyor... Her şey darmadağın, perişan... Dallar, yollar... Yollarda insanlar, yaylalardan sahillere göç ediyorlar... Harmanlar savruldu. Buğdaylar samandan ayrıldı, şimdi ambarlarda. Kazanların içinde bulgur kaynıyor. Kazanlar, ateşler... O buğul buğul tüten kazanlar... Yer yer yanan ateşler... Taze pekmez kokuları, bütün mahalleyi sardı... Buğday yıkılan yerlerde harmanlarda taneler çimenlenmiş, çimen olmuş... Menekşeler açmış... Bahçelerde sarıçiçekler: sonbahar çiçekleri..

Eşek Çobanı

Eşek Çobanı Ünlü ermiş Behlül Dânâ'yı bir gün 'Namaz kılmıyor' diye Harun Reşid'e şikâyet ederler. Harun Reşid, kendisine bile dindarlık telkin eden Behlül'ün namaz kılmamasına hayret eder. Kendisini çağırıp ikaz eder: "Behlül, senin namaz kılmadığını işittim. Binamazlığın herkesin diline düşmüş. Şimdi derhal çarşı camiine git, öğle namazını cemaatle kıl gel!" Bu buyruk üzerine Behlül hemen camiye gider, abdest alıp cemaate katılır. İmamla farz namaz kılındığı sırada Behlül Dânâ, namazın ortasında imama hitaben "Sen imamlığı bırak da eşek çobanlığı yap!" diye sert bir çıkışta bulunur, namazı bırakıp ayrılır. Cemaat namazdan sonra olanları Harun Reşid'e ulaştırır. Halife, Behlül'ü yeniden çağırıp sorar: "Behlül, hakkındaki şikâyetler çoğalıyor. Camide ne halt ettin de cemaati kızdırdın? Üstelik namazı yarıda bırakıp çıkmışsın... "Hükümdarım, namazı yarıda bıraktığım doğrudur, cemaatin öfkesi de yerindedir. Çünkü iş

Akıl Üzerine Söylenmiş Bazı Güzel Sözler

Akıl Üzerine Söylenmiş Bazı Güzel Sözler Akıllı insan herkesten öğrenen insandır. Montaigne Akıl, yeryüzünden kalksa bile, hiç kimse akılsız olduğuna inanmaz. Şirazlı ŞEYH SADİ Akıllı insan, başkalarına bakıp kendisi hakkında hüküm verendir. Publius SYRUS Acaba dünyada başkalarının deneylerinden yararlanabilecek kadar akıllı insan var mıdır? VOLTAIRE Başarı kazanmanın iki yolu vardır: Kendi aklından ya da başkalarının akılsızlığından yararlanmak. Bir aklın küçüklüğü, tapındığı ya da inkâr ettiği şeyin küçüklüğüyle ölçülür. Andre GİDE Sevgi ya da kin hakim olduğu zaman, akıl yaptığı delilikleri haklı göstermek için bahane bulmaya zorunludur. ALAIN Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir. W. SHAKESPEARE Başkalarının bilgisiyle bilgin olsak bile ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz. MONTAIGNE Budalalığa karşı ilahlar bile aciz kalmışlardır. F. SCHILLER Başkalarını tanımak akıllık, insanın kendi kendisini t