Kayıtlar

Nisan 10, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tevbe Edebilecek misin?

Tevbe Edebilecek misin? Bit talebesi hocasına sormuş. - Hocam ben ölürken tevbe ederek güzel bir ölümle ölmek istiyorum. Ne yapmalıyım? Mübarek hocası da demiş ki: - Evlâdım, neden halâ tövbe etmiyorsun da günahlı hayata devam ediyorsun? "Nasıl olsa can boğaza gelinceye kadar tevbenin vakti var. O zaman tövbe eder, kurtulurum!" demiş talebesi. Allah dostu sormuş: - Sen ne iş yapıyorsun? - Hocam ben terziyim! - Sen kaç senedir terzilik yapıyorsun? - Otuz senedir. - Bu kadar zaman içerisinde elin en çok neye alıştı? - Makasla kumaş kesmeye. Allah dostu sormuş: - Canın boğaza geldiği anda eline bir makas verseler yine kolayca kumaş kesebilir misin? Omuzlarını silkmiş 30 senelik terzi: - Öylesine korkulu bir anda nefes bile alamazken kumaşı doğru kesemem ki! Allah dostu taşı gediğine koymuş: - Peki, 30 senedir yaptığın bir işi o anda doğru yapamıyorsun da, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi nasıl yapacaksın? O zam

Caiz mi?

Caiz mi? Zamanında bir kız sevmiştim. Hala seviyorum. Adı Gülçiçek. Çok güzel biriydi. Dinine düşkündü, dinde sürünüyordu adeta. Başörtülü bir kızdı. Karşı apartmanda oturuyordu ve balkonları, bizim camın en köşesinden biraz da olsa görünüyordu. Her akşam, gölge gelince balkonda kitap okurdu. Saatlerce. Bazen Kur'an okuduğuna da şahittim. Değişiyordu elindeki kitaplar. Sesi de çok güzeldi. Çok'u ve Güzel’i sadece Gülçiçek için yan yana kullanabilirdim. Bir gün, cesaretimi toplayıp karşısına çıktım. Bakkaldan eve dönüyordu. Elinde poşetler. Centilmenlik yapıp alayım dedim, yardımcı olayım, izin vermedi. "Sizinle konuşmak istiyorum" dedim. "Sadece on dakika, biraz, lütfen..." Başı öne eğikti. Yüzüme bakmıyordu. Gözlerinin gözlerime dokunduğunu hiç görmedim. Hiç hissetmedim nasıl bir titreme hali olduğunu. "Ne amaçla?" dedi. "Size aşığım" dedim, çıkıverdi ağzımdan. Belki biraz daha ağırdan almalıydım. Hoşlandım des

İslam Benim Dinim

İslam Benim Dinim Fransa da Peçe'li bir bacımız süper markette alışverişini bitirdikten sonra ücretini ödemek için sırada bekler... Birkaç dakika sonra sıranın kendisine gelmesiyle kasiyere doğru ilerler... Kasadaki bayan tesettürsüz bir Müslümandır... Bu bayan çarşaflı peçeli bayanın eşyalarını birer birer kasadan geçirmeye başlar, bir müddet sonra müşterisine kendini beğenmiş bir üslupla, "Bizim bu ülkede birçok problemimiz var ve senin peçen de bunlardan biri... Biz gurbetçiler ticaret için buradayız, dinimizi veya tarihimizi göstermek için değil... Eğer dinini yaşamak ve çarşafını giymek ve peçeni takmak istiyorsan, Arap ülkene geri dön, orada ne yapmak istiyorsan onu yap... Peçeli kardeşimiz elindeki poşetleri yere koyarak yüzündeki örtüyü kaldırdı... Kasiyer bayan tamamen şok halindeydi, kadın Sarışın ve mavi gözlüydü ve şunları söyledi. "Ben bir Fraksızım, Arap değilim, hele bir göçmen hiç değilim... " “Bu benim ülkem

Bez Parçası

Bez Parçası Kapının arka arkaya çalınmasıyla yatağımdan fırladım. Gecenin bu saatinde gelen kim olabilirdi ki? Alelacele aşağıya inerek kapıyı açtım. Bitişik evde oturan arkadaşımın oğluydu. Nefes nefese, -Babam çok hasta, arabanızla doktora götürebilir misiniz? Dedi. -Arabam 2 gündür tamirde, âmâ telefon edip doktor çağırabiliriz. Bir doktor arkadaşıma telefon ettikten sonra çocukla beraber babasının yanına gittik. Adamcağız yattığı yerde büyük bir acıyla kıvranıyor ve kasılan parmaklarıyla, duvarın sıvalarını çiziyordu. Yatağını duvardan uzaklaştırırken, eşi, -Bugün ava gitmişti, fakat döndüğünde rengi sapsarıydı. 2 saattir kendini bilmeden kıvranıyor. -Acaba avda bir şey mi oldu? Dedim. -Zannetmiyorum, sadece başparmağını kesmişti civardaki bir türbede bulduğu bez parçasıyla sarıp kanını dindirmiş. Böyle söylerken sehpanın üzerinde duran ve rastgele yırtıldığı belli olan yeşil bir kumaş parçasını gösteriyordu. Ancak eşi daha sonra bu bezi değiş