Kayıtlar

Nisan 14, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hazreti Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ın Kefeni

Hazreti Ebû Bekir Radiyallahü Anh ’ın Kefeni Bilâl-i Habeşî Radiyallahü Anh hazretleri, Rasûlullahın "aleyhissalâtü vesselâm" vefâtından bir müddet sonra, müminlerin annesi Âişe validemizin Radiyallahü Anha evinin önüne gidip kapısını çalar. Âişe-i Sıddıka Radiyallahü Anha vâlidemizin içerden ağlayarak şöyle dediğini işitir: - Ayrılık ateşiyle yanan kalbin kapısını çalan kim? - Rasûlullahın hizmetçisi Bilâl’im... Nasılsınız efendim? - Ey Bilâl! Sudan uzakta kalan balığın hâli nasıl olur? Bu gece rüyada gördüm ki, Rasûlullah gökyüzünde meleklerle dolaşıyordu. Nereye gittiğini sordum. Babamın ruhunu karşılamaya gittiğini buyurdu. Hazret-i Bilâl Radiyallahü Anh , Ebû Bekir Sıddîk Radiyallahü Anh ’ın yanına giderek, Âişe validemizin rüyasını anlatır. Hazret-i Ebû Bekir buyurur ki: - Allah’ü Teâlâ’ya yemin ederim ki, dün gece ben de aynı rüyayı gördüm. Ben kızımın yanına gideyim de beni bir defa daha görsün. Âişe vâlidemiz babasını karşılayıp der ki:

Garip ne demektir? Garipler kimlerdir?

Garip ne demektir? Garipler kimlerdir? Amr İbnu’l-As’ın rivayet ettiğine göre bir Hadîs-i şerifte Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz şöyle buyurdular: “Allah’a en sevgili kullar, gariplerdir. Sahâbî dedi ki; “Kimdir garipler ya Rasûlallah? Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdular: “Dini için (dinini yaşamak için) halktan kaçan kimselerdir. Ki bunlar kıyamet günü Hz. İsa ile haşr olunacaklardır.” “Kim garip olarak ölürse, Şehittir” hakikati üzere bu kimseler öldüklerinde şehittirler. Bunlar, halkça meşhur olan ve bilinen gariplerdir. Ancak evliyaya göre garibin tarifi başkadır. Evliyaya göre asıl garip; ya hâl itibariyle veya örf itibariyle olan gariplerdir. Şeyhu’l-İslâm hazretleri bunları ayrı ayrı şöyle tarif ediyor: “Hâlen garip olan kimseler, fâsid olan ve günahların bolca işlendiği bir zamanda salih olan kimselerdir, ilmen garip olan kimseler; cehaletin diz boyu olduğu zamanda, âlim olan kimselerdir. Veya münafık bir kavim içerisinde, dosdoğ

Affet İsyanım Benim

Affet İsyanım Benim Affet isyânım benim, Hâlim yaman Allah’ım, Ref'et nisyânım benim, Meded aman Allah’ım... Defterim doldu siyâh, Amelim tekmil günâh, Sensin kuluna penâh, Meded aman Allah’ım... Affına güvenirim, Kapında dilenirim, Kovsan, yine gelirim, Meded aman Allah’ım... Ben bir yüzü karayım, Sana nasıl varayım, Ya kime yalvarayım, Meded aman Allah’ım... Ömrümü ettim heder, Mücrimim halim beter, Bana KULUM de yeter, Meded aman Allah’ım... Ümmet et Habîbine, Gönüller tabîbine, Rahmeyle garîbine, Meded aman Allah’ım... Lâ Taknatû buyurdun, Rahmetinle doyurdun, Kullarına duyurdun, Meded aman Allah’ım... Aşkî'yi âzâd eyle, Cemâlinle şâd eyle, “Kulum” diye yâd eyle, Meded aman Allah’ım... Ziynetü'l Kulûb, Sayfa 413

Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi

Resim
Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi   Bayram günün yaklaşmakta olduğu bir vakit, dul ve fakir bir kadın yanında babadan yetim kalmış iki çocuğu ile güzel elbiseler satan bir hacının dükkânına girerek, Allah’ü Teâlâ rızası için yardım ister. Hacı fakir kadına yardım etmediği gibi azarlamaya başlar ve: “- Bıktım sizden nedir yeter artık. Ben sizin için mi çalışıyorum. Yardım filan etmeyeceğim, Defol şuradan!” diyerek dul ve fakir olan kadını dükkânından kovar. Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül, mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının dükkânının karşısında, aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Yahudi Avram, o fakir kadın ve çocuklarının ıstırabını anlar. Onlara seslenerek: “- Nedir hanım istediğin? Hacı size niçin bağırdı?” diye sordu. İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakir kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine: “- O benim büyüğümdür; döver de, kovar da, sana ne oluyor?” diye cevap verir. Fakat Yahudi durumu anla