Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi

Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi

 

Bayram günün yaklaşmakta olduğu bir vakit, dul ve fakir bir kadın yanında babadan yetim kalmış iki çocuğu ile güzel elbiseler satan bir hacının dükkânına girerek, Allah’ü Teâlâ rızası için yardım ister. Hacı fakir kadına yardım etmediği gibi azarlamaya başlar ve:

“- Bıktım sizden nedir yeter artık. Ben sizin için mi çalışıyorum. Yardım filan etmeyeceğim, Defol şuradan!” diyerek dul ve fakir olan kadını dükkânından kovar.

Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül, mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının dükkânının karşısında, aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Yahudi Avram, o fakir kadın ve çocuklarının ıstırabını anlar. Onlara seslenerek:

“- Nedir hanım istediğin? Hacı size niçin bağırdı?” diye sordu.

İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakir kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine:

“- O benim büyüğümdür; döver de, kovar da, sana ne oluyor?” diye cevap verir.

Fakat Yahudi durumu anlamıştır. Fakir Kadını ısrarla dükkâna çağırıp, ne isterse almasını, kendisine ve iki çocuğuna olacak elbisenin kendisinde bulunduğunu hatta hacının kinden daha iyisini kendisinden alabileceğini söyleyerek dükkânına getirdi.

Dul kadın ve yetim çocuk Yahudi’nin dükkânından beğendikleri elbiseyi giydiler, kuşandılar ve fakir kadın Yahudi’ye:

“- Allah’ü Teâlâ sana iman nasip etsin. Sen bizi giydirdiğin gibi Allah’ü Teâlâ da sana Cennette köşkler verip Cennet elbiseleri giydirsin!” diye dua etti,

Yanındaki masum çocuklar da, annelerin duasına:

“- Âmin!” dedi.

Şen şakrak oradan ayrılıp gittiler.

Fakir ve yetimi dükkânından kovan hacı, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi Cennet’e girmişti. Cennet’te gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki, köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi.

“Demek ki burası bana ait!” diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi olarak bekleyen melekler hacıyı içeri almadılar.

“- Giremezsin hacı, dur bakalım nereye gidiyorsun?” dediler.

Hacı durdu:

“- Niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi?” diye sordu.

Melekler cevap verdiler:

“- Düne kadar senindi ama maalesef dün sizden başkasına devredildi. Daha henüz kapısının üzerinde ki tabela da sökülmemiş, yakında sökerler!” dediler.

Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telâş ve heyecan içinde uyandı ki, yatakta yatıyor:

“- Eyvah ben ne yaptım? Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim, demek ki benden sonra onları Yahudi Avram efendi giydirmişti. Köşkü kaçırdık!” dedi.

Sabah olunca doğru Yahudi Avram Efendi’nin dükkânına gitti.

Selâm, hoşbeşten sonra:

“- Avram Efendi, dünkü fakir kadına sen kaç liralık elbise verdiysen onların parasını sana ben vereceğim!”, dedi.

Yahudi bir altın değerinde elbise verdiğini söyledi.

Hacı:

“- Madem o kadarmış al sana onun iki misli, dedi.

Fakat Avram:

“- Olmaz!”, dedi.

Hacı değerini yükseltti, hacı yükselttikçe Yahudi olmaz diyor, Yahudi kabul etmedikçe hacı vermek istediği parayı artırıyordu. Hacı yüz altın, iki yüz altın vermeye başladı ama artık Avram’ın da sabrı taşmıştı.

“- Olmaz hacı olmaz, o cennet köşkü yüz altınla bin altınla satın alınmaz… O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve işte Müslüman oldum. O köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır hasenatla o köşkü yaptırmıştın ama dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirme de, Cennette kendine başka saraylar yaptır. Allah’ü Teâlâ’nın mülkü geniştir!”, dedi.

Yahudi’den de bu cevabı alan Hacı, bir daha kapısına geleni boş çevirmeyeceğine dair kendi kendine söz vererek oradan ayrılıp gitti. Ama köşk de elden gitti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis