Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi
Fakir Kadın Ve Yahudi Avram’ın Hikâyesi
“- Bıktım sizden nedir yeter artık. Ben
sizin için mi çalışıyorum. Yardım filan etmeyeceğim, Defol şuradan!” diyerek dul
ve fakir olan kadını dükkânından kovar.
Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap
alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül, mahzun oradan ayrılıp giderken,
hacının dükkânının karşısında, aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Yahudi
Avram, o fakir kadın ve çocuklarının ıstırabını anlar. Onlara seslenerek:
“- Nedir hanım istediğin? Hacı size
niçin bağırdı?” diye sordu.
İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakir
kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine:
“- O benim büyüğümdür; döver de, kovar
da, sana ne oluyor?” diye cevap verir.
Fakat Yahudi durumu anlamıştır. Fakir
Kadını ısrarla dükkâna çağırıp, ne isterse almasını, kendisine ve iki çocuğuna
olacak elbisenin kendisinde bulunduğunu hatta hacının kinden daha iyisini
kendisinden alabileceğini söyleyerek dükkânına getirdi.
Dul kadın ve yetim çocuk Yahudi’nin dükkânından
beğendikleri elbiseyi giydiler, kuşandılar ve fakir kadın Yahudi’ye:
“- Allah’ü Teâlâ sana iman nasip etsin.
Sen bizi giydirdiğin gibi Allah’ü Teâlâ da sana Cennette köşkler verip Cennet
elbiseleri giydirsin!” diye dua etti,
Yanındaki masum çocuklar da, annelerin
duasına:
“- Âmin!” dedi.
Şen şakrak oradan ayrılıp gittiler.
Fakir ve yetimi dükkânından kovan hacı,
o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi Cennet’e girmişti.
Cennet’te gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki,
köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi.
“Demek ki burası bana ait!” diyerek
köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi olarak bekleyen
melekler hacıyı içeri almadılar.
“- Giremezsin hacı, dur bakalım nereye
gidiyorsun?” dediler.
Hacı durdu:
“- Niye giremiyorum, bu köşk benim değil
mi?” diye sordu.
Melekler cevap verdiler:
“- Düne kadar senindi ama maalesef dün
sizden başkasına devredildi. Daha henüz kapısının üzerinde ki tabela da
sökülmemiş, yakında sökerler!” dediler.
Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telâş
ve heyecan içinde uyandı ki, yatakta yatıyor:
“- Eyvah ben ne yaptım? Dün çocuklara
iyilik etmemekle hata ettim, demek ki benden sonra onları Yahudi Avram efendi
giydirmişti. Köşkü kaçırdık!” dedi.
Sabah olunca doğru Yahudi Avram Efendi’nin
dükkânına gitti.
Selâm, hoşbeşten sonra:
“- Avram Efendi, dünkü fakir kadına sen
kaç liralık elbise verdiysen onların parasını sana ben vereceğim!”, dedi.
Yahudi bir altın değerinde elbise
verdiğini söyledi.
Hacı:
“- Madem o kadarmış al sana onun iki
misli, dedi.
Fakat Avram:
“- Olmaz!”, dedi.
Hacı değerini yükseltti, hacı
yükselttikçe Yahudi olmaz diyor, Yahudi kabul etmedikçe hacı vermek istediği
parayı artırıyordu. Hacı yüz altın, iki yüz altın vermeye başladı ama artık
Avram’ın da sabrı taşmıştı.
“- Olmaz hacı olmaz, o cennet köşkü yüz
altınla bin altınla satın alınmaz… O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve
işte Müslüman oldum. O köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır hasenatla
o köşkü yaptırmıştın ama dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli
değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirme de, Cennette kendine
başka saraylar yaptır. Allah’ü Teâlâ’nın mülkü geniştir!”, dedi.
Yahudi’den de bu cevabı alan Hacı, bir
daha kapısına geleni boş çevirmeyeceğine dair kendi kendine söz vererek oradan
ayrılıp gitti. Ama köşk de elden gitti.
Yorumlar
Yorum Gönder