Kayıtlar

Nisan 8, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vuruşlu Yıldız

Vuruşlu Yıldız 1 Ve Evren'e ve Vuruşlu'ya (Tarık'a) 2 Vuruşlu (Tarık) nedir kavrayabilir misin? 3 O delici yıldızdır. (Tarık Suresi, 13) Kuran'ın 86. suresinin adı Tarık'tır. Tarık "tark" kökünden türeyen bir kelimedir. Kelimenin aslı "vurmak, çarpmak" anlamlarına gelir. "Yol" anlamına da gelen "Tarık", yolcular ayaklarını vurup yol aldığı için bu kökten türemiştir. Kuran çevirilerinin birçoğunda "Tarık" kelimesi özel isim gibi yazılıp, anlamı çeviride verilmemiş, fakat açıklamalarda anlam açıklanmıştır. Oysa kelimenin en temel anlamı olan "Vuruş" diye ayet çevrilirse, kozmolojik fizik ile ilgilenenler Kuran'ın bir mucizesine daha tanıklık edebilirler. Evrenin Küçük Yeşil Adamları 1967 yılında İngiltere Cambridge üniversitesinde Jocelly Bell düzenli ve ısrarlı bir radyo sinyali yakalar. Radyo sinyalinden kalbin vuruşları gibi düzenli vuruşlar gelmektedir. O zamanda Uzay'da böyle

Kalbnâme

Kalbnâme Cenâb-ı Hak buyuruyor: “De ki, gönlünüzdeki duyguları saklasanız da, açıklasanız da Allah hepsini bilir.” (Âl-i İmrân, 29) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalbdir.” (Buhârî, Îmân 39; Müslim, Müsâkât 107, 108) İlahi cezbe, çekim gücü, ancak kalp ile hissedilir. Îmân, kalp ile hissedilir. Kurbiyyet, kalp ile hissedilir. Aşkın kemâli kalp ile hissedilir. İlâhî olana mutlak ihtiyaç kalp ile hissedilir. Bu varlık mertebesini terk edip, bu dünyanın sınırlarını aşmak, kalp ile hissedilir. Kur’an-ı Kerim’de “…Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir.” (Hadîd, 4), şeklinde bildirildiği gibi kişinin daima O’nun kendisiyle beraber olduğunu bilmesi, kalp ile hissedilir. Bencilliği kurban etmek kalple olur. İlâhî ilhamlara kalp mazhar olur. Niyetler kalpte yapılır. Hakîkat kalp ile algılanır. Gizli hazine a

Allah’tan Razı Olmak

Allah’tan Razı Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 27-30) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allâh, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse, Allâh ondan hoşnud olur. Kim de rızâ göstermezse, Allâh’ın gazabına uğrar.” (Tirmizî, Zühd, 57/2396; İbn-i Mâce, Fiten, 23) Allâh Rasûlü (sav) ile Ebû Bekir (ra) oturuyorlardı. Hz. Ebû Bekir’in üzerinde eski bir abâ (elbise) vardı. Öyle ki, elbisenin uçlarını göğsünün üstünde ağaç çöpleriyle birbirine tutturmuştu. Bu esnâda Cebrâîl (as) nüzûl etti. Peygamber Efendimiz’e Allâh Teâlâ’nın selâmını bildirdi ve: “–Yâ Rasûlallâh! Ebû Bekir’in bu hâli nedir? Eski bir elbise giymiş, uçlarını da ağaç çöpleriyle tutturmuş!” dedi. Âlemlerin Efendisi: “–Ey Cibrîl! O, malını Fetih’ten önce Allâh’ın dîni uğruna harcadı, onun için bu hâld

Üç Riyâkâr

Üç Riyâkâr Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler.” (Nisâ, 142) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kim işlediği bir hayrı şöhret kazanmak için halka duyurursa, Allah onun gizli işlerini duyurur. Kim de işlediği hayrı halkın takdirini kazanmak için başkalarına gösterirse, Allah da onun riyâkarlığını açığa vurur.” (Buhârî, Rikak 36, Ahkâm 9; Müslim, Zühd 47-48) Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: Kıyamet günü Allah Teâlâ’nın huzuruna ilk defa şehit düşmüş biri çıkarılacak. Cenâb-ı Hak ona verdiği nimetleri bir bir hatırlatacak, o da bu nimetlerin kendisine verildiğini kabul edecek. Sonra aralarında şu konuşma geçecek: “Sana verdiğim bu nimetleri nasıl kullandın?” “Senin uğrunda şehit düşüne kadar çarpıştım, yâ Rabbî!” “Yalan söylüyorsun; sen Allah için değ

Kuran Okudum Ve Ben Artık Ateist Değilim

Resim
Kuran Okudum Ve Ben Artık Ateist Değilim Hidayete erdiler, En ünlü ateist 81 yaşında döndü Geçirdiği beyin kanamasına kadar ateist (Tanrı tanımaz) olduğunu belirten Akşam gazetesi Genel Yayın Müdürü Serdar Turgut, Almanya'daki hasta yatağında Kuran okuduğunu belirtti ve ekledi: Dindarlığımı destekleyen bilgi istiyorum. Duanın gücünü keşfettim. Hidayete erdiler En ünlü ateist İngiliz felsefeci Flew, 81'inde "Tanrı vardır" dedi. Dünya bunu tartışırken Serdar Turgut da "artık ateist değilim" dedi... İman yolunda huzur bulanlar arasında birçok ünlü isim de bulunuyor. Onlar inkârcı değildi ancak şimdi manevi yönden daha güçlüler. Dünyanın en ünlü ateistlerinden İngiliz Profesör Antony Flew'un 81 yaşında Allah'a inanmaya başladığını açıklamasından sonra şimdi de Türkiye'deki bir başka ünlü ateist, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut dine döndüğünü açıkladı. Turgut un bu açıklaması geniş yankı uyandırdı. İngili

Sevr Mağarasındaki Kuş

Sevr Mağarasındaki Kuş Peygamber Efendimiz hicret ettikleri zaman yanlarında Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh ile beraber yola çıkmışlar ve takipçilerden kurtulmak için bir mağaraya sığınmışlardı. O mağarada üç gün üç gece gibi bir zaman kaldılar. Bu arada mağaranın ağzında duran bir kuş Hazreti Ebu Bekir'in dikkatini çekti: - Ya Resûlallah yeryüzündeki bütün canlı varlıkların rızkı Allah üzerine olduğuna göre, bu kuşun birkaç günden beri hiçbir şey yemeden durduğunu görüyor ve hayret ediyorum, bunun sebebi nedir acaba? Diye sordu. Bu esnada Cebrail aleyhisselâm gelip Hazreti Ebu Bekir'in isterse kuş ile konuşabileceğini haber verdi. Peygamber Efendimiz de Cebrail'in söylediklerini Hazreti Ebu Bekir'e söyledi. Hazreti Ebu Bekir, kuşla konuşmaya başladı: - Ey kuş! Sen ne yiyip ne içersin, bunu bana Allah'ın izniyle açıkla! Dedi. Kuş bir müddet baygın vaziyette yere düştü ve daha sonra kalkıp: - Ya Eba Bekir! Bunu bana sorma! Bu Allah'la

Yüzükteki Yazı

Yüzükteki Yazı Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'e bir yüzük hediye gelmişti. Hazreti Ebu Bekir'e Radiyallahü Anh verdi: - Ya Atik! Bu yüzüğü bir kuyumcuya götür de “lâ ilahe illallah” yazdır, buyurdu. Hazreti Ebu Bekir Radiyallahü Anh yüzüğü kuyumcuya götürüp üzerine “Lâ ilahe illallah Muhammedürresûlüllah” yazdırdı. Halbuki Resûlüllah böyle emretmemişti ama O Allah ismi şerifinin peygamberimizden ayrılmasını arzu etmemişti, onun için böyle yazdırdı. Hazreti Ebu Bekir yüzüğü kuyumcudan alıp Resûlüîlah'ın huzuruna gelirken, Hak Teâlâ, Cebrail aleyhisselâm'a: - Yetiş, habibimin yüzüğüne Ebu Bekir'in ismini de yaz. Çünkü O benim ismimi habibimin isminden ayırmayı uygun bulmadı, ben de onun ismini habibimin isminden ayırmayı uygun bulmam, buyurdu. Cebrail aleyhisselâm derhal yetişti ve Hazreti Ebu Bekir'in elindeki yüzüğe Ebu Bekir Sıddık yazdı. Hazreti Ebu Bekir Huzur- u Saadete girip yüzüğü teslim etti. Okuduklarında: “Lâ ilahe illallah Muha

Mukallidin Yıldırımı İkazı

Mukallidin Yıldırımı İkazı Yıldırım Bayezid Han, zamanındaki bütün kadı ve ilim adamlarını şeriata aykırı hareket ediyorlar ve millete zulmediyorlar Diye zindana doldurdu. Hatta o kadar ileri gitti ki; “Bunlardan islâm dinine bir hizmet beklenmez, bunların tamamını yakmak lâzım” dedi ve ateş yakılması için odun hazırlanmasını emretti. Ne kadar nedimleri ve devrin ileri gelenleri varsa hepsi teker teker gelip Yıldırım'dan bu âlimlerin affını diledilerse de hiç birini kabul etmedi. O zamanlar Kör Hasan namyla maruf bir mukallid vardı. Bu mukallid bir gün kıyafet değiştirdi ve metropolit bir papaz kılığına bürünerek padişahın huzuruna vardı. Padişah Yıldırım, Kör Hasan'ı bu kıyafetle görünce gülmekten katılır ve sorar: - Nedir bu kıyafet ey kâfir? Kör Hasan: - Kâfir ülkesine gidiyorum Sultanım, der. Padişah sorar: - Yakında mı, nereye ne zaman gideceksin? Kör Hasan: - Şimdi İstanbul Tekfuruna gideceğim padişahım! Padişah: - Orada ne yapacaksın ya mel&

Kuru Kızılcık Meyve Verdi

Kuru Kızılcık Meyve Verdi Beyazıd- ı Velî olarak anılan İkinci Sultan Bayezid, oğlu ve şehzadesi Birinci Selim'i Yavuz Selim Trabzon'dan getirttiği zaman kızıp Çubuklu Bahçe denen yerde kızılcık çubuğu ile sekiz defa vurmuş ve bazı nasihatlarda bulunmuştur. Bayezid Velî'nin oğluna sekiz çubuk vurması onun sekiz sene padişahlık yapacağına delâlet etmektedir. Ayrıca orada Şehzade'ye söylediği bazı sözleri vardır ki, apaçık padişahın bir kerametidir: —- Oğlum! Elem çekme, zikreyle... Zikr tarihinden itibaren tedibimle hilafet senindir. Al bu yediğin kuru çubuğu yere dik. Sekiz sene kadar meyvesini yiyesin! buyurmuştur. Orada bulunan, hem Bayezid- i Velî hem de Kara Şemseddin Hazretleri “amin> demişler ve Selim ise sekiz değnek yedikten sonra çubuğu babasından alıp: - Ya Rabbi, bu kuru ağaç meyve versin, o meyvesini bu dünyaya meşhur eyle, diyerek dikmiş ve kuru çubuk çok geçmeden yeşerip meyve vermeye başlamıştır. Çubuklu bahçe olarak anılan yerin kızı