Kayıtlar

rüşvet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şikâyetname

  Şikâyetname   Fuzuli “Şikâyetname” (Selâm verdim rüşvet değildir deyi almadılar)   Halk arasında selâm için “Allah’ın selâmı” derler. -Yahu Allah’ın selâmını verdik, onu bile almadı diye serzenişte bulunurlar. Şair Fuzuli de ünlü mektubu Şikâyetname’ye “Selâm verdim, rüşvet değildir diye almadılar” şeklinde başlamış. Gelin geçmiş zamanın bu ünlü hikâyesini dinleyelim. 16. yüzyılın büyük Divan şairi Fuzuli, yalnız bir insandır. Onun şu beyitini çoğunuz bilirsiniz.   “Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bad-ı sabâdan gayrı” Demiştir.   Yani şair o kadar yalnız birisidir ki evinin kapısından içeri sadece sabah rüzgârı girmektedir. Çileli geçen bir ömür… Yalnızlık, yoksuzluk, kimsesizlik onun için kader olmuştur. Hâlbuki Fuzuli, ana dili Türkçe dışında Arapçaya ve Farsçaya o derece hâkimdi ki üç dilde de divan sahibi olacak kadar… Her üç dilde de oldukça güzel şiirler yazıyordu ama bunlar, o devirde onun geçim sıkıntısını aşmasına yetmedi

Polis

Polis "Saf çocuğu masum Anadolu'nun" tabirine uygun bir genç okulu bitirip polis olmuş. İlk olarak da Fâtih - Balat Karakolu'nda işe başlamış. İlk gününü masasını düzelterek, çekmecelerini, dolabını yerleştirerek geçirdikten sonra, akşam hizmetli masasına gelmiş. Bir miktarı parayı uzatıp: "Al" demiş, "Bugünkü hasılattan payın. "Şaşırmış bizimki: "Ne hasılatı, ne payı? Kim gönderdi bu parayı? Aldırmamış hizmetli, "Al işte" demiş, "Bu parayı baba gönderdi." "Kimdir bu baba?" "Bu karakolun komiseri." "Yok, hemşerim, ben öyle bilmediğim parayı almam." "Sen bilirsin" demiş adam ve çıkıp gitmiş. Ertesi sabah âniden Fethiye Karakolu'na tâyin olduğunu öğrenmiş zavallı genç. Ne yapsın, gitmiş bir gün de oraya yerleşmekle uğraşmış. Akşama kadar masasını düzeltmiş, eşyalarını yerleştirmiş, akşam olunca yine birisi parayla çıkagelmiş. "Al bu parayı baba gönderdi.&q

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş!

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş! “Saf çocuğu masum Anadolu” ’nun tabirine uygun bir genç okulu bitirip polis olmuş. İlk olarak da Fâtih – Balat Karakolu’nda işe başlamış. İlk gününü masasını düzelterek, çekmecelerini, dolabını yerleştirerek geçirdikten sonra, akşam hizmetli masasına gelmiş. Bir miktarı parayı uzatıp: -“Al!” demiş, “Bugünkü hasılattan payın!” Şaşırmış bizimki: -“Ne hasılatı, ne payı? Kim gönderdi bu parayı?” Aldırmamış hizmetli, “Al işte!” demiş, “Bu parayı baba gönderdi!” -“Kimdir bu baba?” -“Bu karakolun komiseri!” -“Yok, hemşerim, ben öyle bilmediğim parayı almam!” -“Sen bilirsin” demiş adam ve çıkıp gitmiş. Ertesi sabah aniden Fethiye Karakolu’na tayin olduğunu öğrenmiş zavallı genç. Ne yapsın, gitmiş bir gün de oraya yerleşmekle uğraşmış. Akşama kadar masasını düzeltmiş, eşyalarını yerleştirmiş, akşam olunca yine birisi parayla çıkagelmiş. -“Al bu parayı baba gönderdi!” -“Hangi baba?” -“Karakolun komiseri.” -“Yok, ben öyle bilm