Kayıtlar

Eylül 15, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşamın Anlamını Kavramak...

Yaşamın Anlamını Kavramak... Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti. Gezgin genç bilgenin yaşadığı evde tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra yerde bir kilim duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu: Neden hiç eşyanız yok? Dedi. Koltuklarınız kanepeleriniz büfeleriniz... Onlar nerede? Bilge bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence; Senin de yalnızca sırtında taşıdığın küçük bir çantan var yavrum dedi. Peki, senin eşyaların nerede? Gezgin genç kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu: Ama görüyorsunuz... Ben yolcuyum. Ünlü bilge hak verircesine güldü: Ben de öyle yavrum dedi. Ben de öyle...

Kim Tüm Servetini Bir Tabloya Vermek İster!

Kim Tüm Servetini Bir Tabloya Vermek İster! Avrupa’nın ünlü sanat merkezlerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene ağabeyinin doğum günü için almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider. Şanslıdır, tablo satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve “Ağabeyimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar” der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazadan adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: “Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar az paraya sattın?” Ressam cevap verir: “Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?”  “Günümüzde insanlar her şeyin...

Yaşamın Fısıltısını Dinle...Yaşamın Fısıltısını Dinle...

Yaşamın Fısıltısını Dinle... Genç bir yönetici, yeni Jaguar'ı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti. Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: - Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu? Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. - Lütfen amca, lütfen kızmayın...

Elindekinin Hepsini Verdi

Elindekinin Hepsini Verdi Hz Ali’nin ağabeyi Cafer b Ebu Talib’in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?” Köle sıkılarak cevap verdi: “İşte bu üç parça ekmek” “O halde neden kendine hiç ayırmadın?” “Baktım ki, hayvan çok aç O halde bırakmak istemedim” “Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?” “Oruç tutacağım” Bunun üzerine, Abdullah b Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra d...