Kayıtlar

Kasım 13, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lokman Hakîm Aleyhisselâm İle Oğlu Arasında Geçen Bir Konuşma

Lokman Hakîm Aleyhisselâm İle Oğlu Arasında Geçen Bir Konuşma Kur'an-ı Kerîm’de kendisinden bahsedilen Lokman Hakîm hazretleri peygamber veya velidir. Allah’ü Teâlâ kendisine hikmet verdi. Hikmetleri, nasihatleri meşhurdur. Hazret-i Lokman aynı zamanda hekimlerin de piridir. Hekim olduğunu âlimler söz birliği ile bildirmişlerdir. Bu mübarek zatla oğlu arasında bir gün şöyle bir konuşma geçer: - Babacığım bir insan için en hayırlı haslet nedir? - Dindir. - Ya iki haslet olsa? - Din ve maldır. - Üç haslet olsa? - Din, mal ve hayâdır. - Dört olsa? - Din, mal, hayâ ve güzel ahlâktır. - Ya beş haslet olsa? - Din, mal, hayâ, güzel ahlâk ve cömertliktir. - Altı olsa? - Oğlum, bir insanda bu beş haslet toplanırsa, o insan Allah’ü Teâlâ’nın kendisine yakın kıldığı kullarından olup, şeytan bundan kaçar. Bir insan için bunlar kâfidir. - Babacığım, en kötü haslet nedir? - En kötü haslet küfürdür, yani imansızlıktır. - Peki, en kötü iki haslet nedir? - Küfü

Sevenin Sevdiğini Hatırlamadığı Yerler

Sevenin Sevdiğini Hatırlamadığı Yerler Hz. Âişe Radiyallahü Anha şöyle anlatıyor: — Bir gün Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sordum: — Yâ Resûlâllah, Kıyâmet günü seven sevdiğini hatırlayabilir mi? Resûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: — “Üç yerde hatırlayamaz: 1- Tartıda: Ameller, teraziye konur, ya ağır gelir ya da hafif. 2- Defterlerin verilişinde: Defterler, ya sağdan verilir, ya da soldan. 3- Bir de oraya toplananların üzerine Cehennem’den bir boyun uzanıp şöyle dediği zaman: — Ben, şu üç zümreyi yakalamakla memurum: a) Allah’ü Teâlâ’dan başka ilâha tapanları, b) İnatçı zalimleri, c) Hesap gününe inanmayanları… Daha sonra, bu saydıklarının üstüne yumulur; Cehennem’in dibine atar. Cehennem’in üzerine kurulan köprü vardır. Kıldan ince, kılıçtan keskincedir. Ona bağlı dikenli teller ve demir çengeller vardır. Onun üzerinden yıldırım gibi geçen insanlar vardır. Müslüman kurtulur. Müslüman olmayan o dikenli tellere ve çengel

Arkamdan Ağlama

Arkamdan Ağlama                 Öldüğüm gün tabutum yürüyünce, Bende bu dünya derdi var sanma! Bana ağlama, "Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme! Şeytanın tuzağına düşersen; vah vahın sırası o zamandır. Yazık, yazık; asıl o zaman denir. Cenâzemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme! Benim buluşmam asıl o zamandır. Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma! Mezar cennet topluluğunun perdesidir. Mezar hapis görünür amma, Aslında canın hapisten kurtuluşudur. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret! Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki? Sana batma görünür amma… Aslında o doğmadır, parlamadır. Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi? Neden insan tohumu için, Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun? Hangi kova, suya salında da dolu olarak çekilmedi? Can Yusuf'un kuyuya düşünce, niye ağlarsın? Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç! Hz. Mevlana Celâleddin-i Rumi Kuddise Sirrûh

Gençlere Hayati Öğütler Verebilmek

Gençlere Hayati Öğütler Verebilmek “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim 14:40-41). Tarih boyunca ulemanın çocuklarının şahsında ümmetin tüm gençlerine seslenen hitabeler irad ettiği, mektuplar, nasihatnameler ya da tavsiyenameler şeklinde risaleler kaleme aldığı bilinmektedir. Bunlardan birisi de, h. 508 yılında Bağdat’ta dünyaya gelen Allâme Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî’dir. Yaşadığı dönemin en büyük âlimlerinden biri kabul edilen ve tefsir, fıkıh, hadis, tarih ve tıp ilimleri başta olmak üzere birçok alanda onlarca hacimli eseri kaleme almış olan İbnu’l-Cevzî, Zehebî’nin tabiriyle “hitabette tartışmasız bir zirve, güzel yüzlü, tatlı sözlü ve insanlarda etki bırakan bir şahsiyet” idi (Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, c.21, s.367). Ömrünün son demlerinde ağır baskılara maruz kalan, sürgün edildiği Vâsıt’ta beş sene ev hapsine mahkû

İnsanlar Neden Ölmek İstemezler?

İnsanlar Neden Ölmek İstemezler? Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: ·       İnsanlar neden Ölmek istemezler, çünkü dünyalarını mamur, Ahiretlerini Harap ederler. İnsan mamur edip harap ettiği yere hiç gitmek ister mi? ·       Ölen birini geri gönderseler o kimse melek olurdu, çünkü oradaki durumları gördü bir daha günah işleyebilir mi? Bu fırsat sizde var, ölmeden önce ölün yani günah işlemeyin, melek gibi olun. ·       Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir. ·       Dünya, zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi. Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür. Cennetlik, Cennetlik işleri, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahları