Kayıtlar

bile etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bugünün Bir Anını Bile Boşa Geçirme!

  Bugünün Bir Anını Bile Bo ş a Geçirme!   Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a geçirme. Son nefesin ehememiyeti hususunda İ mâm Gazâlî Hazretleri’nin ş u îkazları da çok ibretlidir:   “O ğ ul! Farz et ki bugün öldün. Hayatında geçirdi ğ in gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Âh, ke ş ke diyeceksin. Lâkin heyhât! (Geri dönü ş artık söz konusu de ğ ildir!)”   “Her mü’min, sabah namazını kıldıktan sonra kendisine ş u hatırlatmalarda bulunmalı:   “– Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince sermayem de gider ve artık kazanma imkânım kalmaz. Bu ba ş layan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bugün de bana müsâade ederek ikramda bulundu. (Hayat takviminden yeni bir sayfa daha açtı.) E ğ er canımı alsaydı, elbette bir günlü ğ üne de olsa dünyaya geri gönderilip çokça sâlih ameller i ş lemeyi temennî edecektim.”   “ Ş imdi farz et ki öldün ve bir günlü ğ üne dünyaya dönmene izin verildi. O hâlde bugün günahlara kat’iyyen yakla ş ma! Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a

Devlet Zulmetse Bile Onlarla Savaşmak Haramdır

  Devlet Zulmetse Bile Onlarla  Savaşmak Haramdır   Bab İsmi: Emirler (Başkanlar)'ın dine ters olarak yaptığı şeyleri reddetmenin Farz olması ve Namaz ve diğer Dini görevleri yerine getirdikleri sürece Onlarla savaşmanın haram olması   الخامِسُ: عَنْ أُمِّ المُؤْمِنِينَ أُمِّ سَلَمَة هِنْدٍ بنتِ أَبِي أُمَيَّةَ حُذيْفَةَ رضي اللَّه عنها ، عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أنه قال: «إِنَّهُ يُسْتَعْملُ عَليْكُمْ أُمَراءُ فَتَعْرِفُونَ وتنُكِرُونَ فَمِنْ كَرِه فقَدْ بَرِىءَ وَمَنْ أَنْكَرَ فَقَدْ سَلِمَ ، وَلَكِنْ منْ رَضِيَ وَتَابَعَ » قالوا: يا رَسُولَ اللَّه أَلاَ نُقَاتِلُهُمْ ؟ قَالَ: «لاَ، مَا أَقَامُوا فِيكُمْ الصَّلاَةَ» رواه مسلم   Ümmü Seleme Radıyallahu Anha naklediyor: Allah Resulu Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle dedi:   Sizin üzerinize birtakım emirler, yöneticiler tayin olunacaktır. Onların dine uygun olan işlerini iyi bulur, uygun olmayanlarını ise hoş karşılamaz, tenkit edersiniz. Kim hoş karşılamaz, kerih görürse günahdan korunmuş olur. Kim de t

Anne Babalarımıza Karşı Vazifelerimiz Vefatlarından Sonra Bile Ölünceye Kadar Devam Eder

Anne Babalarımıza Karşı Vazifelerimiz Vefatlarından Sonra Bile Ölünceye Kadar Devam Eder Arkadaşım maaşını almış, yapacağı ödemelerin listesini hazırlıyordu. - Çocukların okul taksidi:     500 ₺ - Gıda giderleri:                   900 ₺ - Anneme:                            200 ₺ - Babama:                            200 ₺   Gözüm farkında olmadan listeye ilişti.   Anne ve baba kelimelerini görünce:   “- Senin annen de baban da yıllar önce vefat etmedi mi?" diye sordum. Arkadaşım:   “- Evet" deyince   “- Peki bu listeye niçin onları da yazdın?" dedim. Arkadaşım tebbessüm etti.   “- Evet, onlar yıllar   önce vefat ettiler ama kalbimde yaşamaya devam ediyorlar. Şimdi her zamankinden daha fazla bana muhtaçlar. Onlar için sadaka vermeyeyim mi?" dedi. Bu hassasiyeti karşısında kendimden utandım ve anladım ki; “- Evlatlar olarak anne babalarımıza karşı vazifelerimiz vefatlarından sonra bile ölünceye kadar devam eder." Yâ Rabbi! Ölmüş

Kişi Devlet Malından Bir Hırka Bile Aşırsa Şehit Olur mu?

  Kişi Devlet Malından Bir Hırka Bile Aşırsa Şehit Olur mu?   "Devlet malından bir hırka bile olsa aşıran, çalan şehit olmaz!" diye bir hadis var mıdır?” Bu anlamda hadisler bulunmaktadır. Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “- Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellemin ashâbından birkaç kişi gelerek: “- Filân şehit, filân şehittir!” dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak: “- Bu da şehittir!” dediler. Bunun üzerine Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.” buyurdu. (Müslim, Îmân 182. Ayrıca bk. Dârimî, Siyer 48.) Ebu Hüreyre Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile birlikte Hayber savaşına çıktık. Allah da bize fethi müyesser kıldı. Ganimet olarak altın ve gümüş almadık. Sadece eşya, yiyecek ve giyecek aldık. Sonra Vâdil-kurâ’ya çekildik. R

Allah’ü Teâlâ bir Şeyin Olmasını İstediğinde Şeytanlar Bile Ona İtaat Eder

Resim
Allah’ü Teâlâ bir Şeyin Olmasını İstediğinde Şeytanlar Bile Ona İtaat Eder                     İngiltere'de yaşayan Somali'li fakir bir kadın, yardım almak için bir radyo istasyonunu arar.           Bu radyo programını dinleyen ateist bir İngiliz, bu Müslüman kadınla dalga geçmeye karar verir.           Kadının isim ve adresini aldıktan sonra sekreterini çağırarak ona büyük miktar gıda ve yardım malzemeleri alıp kadına götürmesini ister.           Ve sekretere;           "Eğer kadın gıdayı kimin gönderdiğini sorarsa, ona şeytandan olduğunu söyle" diye emreder.           Sekreter, kadının evine geldiğinde, kadın mutlulukla gelen malzemeleri kabul eder. Sekreter ona:           "Bunları kimin gönderdiğini bilmek istemiyor musun" diye sorduğunda;                     Fatima isimli okuma yazma bilmeyen bu kadın; Ataist İngiliz düşünürü “Dr. Timothy Winter”'in müslüman olup adını “Abdülhakim Murad” olarak değiştirmesine vesile olacak

Kalpten Bile Gıybet Etme

Kalpten Bile Gıybet Etme Cüneyd-i Bağdâdî rahimehullah’dan aktarıldığına göre, O başından geçen şöyle bir kıssa anlatmıştır: “Bağdat’ta Şûnîziyye Mescidi’nde cenaze namazı kılmak için bekliyordum. Bağdat halkı da derecelerine göre oturmuş cenazeyi bekliyorlardı. Bir ara gözüm bir fakire takıldı. Üzerinde ibadet ehli alameti vardı. İnsanlardan bir şeyler dileniyordu. İçimden kendi kendime: “Keşke şu adam kendisini dilenmekten kurtaracak bir iş yapsaydı onun için daha güzel olurdu!” diye düşündüm. İşim bitince evime döndüm. Gece namaz kıldım ve virdlerimi okudum. Virdlerim bana ağır gelmişti. Uykum kaçtı biraz oturdum. Fakat oturduğum yerde uyku bastı, biraz uyumuşum. Rüyamda o fakiri gördüm. Onu bir tepsi içinde uzatmışlar ve bana: – Onun etini ye, sen onun gıybetini yaptın, denildi. – Ben dilimle onun gıybetini etmedim; sadece içimden geçirmiştim, dedim. O zaman bana: – Sen kalbinden geçirmek şeklinde de olsa, kendisinden bu tür işe razı olunmayacak kimse

Zikirden Bir An Bile Gafil Olmak

Zikirden Bir An Bile Gafil Olmak Bir gün Süleyman Aleyhisselâm saltanatı ile semâda geçerken bir vâdide dizi halinde geçen karıncaların reisi karıncalara seslenip; "Ey karıncalar yuvalarınıza çekilin, Süleyman Aleyhisselâm’ın askeri sizi bilmeyerek çiğnemesin!" diye bağırıyor. Süleyman Aleyhisselâm tebessüm ediyor, karıncaların reisini çağırtıp soruyor: "Neden sürünü yuvalarına çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin. Benim askerim sizi nasıl çiğner?" Cevaben karınca diyor ki: "Senin saltanatla geçişin bir an bile olsa benim sürümün zikrullahtan gafil olmasına sebep olur diye korktum, onları yuvalarına çağırdım." diyor… Kıssadan Hisse: Ya bizim halimiz ne olacak? Tv başında, internet başında saatlerce maçları, ABD, Brezilya…  Pembe dizilerini, saçma sapan Türk filmlerini, bitmek tükenmek bilmeyen reklamları… Vb. defalarca izliyor o güzel zamanımızı zikirsiz geçiriyoruz. Bir dostumuzla buluşur buluşmaz dedikodularla hem günah işliyor h

Tedavi İçin Bile

Tedavi İçin Bile Hazreti Ömer Radiyallahü Anh hastalanmıştı. Doktorlar bal yemesini tavsiye ettiler. Mevsim bal mevsimi olmadığından piyasada bal bulunamadı. Hazinedarlar Hazreti Ömer Radiyallahü Anh ’a hazinede bal olduğunu ve isterse almasını söylediler. O: “Milletin malını onlardan izinsiz yemeye hakkım yok” diyerek halkı topladı ve kendilerine hazinedeki baldan kullanması için izin verip - vermeyeceklerini sordu. Onlar parasını ödemesi şartıyla yiyebileceğini söylediler. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh de ondan sonra ancak hazinenin balından satın alıp tedavisi için kullandı.  (Alıntı)

Dağları Bile Yerinden Oynatırlar

Dağları Bile Yerinden Oynatırlar Hazreti Ömer Radiyallahü Anh radıyallahu anh zamanında, İran'a harp ilân edilmişti, İran Hükümdarı Yezdecerd, Çin Hükümdarından yardım istedi. Çin Hükümdarı, İran'dan gelen elçilere savaşacakları düşmanın vasıflarından sual etti. Elçiler de, bildikleri kadarıyla Müslümanların vasıflarından anlattılar! “İçki içmezler, kumar oynamazlar, yalan söylemezler, birbirlerine yardımlarını hiç esirgemezler, zina etmezler, birbirlerinin namuslarına saygılıdırlar” dediler. Çin Hükümdarı uzun uzadıya sorduklarına müspet cevaplar alınca, eline kalemini alarak İran Hükümdarına şöyle bir mektup yazmıştı: — “Azizim Yezdecerd! Sana bir ucu Merv'de bir ucu da Çin'de olan muazzam ordular gönderebilirdim. Fakat karşındaki düşmanın vasıflarını öğrendikten sonra, bundan vazgeçtim. Düşmanların olan müslümanlar, bu ahlâk kaideleri üzere bulundukları müddetçe, dağları bile yerinden oynatmak isteseler yine de oynatırlar. Sen bunlarla dost geçinmeye bak. B

Bir Farenin Bile Emanet Edilemeyeceği Kişiye İsm-i Azam Hediye Edilir mi?

Bir Farenin Bile Emanet Edilemeyeceği Kişiye İsm-i Azam Hediye Edilir mi? Tasavvuf tarihinin önemli simalarından Zünnun Mısri (IX. y.yıl) kendisine bir yıl mürid olup hizmet ettikten sonra İsm-i Azam'ı (Allah'ın bütün vasıflarını ifade eden en yüce adı) öğrenmek isteyen Yusuf bin Hüseyin'in arzusunu yerine getirmedi. Bu isteğe gülüp geçti.  Aradan tam altı ay daha geçti. Yusuf bin Hüseyin sabırla hizmete devam etti. Bir fırsatını bulup isteğini yine tekrarladı.  Zünnun Mısri bu defa Yusuf bin Hüseyin'e ağzı bir bezle bağlanmış bir testi vererek;  "Bunun içindeki hediyeyi falan yerdeki filan zata götür" dedi.  Dikkatle götürmesini, içindekine bir zarar gelmemesini de ayrıca hatırlattı.  Yusuf, hediyeyi aldı ve yola koyuldu. Yolda kendi kendine söyleniyordu: "Bir buçuk yıldır hizmetindeyim, benim bir dileğimi yerine getirmeyen şeyhim, hizmetinde bulunduğum bir buçuk yıldır bir defa ziyaretine bile gelmemiş olan bir dostunu hediye ile talti

Düşmanına Bile Rahmet Okuyan Peygamber

Düşmanına Bile Rahmet Okuyan Peygamber Uhud Gazvesi'nde Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Vesellem mübarek yüzü yaralanıp dişi kırılınca, ashâb-ı kiram çok üzüldüler. Resûlullah'a Sallallahü Aleyhi Vesellem, "Beddua et, Allah Teâlâ, cezalarını versin" dediler. Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem, "Ben lanet etmek için gönderilmedim. Hayır dua ve mahlûkata merhamet etmek için gönderildim" buyurdu ve peşinden, "Yâ Rabbi! Bunları hidayet et. Onlar hakkı bilmiyorlar" diye dua etti. Düşmanlarını affetti. [Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, nr. 5694; Kâdî iyâz, eş-Şifâ, 1/81; Emevî, Hayâtü'l-Kulûb, s. 270.] Yine bir defasında Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem harp için yapılan bir yolculuk esnasında, ashâb-ı kiramdan ayrılmış, bir ağacın altında istirahat buyuruyordu. Gavres b. Haris adında bir müşrik, aniden onu öldürmek için gelip kılıcını çekti. Peygamber Efendimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem başucunda durup, "Sö

ACELE KARAR VERMEYİN

ACELE KARAR VERMEYİN Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden