Kayıtlar

karar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Acele Karar Vermeyin!

Acele Karar Vermeyin! Bir köyde ihtiyar bir adam varmış… Çok fakirmiş ama dillere destan bir beyaz atı yüzünden kral bile onu kıskanırmış… Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… “- Bu at, sadece at değil benim için, bir dost... İnsan dostunu satar mı?” Dermiş hep... Bir sabah kalkmışlar ki, at yok… Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “- Seni ihtiyar bunak... Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın...” İhtiyar: “- Karar vermek için acele etmeyin. Sadece “at kayıp” deyin. Çünkü gerçek olan bu… Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karardır. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç! Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez!” demiş. Köylüler ihtiyar adama kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. At

Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti

Resim
Ötanazi Kararı Alan Bilim İnsanı, Yaşama Veda Etti Avusturalyalı bilim insanı David Goodall, daha fazla yaşamak istemediğini söyleyip ötanazi kararı almıştı. Goodall düzenlediği basın toplantısından saatler sonra yaşama veda etti. Aldığı ötenazi kararıyla tartışma yaratan 104 yaşındaki Avusturalyalı bilim insanı David Goodall yaşama veda etti. Ölümünden birkaç saat önce gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere basın toplantısı düzenleyen Goodall, "Artık hayata daha fazla devam etmek istemiyorum ve sona erdirme şansım olduğu için mutluyum" demişti. Ölmek İçin İsviçre'ye Uçtu Yaşam standartlarının kötüleştiği gerekçesiyle bu ay içinde İsviçre'de kendi yaşamına son vermek istediğini açıklayan Avustralya'nın en yaşlı bilim insanı 104 yaşındaki David Goodall'ın bu kararı ötanazinin yasadışı olduğu Avustralya'da tartışmalara neden olmuştu. 104 yaşındaki Ekolojist, yaşanan tartışmaların üzerine İsviçre'nin Basel kentinde bir basın toplan

60 Yaşında Okumaya Karar Verdi, 90 Yaşında Rektör Oldu, 120 Yaşında Öldü!

60 Yaşında Okumaya Karar Verdi, 90 Yaşında Rektör Oldu, 120 Yaşında Öldü! El-Ezher Üniversitesi’nin kapısına Zekeriya Ej-Ensdrî adında 60 yaşında bir ihtiyar gelmiş ve “Burayı kim yönetiyor?” diye sormuş. Bekçi, “Rektör!” demiş. İhtiyar “Ben rektör olmak istiyorum, bana bunun yolunu anlatır mısın?” deyince bekçi alaylı bir tavırla ona eğitim durumunu sormuş. İhtiyar, ilkokul mezunu olduğunu söylediğinde bekçi gülmüş ve “Amca! Rektör olabilmek için önce ortaokul, sonra lise, ardından da üniversite okuyacaksın; daha sonra doktora yapıp doçent ve profesör olacaksın. Fakat senin yaşın 60’a dayanmış, bunları başarabilmen mümkün değil!” demiş. İhtiyar yine de ümidini kaybetmemiş, yalvara yakara idare amiriyle görüşme izni almış ve sonuçta hizmetli olarak üniversitede göreve başlamış. Çalışırken bir taraftan da ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirmiş. Sınavlara girip kendi üniversitesinde okumaya hak kazanmış. Bu arada büyük kültür hizmetlerinde bulunuyor, sosyal faaliyetlere, çal

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı Allah Davut Peygamber'e oğlu Süleyman'ı ihsan edince, Allah'ın bu lutfundan dolayı Davud Aleyhisselâm pek sevindi ve memnun oldu, onun terbiyesine tahsiline çok dikkat etti ve itina gösterdi. Süleyman, böyle bir itina ile büyüdü, olgunluk çağına geldi, her bakımdan üstün bir delikanlı oldu. Süleyman, babasıyla beraber bulunuyor, bilhassa babasına halk tarafından arz olunan davaları izler, babasının hak ve adalete uygun olarak verdiği hükümleri dikkatle takip ederdi. Yine bir gün Davud Aleyhisselâm oğlu Süleymanla beraber otururken, birbirlerinden davacı iki adam içeri girdiler. Davacılardan biri hasmını göstererek: - Bu adamın koyunları benim ekili tarlama girdiler, harap ettiler, bütün ekinlerimi yiyip tükettiler, dedi. Davut Aleyhisselâm koyunların sahibine: -Bu adamın dediği gibi senin koyunların onun ekinlerini tahrip ettimi? Dedi. -Evet. Ey adil hükümdarımız. Malesef öyle olmuş dedi. Davud Aleyhisselâm

Mavi Kurdela

Mavi Kurdela New York’ta yaşayan bir öğretmen, lise son sınıftaki öğrencilerini, “Diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermişti. California Del Mar’dan Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı. İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz!” yazılı birer Mavi Kurdela verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha Kurdela verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi. Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevli

Mutluluğun Peşinden Gitmek

Mutluluğun Peşinden Gitmek 500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek işe başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı. Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur... Mutluluğun peşinden gitmek...

Devletimizin Bekası Çocuklarımızın Eğitimi Ve Geleceği

Devletimizin Bekası Çocuklarımızın Eğitimi Ve Geleceği Hükümdar Bekir Han ve bilge veziri Osman Alp birkaç adamı ile birlikte ormanın derinliklerinde ava gitmişti. Hükümdar yanına on yaşlarındaki şehzade Onurbey’i de almıştı. Ormanda ilerledikçe ilerlediler. Nihayet yeşil bir vadide dinlenmeye karar verdiler. Bir de baktılar derenin yamacında otuz kırk hanelik güzel bir köy var. Zaten akşam olmuş hava kararmaya başlamıştı. Hükümdar ve vezir bir evin kapısını çaldılar. Kapıyı kırk yaşlarında bir erkek açarak; -“Buyurun, ben Gökçayır Köyü’nden Oduncu Ali!” diyerek misafirleri kabul etti. Hükümdar kendisini tanıtarak; -“Bizleri misafir kabul edebilir misiniz? Dedi. Oduncu Ali; -“Bizim için şeref olur efendim! Buyurunuz! Buyurunuz!” dedi. Büyük odadaki divana oturdular. Hükümdar, oğlu Onurbey, vezir ile beş koruması toplam sekiz kişiydiler. Ev sahibi sevinçten uçuyor, ne hizmet yapacağını şaşırıyordu. Önce herkese yayık ayranı ikram etti. Ayranın lezzeti o kadar güzeld