Kayıtlar

Eylül 6, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En Hayırlı Amel

En Hayırlı Amel Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (Bakara, 43) Rasûlullah (sav) buyurdular: “En hayırlı ameliniz, namazdır…” (Muvatta, Tahâret, 6) Namaz İslâm’ın en önde gelen şiârıdır. Müslüman ile gayr-i müslimi ayıran alâmet-i fârikâdır. O hâlde namaza ehemmiyet vermek ve ona büyük bir azimle devam etmek lâzımdır. Bunun için Rasûlullah (sav), son vasiyetlerinden biri olarak namaz üzerinde ısrarla durmuştur. Peygamber Efendimiz’in, son vasiyetleri esnasında bilhassa namaz üzerinde ısrarla durduğunu gösteren diğer bir rivâyet şöyledir: Enes (ra) şöyle anlatır: Vefatı esnâsında Peygamber Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ: “–Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti: “–Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkunuz, iki zayıf hakkında Allah’tan korkunuz: Onlar dul kadın ve yetim çocuktur. Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!” Rasûlullah (sav) daha ...

Ayasofya Ağlıyor

Ayasofya Ağlıyor Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allah’ın mescitlerini O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakara, 114) Rasûlullah (sav) buyurdular: “…Mescidler ne için yapılmışlarsa ancak o maksatlarla kullanılacak mekânlardır.” (Müslim, Mesâcid 80, 81. İbni Mâce, Mesâcid 11.) Anadolu'nun dilinde Ayasofya'nın adı İstanbul'la beraber yaşadı. Sultanahmet Camii kendisine rakip olduğu gün bile mutluluğu bozulmadı. Vatanın her köşesinde kubbeler kabarıyor, minareler yükseliyor, fakat Ayasofya'nın sevgisi, ilk evlat sevgisi gibi hiç bir zaman eksilmiyordu. O, Fatih'in yadigârıydı... Kimsenin bu şerefi kendisiyle paylaşamayacağını biliyor, gururlandıkça gururlanıyordu. Kimse ona dil uzatamıyor, "Sen Bizans'sın" diyemiyordu. O, Fatih...

Toplumsal Mesûliyet

Toplumsal Mesûliyet Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…(Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonun Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.” (Bakara, 148) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Fezâilü’l-ashâb 9, Meğâzî 38; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 34) İmâm-ı Âzam Hazretleri’nin, tıpkı ashâb-ı kirâm gibi kendisini toplumdan mes’ûl hisseden yüce bir İslâm şahsiyeti sergilediği şu misâl, bizler için güzel bir numûnedir: İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin komşularından ayyaş bir genç vardı. Bu genç, sabahtan akşama kadar içer, geceleri de yerinde duramaz nâralar atıp küfürler savurarak etrafı dayanılmaz derecede rahatsız ederdi. Bir gece gencin attığı nâralar kesilince, İmam sabahleyin gidip gencin başına bir hâl gelip gelmediğini araştır...