Kayıtlar

Bekleyen etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Müslüman Gençleri Bekleyen On Tehlike

  Müslüman Gençleri Bekleyen On Tehlike   İnançsızlık: Müslüman gençler! Sizi haramlardan koruyacak olan, sizi farzlara yönlendirecek olan, sizi şahsiyet sahibi ve örnek bir Mü’min kılacak olan sizin imanınız ve inancınızdır. İşte bu nedenle her şeyden ve her işten önce imanınızı güçlendirmek için gayret edin. Çünkü bu modern cahiliye içinde karşılaştığınız bunca ahlaksızlığa, bunca haksızlığa ve adaletsizliğe ancak güçlü bir imanla direnebilirsiniz. İmanınızı güçlendirmek için vakit ayırın! Okumalar yapın! Dersler dinleyin! Kur’an tilavetine, zikre ve tefekküre bolca vakit ayırın!   Tevbesizlik: Müslüman gençler! Unutmayın! Hem manevi gelişim hedeflerinize hem de dünyevi hedeflerinize ulaşmanızın önündeki en büyük engellerden birisi de günahlarınızdır. Günahlarınız, hayra doğru yürüyüşünüzde ayaklarınızı olduğunuz yere bağlayan zincirlerinizdir. Günahlarınız, ellerinizin hayra ulaşmasını engelleyen prangalarınızdır. Günahlarınız hakikat yolcuğunuzda dizinin bağını çözen, b

Bekleyen

  Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım!   Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim.   Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an! De ki: Odur sarsan pencereleri, De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!   Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrünü, Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü.   Ölürsün... Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayale işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim...   Necip Fazıl KISAKÜREK Kuddise Sirrûh

Bosna’da Bir Köyde Türkleri Bekleyen Teyzenin Hikâyesi

Bosna’da Bir Köyde Türkleri Bekleyen Teyzenin Hikâyesi Tufan Gündüz anlatıyor: “Bu olayı Bosna Hersek’te bizzat yaşadım. Bana çok kişi, bu hikâyeyi siz mi yazdınız diye sordu. Hayır, ben yazmadım. Bosna’da halen görev yapan askerlerimizden, bir üniversitede misafir öğretim görevlisi olduğum sırada bizzat dinlediğim bir hikâye. Bizim oradaki askerlerimiz küçük istihbarat evleri şeklinde görev yapıyorlar ve asıl büyük grup da Saraybosna’da bulunuyor. İstihbarat evleri dediğim küçük evler, bunlar açık istihbarat topluyor ve Yufor komutanlığına bildiriyor. Gizli saklı bir şey yok. Fakat bizim ordumuz özel olarak yardıma muhtaç köy ve okulları dolaşıp gerekli yardımlarla donatıyorlar. Dolaşırken bir köyün muhtarına gidip kimlere yardım edilebileceklerine dair liste istiyorlar. Yardım paketleri de Türkiye’den paketlenip askeri kargo uçağıyla oradaki gümrük işlemlerine takılmasın diye aktarılıyor. Bir köye gidiyorlar. Köyde listeye göre dağıtım yapılıyor. Fakat köyün ileri gelen

“Son Nefeste Tevbe Ederim” Diyenleri Bekleyen Tehlike!

 “Son Nefeste Tevbe Ederim” Diyenleri Bekleyen Tehlike!   “Ben nasıl olsa gencim, daha önümde uzun yıllar var, daha sonra tevbe edip hâlimi ıslah ederim, Allah affeder…” deyip ibâdetleri, sâlih amelleri ve tevbeyi sonraya ertelemek, büyük bir gaflettir. Cenâb-ı Hak biz kullarını bu hatâya düşmekten şöyle îkaz buyurur:  “…Sakın şeytan, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokmân, 33) Şeytana uyarak tevbeyi sürekli ertelemenin ne büyük bir gaflet olduğunu şu kıssa ne güzel îzah eder: Can gırtlağa geldiği zaman tevbe edebilir misin? Bir terzi, sâlihlerden bir zâta:  “–Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; «Allah Teâlâ, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder.» (Tirmizî, Deavât, 98) hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz?” diye suâl eder. O zât da sorar:  “–Evet, böyledir. Fakat senin mesleğin nedir?”  “–Terziyim, elbise dikerim.”  “–Terzilikte en kolay şey nedir?”  “–Makası tutup kumaşı kesmektir.”  “–Kaç s

Çocuğun Ölmesini Bekleyen Akbaba

Resim
Sudan’lı Çocuk Fotoğrafı Ve Kısa Öyküsü Çocuğun Ölmesini Bekleyen Akbaba Bu fotoğraf 1994’de Sudan’daki kıtlık sırasında çekildi ve fotoğrafçı Kevin Carter’a Pulitzer ödülünü kazandırdı. Çocuk emekleyerek 1 km. ötedeki Birleşmiş Milletler yemek kampına gitmeye çalışıyor. Arkasındaki akbaba, çocuğun ölmesini bekliyor. Fotoğrafı çeken Kevin Carter, fotoğrafı çeker çekmez, oradan ayrılıyor. Ve kimse çocuğa ne olduğunu bilmiyor. Fotoğrafçı Kevin Carter 3 ay sonra depresyona giriyor ve intihar ediyor. Ve dünya hala dönüyor… Dikkat Edelim: Şu dehşetli soruyu sormak istemiyorum. Acaba çocuk öldü de gerçekten akbaba onu yedi mi? Yoksa ben efendimi yemek istemiyorum, kendim açlıktan ölmeye razıyım mı dedi? Çünkü insan tüm mahlûkatın efendisidir. Allah’ü Tealâ insanı “Eşref-i Mahlûk ” yani “Kâinatın en üstünü” olarak yaratmıştır. İnsan yeryüzünde Allah’ü Teâlâ’nın halifesidir. Acaba bu dehşet verici manzara karşısında ödül veren jürinin içi rahat mı idi? Acab