Kayıtlar

Ağustos 31, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kadere Razı Olmak, Kadere Rıza Göstermek

Kadere Razı Olmak, Kadere Rıza Göstermek   Abdülkâdir Geylâni Kuddise Sirruh buyurur:   Ey oğul! Kadere rıza göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nail olmaktan daha güzeldir. Kadere rıza göstermenin sıddıkların kalplerinde husule getirdiği tatlılık, nefsani arzularla zevklere nailiyetin verdiği tattan çok daha büyüktür. Allah dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zira Allah'ın takdirine razı olmak, her halükarda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar..." (Fethur Rabbani 51. meclis) Gene buyuruyor: - Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri peygamberlerine indirmiş olduğu kitaplarından birinde şöyle buyurur: Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim benim hükmüme teslimiyet gösterir, vereceğim belalara sabreder ve nimetlerime şükrederse onu katımda sıddıklar topluluğundan yaparım. Kim de benim hükmüme teslimiyet göstermez, belâlarıma sabretmez ve nimetlerime de şükr...

Sevginin İsbatı

Sevginin İsbatı   İmam Rabbani Kuddise Sirruh gene buyuruyorlar: -Allahü Teâlâ'dan gelen her şeyi gülerek, sevinerek karşılamak lâzımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hatta kendi nefsinin isteklerinden daha tatlı gelmelidir. Seven böyle olmazsa sevgisi tam olmaz. Hatta seviyorum demek yalancılık olur. Allahü Teâlâ'ya dua ederken her şeyin hayırlısını istemeliyiz. Abdülkadir Geylânî Kuddise Sirruh buyurur: - Kim ki kadere boyun eğerse, râzı olursa Allahü Teâlâ hazretleri onu yükseltir. Tevazu ve edeple kendisine yaklaştırır. Kibir ve edeb noksanlığı ise seni Allah'dan uzaklaştırır. Tâat ve ibâdet seni ıslâh eder ve Allah'a yaklaştırır. Mâsiyet, günah ise seni ifsâd eder, Allah'dan uzaklaştırır. Bir gün Ali bin Ebû Talib radıyallahu anh'a kaza ve kaderi sordular. Şöyle anlattı: - Karanlık bir gecede, derin umman ve Allahü Teâlâ'nın en büyük sırrı. Bu...

Zâlimler İçin En Hayırlı Dua

Zâlimler İçin En Hayırlı Dua   Zâlimliği ve gaddarlığı ile meşhûr olan Haccâc-ı Zâlim zamânında, Bağdad'da duâsı makbûl bir dervîş varmış. Bu dervîş, kim için duâ etse kabûl olurmuş. Dervîşin şöhreti yayılınca Haccâc'ın adamları da ondan haberdâr olmuşlar ve hemen Haccâc'a tavsiye etmişler. Haccâc, dervîşi huzûruna çağırtmış ve ona: "- Senin duân hep makbûl imiş, haydi bana da hayırlı bir duâ yap bakayım!" demiş. Dervîş: "- Yâ Rabbi! Haccâc'ın cânını al!" diye duâ edince: Haccâc fenâ halde bozulmuş ve: "- Dervîş! Bu nasıl duâ? Ben sana hayırlı bir duâ yap diyorum sen benim ölmem için beddua ediyorsun!" deyince: Dervîş Haccâc-ı Zâlim'e şu unutulmaz cevâbı vermiş: "- Niye kızıyorsun ki! Ben hem senin için hem de halk için an hayırlı duâyı yaptım. Sen ölürsen halk senin zulmünden kurtulur. Bu onlar için hayırlı olur, ölüm senin için de çok hayırlıdır çünkü senin ölümün daha fazla zulüm etmene ve daha çok mazlûmun â...

Affeyle Allah’ım Kapına Geldim...

Affeyle Allah’ım Kapına Geldim...   Bu dünya boşmuş çok geç anladım, Affeyle Allah’ım kapına geldim... Uyandım rüyadan iş işten geçti. Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Hayat tatlı sanıp, bitmez sanmıştım. Dünya sonsuz sanıp hep aldanmıştım. Geçici zevklere tam gaz dalmıştım. Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Acılar, elemler geçer demiştim, Sefahate dalıp sarhoş olmuştum. Nerede eğlence hemen koşmuştum. Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Mal can emanetmiş, hayat rüyaymış, Gafil ancak son nefeste anlarmış. Ömrü boşa harcar, sonra ararmış. Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Bu dünyadan hiçbir vefa bulmadım, Nice gençler öldü, ibret almadım, İhtiyarlık çöktü hiç uslanmadım, Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Ahmak nefsim kudurdukça kudurdu, Zaman fırtınası esti savurdu, Her saniye hayat bir damga vurdu, Affeyle Allah’ım kapına geldim...   Helâl haram demeden, para kazandım, Yaratanı ...

Ey Dualara Cevap Veren!

  Ey Dualara Cevap Veren!   Yâ Seyyide’s-sâdat! Şu âlem-i kâinatta, deverân ediyorken bunca hadisat, Seni haykırıyordu. Her tezyin… Her nakış… Bilcümle hakikat.   Yâ Mucîbe’d-daâvat! Bir duamız olsun, şöyle; mizanda ağır basacak. Kalpten ahzânı, nemli gözlerden aberâtı alacak.   Yâ Veliyye’l-hasenat! Aciz kullarından, yükseldi feryad-ı beyânat… Zâyi ettik yâ Rab! Kalmadı… Ne vakit, ne hasılat…   Yâ Rafia’d-derecât! Lütfeyle... Katından bir ameliyat-ı cerahat. Nitekim gözlerimiz yaşlı, kalplerimiz harâbat.   Yâ Azîme’l-berekât! Sayısız nimetin karşısında, insan zalim… İnsan hoyrat... Şükürdeki naksımız, pek derin bir ifşaat.   Yâ Ğâfira’l-hatîat! İnsandık!..   Şu âlemde, bir garibe-i hilkat. Aslında tertemizdi bize bahşettiğin fıtrat.   Yâ Dafia’l-beliyyat! Âfâtın her zerresi, bir günaha istinad. Asırlardır, ahlâbını gösterip duruyor fitne-i fesad.   Yâ Samia’l-esvat! Nedametle...