Kayıtlar

İlahi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İlahi Kameralar Kayıtta

Hazret-i Ömer RadiyAllah’u Anh’tan Bir Hutbe   En büyük felaketzede, dini yağma edilendir. Allah’u Teâlâ’ya hamd ve senadan sonra; Ben size, baki olan ve kendisinden başka her şey fani olan ve itaat edildiği takdirde dostlarına ihsanlarda bulunan; isyan olunduğu takdirde düşmanlarına azap veren Allah’tan korkmanızı tavsiye eylerim. Sapıklığı kurtuluş görüp o yola sapan ve helâke uğrayanların da, doğru olanı sapıklık sayarak onu terk edenlerin de ellerinde bir mazeretleri yoktur. Çünkü deliller kesindir ve yol açıklanmıştır. Artık mazeret ortadan kalkmış ve hiçbir kimsenin Allah’u Teâlâ’ya karşı diyecek bir sözü kalmamıştır. Bizim vazifemiz, Allah’ın taat için emrettiklerini ve günah olarak yasakladıklarını sizlere tekrarlamak ve halkın yakında ve uzakta bulunanları üzerinde Allahlın buyruklarını icra ve ikame eylemektir. Bilmeyenin bilip öğrenmesi ve aşırıya gidenlerin öğütlenmeleri için hak söz söylenmesini isterim. Bu hak sözü kim söylerse söylesin, tek hak söz söylesin. Biliyorum ki

İlahi!

  İlahi!   Hamdini sözüme sertac ettim! Zikrini kalbime mi'rac ettim! Kitabını kendime minhac ettim…   Ben yoktum var ettin! Varlığından haberdar ettin! Aşkınla gönlümü bîkarar ettin. İnayetine sığındım, kapına geldim! Hidayetine sığındım lütfuna geldim! Kulluk edemedim affına geldim...   Şaşırtma beni doğruyu söylet! Neşeni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, Sen söyletmezsen ben söyleyemem, Sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, Yar et bize erdirdiklerini…   Sevdin habibini, kâinata sevdirdin; Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin! Makam-ı İbrahim'den makam-ı Mahmuda erdirdin. Server-i asfiya kıldın! Hatem-i enbiya kıldın! Muhammed Mustafa kıldın… Salât-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona, Onun Al-ü Ashab-u etbaına ya Rab! Âmîn! (Alıntı)

Hakkı Zikreyler

  Bülbüller sazda güller nîyazda Herkes namazda der Allah Allah…   Gözlerden yaşlar akmaya başlar Dağlar ve taşlar Hakk’ı zîkreyler   Yerde çiçekler Arşta melekler Bütün felekler Hakk’ı zîkreyler…   Gölgeler yerde bîn derîn secde Gelerek vecde Hakk’ı zîkreyler…   Nurlu seherler tevbeler söyler Gökler ve yerler Hakk’ı zîkreyler…   Mukaddes Kîtab îlahî Hîtab Mînberle mîhrab Hakk’ı zîkreyler…   Ey gafîl însan mabeddîr cîhan Her şey ve her an Hakk’ı zîkreyler…   Atarken şafak kâînata bak Enfüs ve âfâk Hakk’ı zîkreyler…   Hayat ve memat nebat ve cemat Bütün kâînat Hakkı zîkreyler…   Kalk gafîl olma zulmette kalma Madde ve mana Hakkı zîkreyler…

Essubhu Beda Min Tal'atihi İlahisi Sözleri

Essubhu Beda Min Tal'atihi İlahisi Sözleri   Essubhu beda min tal’atihi (Sabah nurunu O’nun çehresinden aldı) Velleylü deca min vefratihi (Gece ise karanlığını O’nun siyah saçlarından aldı) Fa akar Rusulâ fazlan ve âlâ (O fazilet ve ulviyeti ile bütün resullerden üstün oldu) Ehdes sublâ li delâ le tihi (Hidayete erenler yolunu O’nun delaleti ile buldu)   Kenzül kerami mevlenniami (Cömertlik hazinesi o hazineden ihsan edendi) Hâdil ümemi li şeriatihi (Toplumları dinine ve hidayetine erdirdi) Ez kennesebi a’lel-hasebi (Soyu çok temiz, şerefi pek yücedir) Küllü’l-arabi fi-hizmetihi (Bütün Araplar O’nun hizmetindedir)   Sâate şeceru natakal haceru (Ağaçlar huzurunda koştu, taşlar dile gelip konuştu) Şakkal kameru bi işaretihi (O’nun işareti ile ay ikiye yarıldı) Cibrili etâ leylete Esrâ (İsra gecesi Cebrail Aleyhisselâm O’na geldi) Ver-Rabbü de’â li-hazretihi (Ve Rabbi O’nu huzuruna davet etti)   Nâdeş-şerefâ vallâhu afâ (O büyük rütbelere

İlahi Aşk

İlahi Aşk Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara, 165) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.” ( Müslim, Zikir 67. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35;) Bir gün Mâlik bin Dinar, Sâbit Benan’la birlikte Rabia Hatun’un yanına giderler. Rabia Hatun, Mâlik bin Dinar’a şöyle der: “-Söyle bana, niçin Allah’a ibâdet edersin? Buna cevap olarak Malik bin Dinar şöyle der: “-Cennete müştâkım.” Buna bir cevap vermeden Rabia hemen Sâbit’e dönüp: “-Oğlum, sen kulluk etmekte Allah’ta

Sizin Hiç Böyle Bir Dostunuz Oldu mu?

Sizin Hiç Böyle Bir Dostunuz Oldu mu? ·       Çok konuşmazdı, ·       Susması konuşmasından uzun sürerdi, ·       Daima düşünceliydi, ·       Boş şeylerle uğraşmazdı, ·       Kötü söz söylemezdi, ·       Kimseyle çekişmezdi, ·       Her zaman ağırbaşlıydı, ·       Dünya işleri için hiç kızmazdı, ·       Umanı umutsuzluğa düşürmezdi, ·       Kimsenin kusurunu araştırmazdı, ·       Affediciliği tabii idi intikam almazdı, ·       Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı, ·       Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi, ·       Yemek seçmez, önüne ne konulursa yerdi, ·       Sade kıyafet giyer; gösterişten hoşlanmazdı, ·       Sıkıntılı hallerde kabalaşmaz, bağırmazdı, ·       Konuşurken etrafındakileri adeta kuşatırdı, ·       Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi, ·       Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı, ·       Kapısına yardım için gelen kimseyi asla geri çevirmezdi, ·       Kelimeleri parıldayan inci dişleri gibi tatlı ve