Kayıtlar

Hazret-i Ömer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hazret-i Ömer RadiyAllah’u Anh’tan Bir Hutbe

  Hazret-i Ömer RadiyAllah’u Anh’tan Bir Hutbe   En büyük felaketzede, dini yağma edilendir. Allah’u Teâlâ’ya hamd ve senadan sonra; Ben size, baki olan ve kendisinden başka her şey fani olan ve itaat edildiği takdirde dostlarına ihsanlarda bulunan; isyan olunduğu takdirde düşmanlarına azap veren Allah’tan korkmanızı tavsiye eylerim. Sapıklığı kurtuluş görüp o yola sapan ve helâke uğrayanların da, doğru olanı sapıklık sayarak onu terk edenlerin de ellerinde bir mazeretleri yoktur. Çünkü deliller kesindir ve yol açıklanmıştır. Artık mazeret ortadan kalkmış ve hiçbir kimsenin Allah’u Teâlâ’ya karşı diyecek bir sözü kalmamıştır. Bizim vazifemiz, Allah’ın taat için emrettiklerini ve günah olarak yasakladıklarını sizlere tekrarlamak ve halkın yakında ve uzakta bulunanları üzerinde Allahlın buyruklarını icra ve ikame eylemektir. Bilmeyenin bilip öğrenmesi ve aşırıya gidenlerin öğütlenmeleri için hak söz söylenmesini isterim. Bu hak sözü kim söylerse söylesin, tek hak söz söylesin

Helâl Kazanç Ve Haram Hususunda Titiz Ve İhtiyatlı Olmak

Helâl Kazanç Ve Haram Hususunda Titiz Ve İhtiyatlı Olmak Bir kimsenin temiz gönüllü, ihlâs sahibi ve ehl-i istikâmet olduğunu anlamak için onun, yaptığı ibâdetlerinden ziyade o ibâdetleri hangi kalbî seviye ve hâl ile yaptığına bakılmalıdır. Yâni bilhassa davranışlarının İslâm ahlâkına uygun ve kazancının helâl olup olmadığına dikkat edilmelidir. Bu meyanda Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bir kimse methedildiği zaman, metheden şahsa, üç şeyi sormuştu:             “- Sen onunla hiç komşuluk, yolculuk, veya ticâret yaptın mı?” Muhâtabı üçünü de yapmadığını söyleyince: “- Öyleyse onu methetmeyin, çünkü siz onu lâyıkıyla tanımıyorsunuz!” buyurdu. Onun için Süfyân-ı Sevrî -kuddise sirruh-: “Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helâlliği nisbetindedir.” buyurmuştur. Birgün kendisine:  “- Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletini anlatır mısınız?” dediklerinde de helâl lokmaya dikkat çekmiş ve:  “- Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Kazancın helâl o

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim!

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim! Hazret-i Ömer halife iken, Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri de Mısır'da komutandı. Mısır'da ordusunu sevk ederken bir karargâh lâzım olur. Karargâh olacak en uygun yerde bir Yahûdînin evi vardır. Satması istenir, fakat inat edip satmaz Yahûdî. "Bize burası lâzım" denir ve Yahûdîye evinin değeri verilip evinden zorla çıkartılır. Yahûdî hanımına der ki: -Ne yapacağız? -Bunlara bir şey yapamazsın ki. Bunların Medîne'de bir Halîfeleri var. İstersen yürü git, "Böyle böyle yaptılar bana" diyerek bunları şikâyet et. Birşey çıkacağını zannetmem, ama bir ümit, git bakalım. Adam, küçük bir ümit de olsa, çıkıp gelir Medîne'ye. Sorar karşısına çıkanlara: -Halîfenin sarayı nerede? diye sorar. Adamın bu sorusu üzerine güler Medîneliler. Cevap verirler: -Ne sarayı? Evi şurası. Yahûdî gösterilen eve gider ki, basit, kerpiç bir ev. Kapıya vurarak seslenir: -Emîr-ül mü'minin nerede? Çocukları derler k