Kayıtlar

Ekim 15, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ecel

Ecel   Hazret-i Azrail gelip yanıma, Habersiz karşıma duracak bir gün! Nazlı beslediğim tatlı canıma, Ummadığım anda kıyacak bir gün!   Bir Yâsîn okuyun, gelmesin şeytan! O mel’undur benim belimi büken, Hak yolu dururken bâtıla çeken, Ana sûretine girecek bir gün!   Ruh çıkınca kalır bir kuru beden, Olmaz beni bir gün misâfir eden, Şu fâni dünyadan eli boş giden Ahrette cezâsını çekecek bir gün!   Çenemi bağlarlar, evlâdım, yârim, Kimseler işitmez, ah ile zârım, Bütün amelimden yok ise kârım, Topuzu başıma vuracak bir gün!   Hanım figân eder, çocuklar ağlar, Kimi peştamalı belime bağlar, Sıcak su koymayın, tenimi dağlar, Dostlarım kefene saracak bir gün!   Götürürken birkaç suâl sorulur, Günâh sevap, büyük defter dürülür, Sonra başucumda telkin verilir, Münker-Nekir suâl soracak bir gün!   Kimisi iyi der, kimisi kötü, Kimi der ki; ağır geldi tabutu, Göğsümün üstünde zambağın otu, Açılıp çiçeği solacak bir gün!  

Ey Gönül Uyan Artık

Resim
Ey Gönül Uyan Artık   KAPALI... Şuur kapalı, akıl kapalı hayâl kapalı. Gözler kulaklar kapalı. Duygular kapalı ve en önemlisi ruh kapalı. Kalbin kapıları kapalı. Ne vardı bu kadar içine kapanacak? Bir de perdeler kapalı oralarda. Neleri kaçırdığının farkında mı oturduğu mekânlarda, yaşadığı bedende insan?   Duyuyor musun, dinliyor musun beni? Hayat çağırıyor seni. Gönlünü dinle kalbini dinle yürü, aklını dinle dur. Aç perdeleri tek tek.Önce ışığını çok ama çok erkenden kapattığın o loş odaların uykusuz gecelerin karanlığından çık kurtul. Ey ruhum mutluluk aradığın yerde değil kaçmak kapanmak asla çıkar yol değil   Bir dene istersen, bir defacık olsun bir dene lütfen.Nelerin değiştiğini gör ve gül. Gül de, güller açılsın güller koksun her yanın. Biliyorum ezan vakitleri dışında duymadığın, duymak istemediğin, kendine yabancı kıldığın bütün seslerin kalbine açılan yoldan içeriye girmesine izin ver. Uzaklardan gelen bir kırlangıç sesi bir rüzgâr uğultusu. Eğer yeşermeye uygu

Uyanın ve Hizmete Koşun…

  Uyanın ve Hizmete Koşun…   İslâm'a hizmet her Müslümanın görevidir; sadece hocaların, müftülerin, vaizlerin, hafızların değil... Her mü'min, kendi meslek alanında ve kendi eğitim birikim, imkân ve müktesebatı miktarınca, elinden geldiği kadar İslâm'a ve Müslümanlara faydalı işler yapmağa çalışmalıdır, bu ağır yükün bir kısmını üzerine almalıdır ki, İslâm payidar olsun, gelişsin, yayılsın, güçlensin. Bunun şerefi, sevabı, mükâfatı çok büyüktür. Rabbim cümlenize bu mazhariyeti nasip eylesin!   Dünya üzerindeki bazı çok büyük teşkilatlar ve devletler, İslâm ve Müslümanlarla amansız, kesintisiz, korkunç, sinsi bir savaş içindedirler. Müslümanlar bunu iyi görmelidir, bu savaşın perde arkasını, asıl müsebbiplerini, maşaları, aracıları, ajanları iyi teşhis ve tespit etmelidir; televizyonları, radyoları, gazeteleri, kitapları, iç ve dış siyaseti ibret ve dehşetle, irfan ve basiretle izlemelidir, döndürülen dolapları desiseleri, hileleri, oyunları tam anlayabilmelidir; çün

Kızmak Değil, Acımak Lâzım

  Kızmak Değil, Acımak Lâzım   Şam’da yetişen büyük Velîlerden “Muhammed Bedahşî” hazretleri, bir sohbetinde; - Kardeşlerim, insanlara kızmak değil, acımak lâzım, buyurdu. Allah’ın kullarına merhametli olun, acıyın onlara. - Herkese mi acıyalım? Dediler. - Evet. Bizim dînimiz, şefkat ve merhamet dînidir. Gayemiz, bir insanı Cehennem ateşinden kurtarmaktır ki, bu da kızmakla değil, sevgi ve şefkatle olur. Sonra şunu anlattı onlara: Bir gün, Resulullah’ın huzuruna bir köylü geldi ve; - İslâmiyet nedir? Diye sordu. Peygamberimiz; - İslâmiyet, Allahü teâlânın emirlerine saygılı olmak ve O’nun kullarına şefkatli davranmaktır, buyurdular.   İtirazcı olmayın! Bir gün de sevdiklerine; - İtirazcı olmayın, buyurdu. Söz dinleyici olun, hak söze “Peki” deyin! - Her zaman mı? Dediler. - Evet. Çünkü itiraz etmek, şeytan sıfatı, söz dinlemekse melek sıfatıdır. - Nasıl yâni efendim? - Şöyle ki, “şeytan”, Âdem aleyhisselâma karşı secde etme hususunda itiraz etti. Rab

Îmânın Gitmesine Sebep Olan Şeyler

Îmânın Gitmesine Sebep Olan Şeyler Ve dahî, îmanın, bizde bâkî kalıp çıkmamasının şartı ve sebebi altıdır: 1- Biz gâibe îman eyledik. Bizim îmanımız gâibedir, zâhire değildir. Zîrâ biz, Allahü azîm-üş-şânı, gözümüzle göremedik. Lâkin görmüş gibi inandık, îman ettik. Bundan aslâ şüphemiz yoktur. 2- Yerde ve gökte, insanda ve cinde ve meleklerde ve Peygamberlerde, gâibi bilen yoktur. Gâibi ancak Allahü azîm-üş-şân bilir ve dilediklerini dilediklerine bildirir. [Gâib demek, duygu organları ile veya hesap, tecrübe ile anlaşılmıyan demektir. Gâibi ancak Onun bildirdikleri bilir.] 3- Haramı haram bilip, îtikat etmek. 4- Helâlı helâl bilip, böyle îtikat etmek. 5- Allahü azîm-üş-şânın azâbından emîn olmayıp, dâimâ korkmak. 6- Her ne kadar günahkâr olsa da, Allahü azîm-üş-şânın rahmetinden Ümit kesmemek. Bu altı şeyden birisi, bir kimsede bulunmasa da, beşi bulunsa, yâhut birisi bulunsa da, beşi bulunmasa, o kimsenin îmanı ve islâmı sahih değildir. Şimdi îmanı olduğu hâlde, ileride îmanının git

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var

  Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var   Yâ ilâhi senden bir dileğim var, Kâpındân sürüp de, dârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme.   Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme.   Cemâlin nurudur, âşıkın cânı, Âşık fedâ etmiş, ezelde kânı. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme.   Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme.   Kâdir Mevlâm, âteş âtmâ özüme, Dünyâ mâlı, görünmüyor gözüme, Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama.   Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem âteşi ile dağlama.   Sen sinemdeki ben, ben gibi durân, Sinemin üstünde hâtsız oturân, Ey gönlümü yâkıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme.   Ey gönlümü yâkıp, kâlbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme.   Mâlumundur hâlim Ey Yüce Râhmân! Gizli sâklı neyim var, hep sânâ âyân, Ey râhmeti sonsuz, lütfu bir pâyân, G

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâmın Şefaati

  Peygamber Efendimiz Aleyhisselâmın Şefaati   İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin “Elbette Rabbin sana (şefaat hakkı ve pek çok nimet) verecek, sen de razı olacaksın” mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz “Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam” buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.   Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.” (Buhari)   “Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.” (İbni Mace)   “Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.” (Buhari, Müslim)   “Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.” (Müslim)   “Her peygamberin, müstecab (kabul olan) bir duası vardır. Ben duamı, ü