Kayıtlar

Aralık 29, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fitnelerden Sakınmak

Fitnelerden Sakınmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfâl, 25) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah’ım!...Dünya fitnesinden sana sığınırım…” (Buhâri, Cihâd 25, Daavât 37, 41,44) Bireyin kendisine, ailesine, yaşadığı topluma ve milletine karşı sorumluluğu vardır. Toplumun, her türlü anarşi, fitne, fesat ve kargaşadan uzak kalması için herkes üstüne düşen görevi yapmalıdır. Bu konuda sırası geldikçe elini hiç çekinmeden taşın altına koymalı, feragat ve fedakârlıktan asla çekinmemelidir. Toplum bir bütündür ve bir vücuda benzer. Toplumun organlarındaki herhangi bir rahatsızlık, bütün toplumu sarsar, etkiler, zayıflatır ve toplumun direncini kırar. Bu açıdan, toplumun birliği ve dirliği için her ferdin sorumluluk alması ve taşıması zaruridir. “Bana ne, beni ilgilendirmez, bana dokunmayan yılan

Dua Eden Adama Hazreti Musa Aleyhisselâm’ın Acıması

Dua Eden Adama Hazreti Musa Aleyhisselâm’ın Acıması Musa Aleyhisselâm, Allâhü Teâlâ hazretlerine dua eden, çok yalvaran ve tazarru eden bir kişiye rastladı.  Musa Aleyhisselâm, o kişinin hâline bakarak acıdı ve kendi kendisine;  – “Eğer bu adamın haceti benim elimde olmuş olsaydı; elbette onu yerine getirirdim,” dedi.  Musa Aleyhisselâm’ın böyle şeyleri kalbinden geçirmesi üzerine Allah’ü Teâlâ hazretleri Musa Aleyhisselâm’a vahyetti: – “Ey Musa! Ben ona karşı elbette senden daha çok merhametliyim! Lakin o bana dua ediyor; ama onun bir koyunu var ve onun kalbi hep koyunundadır. Hâlbuki ben, diliyle bana dua edip, kalbi benden başkasında olan kişinin duasını kabul etmem!” buyurdu. Musa Aleyhisselâm, adama bunu hatırlattı. (Ve bu konuda ona öğüt verdi.) Adam da bütün kalbiyle Allâhü Teâlâ hazretlerine yöneldi. Ve böylece haceti yerine getirildi. (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:619)

Anasının Dilini Kopardı

Anasının Dilini Kopardı Vaktiyle evlâdını terbiye edemeyen bir ana, cezasını dilini kaybetmekle çeker. Hikâye şöyledir: Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helâl bilmeyen câhil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve: -Benim akıllı oğlum, aferin diyerek çocuğunun başını okşar, çocuk, artık her gün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve çekmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler çabucak geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığını da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, koyundan kuzuya derken bir haramzâde olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi muhitinin bir numaralı ve azılı eşkıyalarından olur. Artık bu eşkıyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkıyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idama mahkûm eder. Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını, başını yolar. Aman ha

Allah’ü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ

Allah’ü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz buyurdu ki: “Allah’ın en sevdiği duâ, kulun şöyle demesidir: Allah’ım! Ümmet-i Muhammedin hepsine rahmetinle muamele eyle.” (Râmûzü’l-Ehâdis) Rabbimiz, sadece kendini düşünen, kendi iyiliğini isteyen bencil insanlardan hoşlanmaz. İslâmiyet îsâr dinidir. Yâni, kendi nefsine başkasını tercih ahlâkı asıldır. Diğer gâmlığı telkîn eder. İslâm dîni “Nefsî, nefsî” değil, “Ümmetî, ümmetî” diyen, yâni kendinden önce ümmetini düşünen bir peygamberin yoludur. Müslüman, İslâm’ın bu tefekkür ruhunu idrak ile cemiyetin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarına tercih ettiği, ferdiyetçilik ve bencillikten, şahsî çıkarcılıktan sıyrıldığı nisbette, Allah’ın rızâsına nâil olur... Rabbini kendinden hoşnut eder. رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ Rabbena âtina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten! Vekîna azabennar! Ey Rabbimiz! Bize dünyada d

Büyük Zatların Özelliği Bu Olsa Gerek.

Büyük Zatların Özelliği Bu Olsa Gerek. Zamanın En Büyük Kutbu Çağının büyük mürşitlerinden bilinen birisinin “Zamanın en büyük kutbu kimdir?” diye bir murakabesi oluyor. Ona günün en büyük gönül erinin bir demirci olduğu ilhâm ediliyor. Bu meşhur mürşid, “Acaba bu demircinin özelliği nedir ki böyle büyük bir makamı kazanmış?” diye merak ediyor ve doğruca bu demircinin dükkanına doğru gidiyor ve onu uzaktan takip etmeye başlıyor. Bakıyor ki, demirci, sabah namazından sonra işinin başına geçiyor, ateşin başında demircilik yapıyor. Hiçbir irşadı, hiçbir tebliği yok. Merakı iyice artıyor ve dükkânına girip kendisine “Zamanın en büyük kutbu sizmişsiniz… Siz neler yapıyorsunuz?” diye soruyor. O da “Estağfirullah… Biz kim, kutup kim? Ne yapabilirim ki, buraya geliyor akşama kadar demir dövüyorum. Ben nasıl kutup olabilirim ki?” diyor. O meşhur zat tekrar soruyor: “Peki, sen demir döverken ne düşünürsün?” Demirci gayet sıradan bir şey anlatır gibi; “Körük çekilirken, at

Mürşid Ve Ayyaşlar

Mürşid Ve Ayyaşlar Kilis’te bir eski dergâh… Bu dergâhın son şeyhi muhterem ve mübarek bir mürşidmiş. Bir gün talebeleri dergâhın duvarı dibinde kafa çeken sarhoşları şikâyet etmişler: “Bu ayyaş adamlar dergâhın duvarına dayanıp her akşam içiyorlar. Müsaade ederseniz bu akşam hepsini kovacağız. Çekip gitmezlerse pataklayıp buradan atacağız!” Gerçek bir mürşid olan şeyh efendi “Olmaz!” demiş. “Asla olmaz!” “Niçin?” der gibi bakmışlar şeyh efendiye ve ondan şu muhteşem cevabı almışlar: “Evladım! Ne kovması, ne uzaklaştırması? Elimden gelse onları duvarın bu tarafına, yani içeriye alacağım. Bizim vazifemiz kaçırmak değil; çekmek, çağırmaktır. Kaybetmeye değil, kazanmaya memuruz!” “Elbette kolay olanı herkes yapar, önemli olan zoru başarmaktır.”

Şaşkın Hırsız

Şaşkın Hırsız Bir adam Süleyman Aleyhisselâm’a gelerek: “Ey Allah’ın peygamberi! Bazı komşularım kazlarımı çalıyor” dedi. Bunun üzerine Süleyman Aleyhisselâm insanların mescide toplanmasını emretti. İnsanlar toplandıktan sonra: “Birileriniz komşusunun kazını çalıyor. Sonra da kazın tüyü başında olduğu halde camiye giriyor!” dedi. Hırsız hemen başına götürüp sildi. Süleyman Aleyhisselâm: “Tutun bunu, hırsızlık yapan işte bu.” dedi.