Kayıtlar

deme etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Elhamdülillah Demenin Sevabı

  Elhamdülillah Demenin Sevabı Peygamber Efendimiz Sâllallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: 1- Bir kul bir defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman yer ile gök arası sevab ile doldurmuş olur. 2- İkinci defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman, yerin yedi kat göklerin üstüne kadar olan bu arayı sevab ile doldurmuş olur. 3- Üçüncü defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman, Allah’ü Teâlâ, bu kuluna  "Ey kulum, işte al!"  buyurur. Yani Yüce rabbimiz  "Ey kulum, dilediğini dile, dileğin verilecektir, muradını iste, muradın yerine getirilecektir. Dilek ve muradın gerçekleşecektir. Sen hemen iste..."  buyurmuş demek olur. (İmam-ı gazâli Rahmetullahi Aleyh, İhyâ)

Sakın Kader Deme Kaderin Üstünde Bir Kader Vardır

Sakın Kader Deme Kaderin Üstünde Bir Kader Vardır Ey sevgili…; En sevgili…; Uzatma dünya sürgünüm benim Ülkendeki kuşlardan ne haber, vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladın dan ne çıkar mademki yâr vardır Yoktan da vardan da öte bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külüm den yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili…; En sevgili…; Ey sevgili…! Sezai KARAKOÇ

Yarın, Yarın Deme Hiç Belki Yarın Hiç Gelmez!

Yarın, Yarın Deme Hiç Belki Yarın Hiç Gelmez! ·      Geceleri kalk, tevbe istiğfar et, Namaz kıl, Kur’an-ı Kerim oku! Mezara girince geceleri kalkamazsın… ·      Günahlarına acele Nasuh tevbesi yap! Yaran çok geç olabilir… ·      Tasarladığın hayır ve iyilikleri, yarın yaparım deyip erteleme; hemen yap! Yarın gelmeyebilir… ·      Kalbini kırdığın, üzdüğün, hakkını aldığın kişilere haklarını ver, hemen helâlleş! Ya onlar, ya sen hemen ölebilirsiniz… Sonra helâlleşemezsiniz, ahirette helâlleşmek çok zor olabilir. ·      Sağlığına dikkat et! Sağlık bir daha ele geçmez… ·      İsraftan, savurganlıktan kaçın! O malı bir daha kazanamazsın, kazansan da günahını çekemezsin… ·      Zamanını Allah’ü Teâlâ yolunda değerlendir, bir saniyeni bile boşa geçirme! Bir daha o anlar eline geçmez… ·      Annen baban hayattaysa bir saniye bile bekleme! Hemen git ellerini öp, helâllik dile, dualarını al! Yapabileceğin en güzel iyiliği hemen yap! Sonra yapmaya vaktin olmayabilir… ·     

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.” Köyde ilkokul öğrencisi… Derse çok az denecek kadar geç kalmıştı. İçeri girdiğinde öğretmen ceza olsun diye ezberlemelerini söylediği şiiri okuması için tahtaya ilk olarak onu çıkardı; hem de öfkeli bir tonla: – Oku bakayım Şirazlı Sa’dî’nin Âdemoğulları adlı şiirini, diyerek… Titrek sesle okumaya başladı öğrenci: “Âdemoğulları birbirlerinin uzvudurlar, Ki yaratılışta hepsi aynı cevherdendirler… Eğer zamane uzuvlardan birini ağrıtırsa, Diğer uzuvlarda da rahatlık kalmaz artık.” Devamı aklına gelmedi bir türlü. Sustu kaldı öylece… – Geri kalan iki mısrayı da okusana! – Özür dilerim öğretmenim, hatırlayamıyorum. – Ne demek hatırlamıyorum? Bu kadar kolay bir şiiri dünden beri nasıl ezberlemezsin? – Annem rahatsızdı, öğretmenim! Felçlidir ve evin bir köşesinde öyle yatıyor. Tedavi masrafları yüksek olduğu için babam günde birkaç işe gidiyor ve gece geç saatlerde eve geliyor. Bu sebeple de ben ev işlerine yetişmek, ann

Merhametsiz İnsan Kalmadı Demeyesiniz!

Merhametsiz İnsan Kalmadı Demeyesiniz! Hz. Ömer Radiyallahü Anh arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derler ki - Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. Bu söz üzerine Hz. Ömer Radiyallahü Anh suçlanan gence dönerek: - Söyledikleri doğrumu diye sorar. Suçlanan genç der ki: - Evet, doğru bu söz üzerine Hz. Ömer Radiyallahü Anh: - Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki: - Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık. Kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor hayvana… Ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı. Atıma bir taş attı. Atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi. Ben de bir taş attım babası öldü. Kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı. Du

Sakın Oturduğun Yerden “Allah’ım Ver!” Deme!

Sakın Oturduğun Yerden “Allah’ım Ver!” Deme! Hz. Ömer Radiyallahü Anh şöyle der: “Sakın oturduğunuz yerde, ‘Allah’ım, rızkımı ver!’ deyip durmayın. Biliyorsunuz ki gökten ne altın yağar ne de gümüş!” İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh şöyle der: “Her işinde Allah’a güven ki başarıya ulaşasın.” Bir insan için en büyük nimet çalışmayı sevmesidir. Tembel insanların beyni çalışmak istemez. Her şeyi ya Allah’ü Teâlâ’dan ya da başkalarından bekler. Allah’ü Teâlâ çalışmadan kimseye bir şey vermez. Tembeller çoğu zaman başkalarından hatta düşmanlarından bile yardım talep eder. Ama başkaları bazen verir bazen vermez. Düşmanları ise sadece süslü zehir verir. Tembel ahmak ta zanneder ki; verilen “süslü zehir” ne kadar güzel! Hâlbuki biraz sonra o zehir ona kan kusturup öldürecek. Müslüman ülkeler de tembellik yapıyorlar. Ebedi düşmanları İsrail’den, Haçlı’dan, kâfirden yardım istiyorlar. İsrail ve Ecnebiler de dışı süslü zehirleri Müslümanlara vererek onları zehirliyor. O ahmaklar da

Kaygı da Geçer, Sevinç de.

Kaygı da Geçer, Sevinç de. Saltanattan daha yüksek bir makam olamaz, deme; zira yücelttiğin makam, fakirin derecesinden daha üstün değildir. Yükü hafif insanlar, rahat yürürler. Sözün doğrusu budur. İrfan sahipleri de bunu böyle kabul ederler. Eli boş kimse, sadece ekmek kaygısı çeker; padişahsa çok geniş ülkelerin idare­sini. Yoksulun akşama ekmeği varsa, gece Şam hükümdarı gibi rahat ve huzur içinde uyur. Kaygı da geçer, sevinç de. Yeter ki ölmeyegörsün insan. İster başında taç, ister boynunda vergi; sonun toprak olduktan sonra ne fark eder! İster zenginlik içinde yıldızlara değsin başın, ister yoksulluk çekip zindanlarda çürüsün gövden; ölüm kapısından girdikten sonra her şey biter; bütün insanlar o gün varlıkla yoklukta eşit olur. Ecel, başa gelince; insan, tanınmaz olur. Bilene, pa­dişahlık başa beladır. Dilencinin görünüşüne aldanma, gerçek padişah odur. (Gülistan ve Bostan) 

Deme!

Deme! Tarlada buğdayım var deme! Ambara girmeyince… Hayırlı evladım var deme! El koynuna girmeyince… Vefalı eşim var deme! Kötü gününü görmeyince… Hayırlı kardeşim var deme! Mirası bölüşmeyince… Vefalı dostum var deme! Zor gününü görmeyince... (Alıntı)