Kayıtlar

İşte etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İşte Geldik Gidiyoruz…

  İşte Geldik Gidiyoruz…   Bâkî sandık bu dünyayı, Heder ettik günü, ayı, Koskoca ömrümüz zâyi…   Her geçen gün bitiyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   Ümit yok yarına dair, Manzara ortada,zâhir, Fitnede,fesatta mâhir…   Söze yalan katıyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   İnsanlar suçlu avında, Demir dövülür tavında, Gör ki haksız yok savında…   Çırpındıkça batıyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   Para olmuş anayasa, Gayri tanımayız tasa, Boş gönlümüzdeki kasa…   Ruhumuzu satıyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   Beğenmez amiri memur, Hepimizin özü çamur, Çok su götürür bu hamur…   Her gelene çatıyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   Kafalar akşamdan demli, Garibanın gözü nemli, Patronlar yukardan yemli…   Zehir zıkkım tadıyoruz, İşte geldik gidiyoruz…   Çalışanı mumla ara, Nasıl düşmeyelim dara? Çekil aradan Ankara...   Hep yan gelip yatıyoruz...

Bitti Yolculuğun İşte Son Durak

  Bitti Yolculuğun İşte Son Durak   Bitti yolculuğun işte son durak, Getirdiler seni başlar üstünde. Ne idin ne oldun kalk haline bak, Bir kefenden başka ne var üstünde... Ne idin ne oldun kalk haline bak, Bir kefenden başka ne var üstünde...   Şeytan düşmandır onu dost bildin, Bugün yarın derken geldi ecelin. Tövbeden bir nasip almadan gittin, Bir kefenden başka ne var üstünde... Tövbeden bir nasip almadan gittin, Bir kefenden başka ne var üstünde...   Ne vicdan tanıdın ne de dinini, Doyurmak istedin hep sen nefsini Kalk da şöyle bir yokla kendini. Bir kefenden başka ne var üstünde... Kalk da şöyle bir yokla kendini, Bir kefenden başka ne var üstünde...   Bize rahmet eyle ya Rap ne çare, Yaradana yüzüm yok ki bi çare. Dünyayı terk edip giderken kabre, Bir kefenden başka ne var üstünde... Dünyayı terk edip giderken kabre, Bir kefenden başka ne var üstünde...   Toplayıp sakladın dünya malını, Sorm...

Şaşırdım Kaldım İşte

Şaşırdım Kaldım İşte   Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla... Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla...   Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla... Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla...   Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla... Yüreğimin başına noktalarla... Hatlarla...   Baş başa kalıyorum sonunda heyhatlarla... Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.   Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle... Öldür bendeki beni... Sonra dirilt kendinle!   Çarpsan karasevdayı en azından yüz binle... Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle...   Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle... Ama her defasında geri döndüm SENİNLE...   Hangi düğüm çözülür... Nazla... Sitemle... Kinle... Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle...   Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n’emsin? Bazen kız kardeşimsin... Bazen öpöz annemsin...   Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin... Eksilmeyen çil...

İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım

Resim
  İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım     Ömer Muhtar Rahmetullahi Aleyh'in , hanımı vefat ettiğinde ağladı. Kendisine neden ağladığı sorulduğunda şöyle dedi: "- Libya'yı işgal eden İtalyanlara karşı sürdürdüğüm savaşlardan her döndüğümde, hanımım evin (çadırın) kapısını girmem için yukarıya doğru kaldırarak açardı." "- Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda şöyle derdi": "- Daima başın dik durasın ve hiçbir şey önünde eğilmeyesin diye..." Her büyük erkeğin arkasında büyük bir kadın vardır. Sürekli kocasının başını eğdirip itibarsızlaştırmak, erkeği kölesi hâline getirmek isteyen, Feminizmin kölesi olmuş modern kadınlar için pek anlam ifade etmez bu asil tavır! Rabbim eşlerimize, hanelerimize her daim bu muhabbet ve şuuru ihsan eylesin !!!

Türkiye İşte Böyle Kurtarıldı!

Resim
  Türkiye İşte Böyle Kurtarıldı!     ANA’ya bakın yalınayak ve son oğlunu ÖLÜME gönderiyor... “Vatan sağ olsun!” Kocasını, Kardeşlerini, diğer üç oğlunu vatana kurban veren bir ana, Bilecik tren istasyonunda son kalan oğlunu Çanakkale'ye şu nasihatlerle uğurlar. "- Bayrak inecekse, ezan dinecekse, ırzımız düşman tarafından çiğnenecekse dayıların, ağaların ve baban gibi öl de gelme oğul! Yoksa hakkımı sana hela etmem oğul!" der. Bu konuşmaya trenin kapısında dikilen şerefli bir Türk subayı şahit olur ve hatıra defterine gözyaşları içinde kaydeder. Anadolumuz’da buna benzer binlerce gerçek hikâye vardır. Türkiye’yi düşmandan temizleyen gerçek kahramanlar bunlardır. Bu kahramanlar bu yüksek manevi güçlerini güzel dinimiz İslâmiyet’e imanlarından alıyordu. “Allah’ü Teâlâ Bütün Şehitlerimize Rahmet Eylesin!”

Türkiye İşte Böyle Kurulmuştu!

Resim
Türkiye İşte Böyle Kurulmuştu! Kahraman Türk ANA’sına bakın yalınayak ve son oğlunu ÖLÜME gönderiyor... Kocasını, Kardeşlerini, diğer üç oğlunu vatana kurban veren bir ana, Bilecik tren istasyonunda son kalan oğlunu Çanakkale'ye şu nasihatlerle uğurlar. "- Bayrak inecekse, ezan dinecekse, ırzımız düşman tarafından çiğnenecekse dayıların, ağaların ve baban gibi öl de gelme oğul! Yoksa hakkımı sana helâl etmem oğul!" Der. Bu konuşmaya trenin kapısında dikilen şerefli bir Türk subayı şahit olur ve hatıra defterine gözyaşları içinde kaydeder. Bu olayın Bilecik tren istasyonunda yaşandığını biliyor muydunuz? Allah’ü Teâlâ rahmet eylesin!            Bu vatan önce Allah’ü Teâlâ’nın sonra da böyle kahramanların sayesinde kurtuldu…

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler Mahşer alanında insanlar ne şekilde olacaktır? Üzerlerinde bir şey olacak mı? Ayrıca durum ve vaziyetleri nasıl olacaktır? Başları önde olacak ve çırılçıplak olacaklar ifadeleri doğru mu? Ayrıca mahşer nasıl bir yer? Dünyadaki herhangi bir yere benziyor mu? Bir gün kıyamet kopup dünya hayatı son bulacaktır. Sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir süre geçtikten sonra, sûr’a ikinci defa üflenecektir. O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan “acbü’z-zenebden” yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır. O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamd ederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Ne yazık ki, kendi yaratılışını unutanlar, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek” ...

Hayat İşte Bu...

Hayat İşte Bu... Üniversite mezunu sınıf arkadaşları yıllar sonra buluşurlar ve profesörlerini ziyarete giderler. Profesörün evinde koyu bir sohbet başlar. Kimi işinden memnun değildir, kimi kocasından. Kimi kaç yıldır o arabayı istemektedir.  Bir diğerinin kayınpederi hastadır, "yoruluyorum.", " mutsuzum.", "İşimi değiştirmek istiyorum.", "Ev yetmiyor, bu araba eskidi.",  "Teknem olsa.", "Bu şehri sevmiyorum", "Çocuklar okula başlayacak, o kolej mi, bu kolej mi?" Profesör bu yakınmaları gülümseyerek izler. Sonra seslenir. -"Ben bir kahve koyayım size." Mutfağa gider, koca bir termosa mis gibi bir kahve hazırlar, tepsi alır, içine birbirinden farklı fincanlar dizer. Birinin kulpu kırık, biri çok özel ince porselen, biri daha büyük, biri daha derin, birisi şirket markalı, birisi altınlı. Salona gelir, fincanları ve termosu bırakır. -"Hadi. Fincanlarınızı alın, kahvenizi koyun." ...

İşte Oruç Tutmanın Sayısız Faydaları

İşte Oruç Tutmanın Sayısız Faydaları Oruç, sadece aç ve susuz kalmak değildir. İnsan vücuduna sayısız yararları vardır. Peki, nedir bu yararlar? Orucun yararları ve hikmetleri diğer bütün farzlarda olduğu gibi sayılmayacak kadar çoktur. Fakat biz insanların idrak edeceği yararlarını beş ana başlık altında toplayabiliriz. Oruç ahlakı güzelleştirir: Çünkü bize daima Allah’ü Teâlâ’yı hatırlatır ve sorumluluk duygusunu geliştirir. Oruç gözleri harama bakmaktan, dili yalan ve çirkin sözlerden, kulakları haram şeyleri dinlemekten, mideyi haram yemekten, elleri kötü iş yapmaktan, ayakları kötü yerlere götürmekten korur. Oruç insanın merhamet ve yardım duygularını geliştirir: Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir kimse, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı yeterince anlayamaz. Fakat bu kişi oruç tutarsa açlığın ne olduğunu anlar ve yoksulların neler çektiğini daha iyi anlar ve onlara karşı merhamet duyguları uyanır. Bunun sonucu olarak da yoksullara yardım elini u...

Hayat Alınacak Derslerle Dolu! İşte Size 5 Önemli Ders...

Hayat Alınacak Derslerle Dolu! İşte Size 5 Önemli Ders... Birinci ve en önemli ders Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi: "Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?" Bu herhalde bir çeşit oyun olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki! Son soruyu yanıtsız bırakıp kâğıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dâhil olup olmadığını sordu. "Tabii dâhil" dedi, hocamız... "İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi bir birinden farklı insanlar, ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar, onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile... Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da... Dorothy i...