Kayıtlar

Ekim 1, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları

Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları Bir günü kolaylaştırmak ve daha mutlu yaşamak için bu maddelere bir göz atın. Acaba aralarında sizin uyguladıklarınız da var mı? İngiltere'de Warwick Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma mutlu insanların daha çok çalıştığını, daha çok para kazandığını, iş hayatında daha başarılı olduklarını ve diğerlerine oranla yüzde 12 daha üretken olduklarını ortaya koymuş. Araştırma sonucuna göre mutsuzlar ise ortalamadan yüzde 10 daha az üretken. Peki, nasıl mutlu olunacak? Psikolog yazar Martha Beck ‘Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları’ kitabında bir günü kolaylaştırmak ve daha mutlu yaşamak için birkaç kısa yol anlatıyor. 1- Vaktinizi Hediye Edin  Hepimizin sosyalleşmeye, sevdiklerimizle bir arada olmaya ihtiyacı var. Yalnız olan bir arkadaşınızın, akrabanızın yanına gidin ve onunla vakit geçirin. Bu sadece onu değil, onu mutlu eden kişi olarak sizi de mutlu edecek. 2- Kendinizi Sevin Kendinize ‘Ben sevilen biriyim’ deyin. Biz ney

Üretken Olmayan Çalışanların 7 Ortak Özelliği

Üretken Olmayan Çalışanların 7 Ortak Özelliği Eğer bu özelliklere sahipseniz, patronunuz çok yakın zamanda sizin iyi bir çalışan olmadığınızı ve işine yaramadığınızı düşünmeye başlayabilir. Bu da, bütün finansal geleceğinizi risk altına sokar. Inc.com'dan Adam Heitzman'ın haberine göre üretken olmayan çalışanlar 3’e ayrılıyor. - Çok laf, az iş yapanlar! Sempatik ve fazlasıyla coşkulu olduğundan aslında pek de iş yapmadığı gözden kaçabilir. - İşi sonuca varmayacak olanlar! Bir projenin devamının gelmeyeceğini anlayan çalışan bir süre sonra işle ilgilenmeyi bırakabilir. -Sadece tembel olanlar! Üretken olmadığını herkesin bildiği tembeller… Durum ne olursa olsun, bu kişiler aynı özellikleri taşıyor. İşte o özellikler… 1- Şikâyetçi Olmak Kime ya da hangi konuda şikâyet edildiği önemli değil. Bir çözüm yolu sunmadan şikâyetçi olanlar, iş yapmaktan uzaklaşır. Şikâyet etmek, üretken olmaktan daha kolaydır ama yalnızca zaman kaybı yaratır.

İhtiyarlık Hastalığı

İhtiyarlık Hastalığı    İhtiyar adamın biri, hastalanıp yatağa düşer. Çocukları doktor çağırır. Doktor gelir, hastanın şikâyetlerini dinler, tansiyonunu, nabzını ölçer, sırtını dinledikten sonra:    - "Neyiniz var bey amca?" diye sordu. Hasta:    - "Ah! Sorma evladım, başım ve beynim ağrıyor." Doktor:    - "Merak etme! Bu ağrılar hep ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Fakat gözümde de bulanma ve kararma var." Doktor    - "Önemli değil, ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Sırtımda çok şiddetli bir ağrı var." Doktor:    - "O da ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Doktorcuğum! Ne yersem dokunuyor, hazmedemiyorum." Doktor:    - "Bak bey amca! Mide hazımsızlığın da ihtiyarlıktan..." Hasta:    - "Oğlum! Rahat nefes alamıyorum, nefesim daralıyor." Doktor:    - "Bakınız, bu da ihtiyarlıktan. İnsan ihtiyarlayınca, akciğerleri iyi işleyemez olur." deyi

Ağır Bir Hastanın Yatağı

Ağır Bir Hastanın Yatağı Bugün bazılarımızın derin bir uykuya daldığı yumuşak yatakların üzerinde, bir zamanlar ağır bir hasta da yatmıştır. Yani bir zamanlar ağır bir hasta, şimdi üzerinde yattığımız yumuşak  yatağın en çelimsiz maliki olmuş, orada kökü kurumaya başlayan bir sarmaşık gibi kıvrılarak, çözülüp gitmekle dünyada kalmak arasında tereddütlü bir mevsime ev sahipliği etmeye başlamıştır. Ağır hasta, bu tereddütlü mevsimde göğsüne bir miktar hayat taşıyabilmek için, insanla nefesi arasındaki en uzun yolculuğa çıkmış; belki de ilk kez o vakit, şimdiye kadar kolaylıkla içine çektiği "bir tek nefesin" büyük bir kaya parçasından çok daha ağır olduğunu anlamıştır. Şimdiye kadar sayısız nefesi tüketen bedeninin artık bir tek nefesi bile kaldırmakta güçlük çektiğini yaşayarak anlamış olmak, belki de insanın dünyada ulaşabileceği bilgeliğin en son noktasıdır... Dünyadaki en verimkâr okul, ağır bir hastanın yatağıdır. Ağır bir hastanın yatağının kenarında oturan he