Kayıtlar

Mart, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi)

Resim
  Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi) “… Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana: “- Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşları’na katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular. Ben: “- Kayıtlara göre en son 1952’de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” dedim. Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: “- Hocam, o da bir şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi.” Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “- Nasıl oldu? Anlat bakalım.” 1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:             “- Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün? “- Götürem amca, bin arabaya!” Şoför oraya doğru arabayı sürerken

Sadaka Vermek Her Müslüman’ın Görevidir

  Sadaka Vermek Her Müslüman’ın Görevidir   Ebû Mûsâ (el-Eş’arî) Radıyallahu Anh’den rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyh Vesellem bir keresinde: “- Sadaka vermek her Müslümanın görevidir” buyurdu. “- Sadaka verecek bir şey bulamazsa? Dediler. “- Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder” buyurdu. “- Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise? Dediler. “- Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu. “- Buna da gücü yetmezse? Dediler. “- İyilik yapmayı tavsiye eder!” Buyurdu. “- Bunu da yapamazsa? Dediler. “- Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55)

Dost

  Dost   Bakıp cemal-i yare çağırırım dost dost, Dil oldu pare pare çağırırım dost dost…   Aşkın ile dolmuşum zühdümü yanılmışım, Mest-i müdam olmuşum çağırırım dost dost…   Mescid ü meyhanede, hanede viyranede, Ka'be'de büthanede çağırırım dost dost…   Sular gibi çağ çağ dolaşırım dağ dağ, Hayran bana sol u sağ çağırırım dost dost…   Geldim cihane garib, oldum güle andelib, Herdem ciğerler delip çağırırım dost dost…   Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp Aşk ile daim uçup çağırırım dost dost…   Aradığım candadır, canda ve hem tendedir, Bilir iken bendedir çağırırım dost dost…   Gah düşerim mutlak'a, gah asl u geh mülhak'a, Bakıp kamudan Hakk'a çağırırım dost dost…   Dolunmaz ol hal ü had min-el ezel ta ebed, Unulmaz asla bu derd çağırırım dost dost…   Hep görünen dost yüzü andan ayırmam gözü, Gitmez dilimden sözü çağırırım dost dost…   Derya olunca nefes parelenince kafes, Ta kesilince bu ses çağ

Yer Suriye, Binbaşı Miraç Emir anlatıyor…

Resim
  Yer Suriye, Binbaşı Miraç Emir anlatıyor… “- Suriye'de "Operasyondayız. Bir çocuk koşa koşa yanıma geldi. Arkasından çağıran dedesi ve nenesine aldırmaksızın. Diz çöktüm, sıkıca sarıldım. Bir şeyler söylemeye başladı. Sonra, ellerini açıp: “- Muhammed! Sallallahü Aleyhi Vesellem!", "Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem!" diyordu. Ben ise söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Defalarca kez aynı cümleyi kurdu. Gözlerinden yaş akıyordu ama mutluydu. Geriye döndüm: “- Asker, aranızda bu çocuğun ne söylediğini anlayabilecek olan var mı?" diye sordum. “- Var komutanım!” dedi bir asker. Koşarak yanıma geldi. Çocukla konuştu, ona heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu çocuk. Merakla dinliyordum. Konuşması bitince, asker bana doğru döndü. Gözlerinden yaşlar akıyordu. “- Ne oldu asker? Ne söylüyor bu çocuk?" dedim. “- Komutanım, çocuk annesini, babasını ve 2 abisini de hava saldırısında kaybetmiş. Sonra her gün dua etmiş. “- Bir

Şu Altı Şey Hakkında Söz Verin...

Şu Altı Şey Hakkında Söz Verin... Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi Vesellem de şöyle buyurmuşlardır: “ –   Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de sizin Cennet’e gireceğinize kefil olayım: 1)     Konuştuğunuz zaman doğru konuşun! 2)     Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin! 3)     Emânet husûsunda güvenilir olun! 4)     İffetinizi muhâfaza edin! 5)     Gözlerinizi haramdan koruyun! 6)     Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed, V, 323) Doğruluk ve emînlik İslâm’ın özüdür. Nitekim Süfyân bin Abdullah Radıyallâhu Anh Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem’e: “ –   Yâ Rasûlâllah! Bana İslâm’ı öyle anlatınız ki, onu Siz’den sonra bir başkasına sorma ihtiyacı duymayayım!” demişti. Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi Vesellem: “– Allâh’a îman ettim de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdular. O: “– Peki, yâ Rasûlâllah! En fazla korunmam gereken şey nedir?” diye sordu. Allah Rasûlü Sallâllâhu Aleyhi Vesellem mübârek eliyle diline işâret ettiler. (Ahmed, III, 413. Ayrıca bkz. Müslim, İmân, 62;

Nakşibendi Yolunun 11 Terbiye Esası

Nakşibendi (Hacegan) Yolunun 11 Esası (Kelimât-ı Kudsiyye)   Seyr-u Sülûkün (Hakk’a giden Yolun) Temel Kâideleri de denir. Zikre devam eden sâlik, Kalbini daima Allah huzuruyla tutmalı,   daima kendisini huzurunda bilmeli, sürekli olarak kalp huzuruyla yaşamalıdır. 1 - H ûş Der – Dem (Alınan her nefeste uyanık bulunmak; gaflette olmamak, nefeste ş uur):   Her alınan ve verilen nefeste manen uyanık bulunmak, Allah’ü Teâlâ’dan gafil olmamak ve her zaman dikkatli, uyan ı k ve Allah’ü Teâlâ ile beraber bulunmakt ı r. Nefeste ş uur , al ı nan her nefeste ayık ve hazır olmak. Ş ah ı Nak ş ibendi Kuddise Sirrûh: Bu yolda ilerlemenin as ı l ş art ı nefesle ilgilidir her nefeste hale bakmal ı , nefesin giri ş ve çı k ışı nda iki nefes aras ı n ı ö yle muhafaza etmelidir ki hi ç biri v ü cuda gafletle girip çıkmasın. 2 - Nazar Ber Kadem Yürürken Bakışlarını Ayağından Ayırmamak: Hak yolcusu, y ü r ü rken devaml ı ö n ü ne bakmal ı d ı r. Hep kendi i ş i ile me ş gul