Kayıtlar

Var etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Var Deme!

Var Deme!   Bir göz Hakk'ı görmezse Ona sakın yâr deme Sana ibret vermezse Benim gözüm var deme Görenedir görene Köre nedir köre ne?   Kulak Hakk'ı duymazsa Kulağım duyar deme Duyduğuna uymazsa Kulaklarım var deme Duyanadır duyana Sağır nice uyana?   Dil Hakk'ı zikretmezse Fitne olur âdeme Her nefes şükr etmezse Sakın dilim var deme Diyenedir diyene Dil gerek bilmeyene   Bir el Hakk'a ermezse Her işe yarar deme Hakkı hakka vermezse Ona elim var deme Tutanadır tutana El gerektir tutuna   Ayak Hakk'a yetmezse Adımım uyar deme Mescide de gitmezse Ayaklarım var deme . Gidenedir gidene Ayak gerek bedene   Bir can Hakk'ı bulmazsa Sen ona yaşar deme Hakk'da fânî olmazsa Benim cânım var deme Cân gerek ki cân ola Cân içre cânân bula   AŞKÎ Hakk’ı bulmadan Her yanım arar deme Hakk ile hakk olmadan Benim aşkım var deme Bulanadır bulana Kul yolunda buluna   Z...

Borcum Vardı...

Resim
Borcum Vardı...   Oldukça yaşlı bir adam, kendisi gibi kamburlaşıp yere yanaşmış bir ağacın altında ağlıyordu. Biraz önce irikıyım bir genç yanına sokulmuş ve kendisinden içki parası istedikten sonra bir de tokat atmıştı. Yaşlı adamın yere yıkıldığını görenler, hemen yardımına koşup: “- Geçmiş olsun dede, dediler. O serseri ne istedi ki senden?” Adamcağız bir şey olmamış gibi toparlanmaya çalışırken: “- Eski bir borcum vardı, onu istedi! Yapması gerekeni yaptı sadece...” dedi. Çevresindekiler, ihtiyar adamı yerden kaldırdıktan sonra eline bastonunu tutuşturup aceleyle işlerine koşuştular. Herkes ayrıldığında, hadiseyi başından beri görmüş olan bir delikanlı onun koluna girerek: “- Fazla hırpalandınız, dedi. Ağacın gölgesinde biraz oturalım mı?” Yaşlı adam yorgun bakışlarını yukarıya yöneltip: “- Benim bu ağacın altında dinlenmeye hakkım yok yavrum! Ölünceye kadar da olmayacak.” Delikanlı, söylenenden bir şey anlamamıştı. Meraklı gözlerle kendisine bakarken...

Beş Tane Düşmanımız Var

Beş Tane Düşmanımız Var   Birisi nefis (A'dâ adüvvük): "Bütün düşmanların düşmanı..." En büyük düşmanın nefsin. Ne Rus'a benzer, ne Amerika'ya... En büyük düşman, insanın nefsi. Cehenneme de sokan o insanı... Aynı zamanda matıyye'dir, muhtacız ona. O elimizden giderse, canımız da gider. Onu öyle besleyeceğiz ki, bize zararı olmasın, bizi cehenneme sürüklemesin. Ancak bizi cennete götürecek kadar ona ekmek vereceğiz. Azıtıp da tepmesin bizi, ısırmasın... Yoksa azıtır, ısırırsa bizi de helâk eder. Onun için, ona son derece ehemmiyet vermek gerek. En büyük düşman nefis!.. Onun da elinden kurtulmaya çalışacağız. Nasıl?.. İşte, Cenab-ı Peygamber nasıl diyor: "Acıkmadan sofraya oturma, doymadan kalk!.." Boğazına düşkün olma o kadar! İkinci şartı da, telezzüzatı, yâni lezzetleri terk etmek diyor. Lezzetlere mübtelâ ola insanda kanaat olmaz. Kanaat olmayınca da insanlık olmaz. Bu buzdolapları çıkınca rahmetlik ..... Efendi vardı, demiş ki: “...

Müslümanlar’ın Bugün Tek Sorunu Var

Müslümanlar’ın Bugün Tek Sorunu Var: “Hayırlı nesil yetiştirememek!” Hayırlı yöneticiler olsa: İdari ve yönetim sorunu kalmaz. Çalışanlar hayırlı olsa: hiçbir kalite, üretim, tüketim… Problemi kalmaz! Bütün halk hayırlı olsa: kötülük, (öldürme, gasp, içki, kumar, zina,  hiçbir suç …),  polisiye, adli vaka olmaz. Halkın parası boşa gitmez, bereketlenir, refah seviyesi yükselir, dünyanın en müreffeh ülkesi oluruz. Yâ Rabbi! Bizlere hayırlı nesiller yetiştirmeyi nasip eyle! Allahümme âmîn! Akıllı İnsan, Sonsuz Mutluluk İçin Yaşar!

Yâ İlâhî Sen Vâr İken Ben Kime Yalvarayım?

  Yâ İlâhî Sen Vâr İken Ben Kime Yalvarayım?   Kıl 'inâyet cânıma ölmezden önden öleyim Maksûdum sensin benim cânımda pinhân bulayım Sen beni reddeyleme vechinde dâim durayım Yâ ilâhî sen vâr iken ben kime yalvarayım?   Ehl-i derdem derdime senden gerek dermân bana Zâtını zikr etmeğe senden gerek bürhân bana Şol sıfatın bilmeğe senden gerek 'irfân bana Yâ ilâhî sen vâr iken ben kime yalvarayım?   'Akl-ı kâsır derdmendem bildiğim budur benim Her nefesde dâimâ bu tevhidim "Hû"dur benim Hasretinden gözlerimden dökülen sudur benim Yâ ilâhî sen vâr iken ben kime yalvarayım?   Kimse bilmez hâlimizi sen bilirsin yâ ilâh Senden artık kim bile ahvâlimiz ey pâdişâh Bu suâle bin cevâb senden gerekdir pâdişâh Yâ ilâhî sen vâr iken ben kime yalvarayım?   Kim severse ben anın derdine dermânım dedin Gizli değil gün gibi rûhumda pinhânım dedin 'Âşıkın zikr etdiği tevhidde 'ayânım dedin Yâ ilâhî sen vâr iken ben kime yalvar...

Cennette Merak Edecek Dostun Var mı?

Cennette Merak Edecek Dostun Var mı?   Bu soruyu kendine samimi bir şekilde sor! “- Bu kadar arkadaşım var, acaba cennette bile beni özleyecek kadar samimi bir dostum var mı?"   Peygamber Efendimiz Sâllallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “- Adam cennete girince şöyle der: ‘Acaba falan arkadaşım ne halde?’ Hâlbuki o arkadaşı cehenneme düşmüştür…”   Allah’ü Teâlâ şöyle buyurur: “Bu kişinin arkadaşını bunun hatırı için, arkadaşını aradığı, özlediği için, samimi olduğu için cehennemden çıkarın!"   Bunun üzerine cehennemde ki diğer kimseler şöyle der: “Bizim için bir şefaatçi yok! Ne bir dost ne de bir samimi bir arkadaşımız var!” (Şuara Sûresi, 100-101)   Cehennemdekiler, bu kişinin cennetteki bir dostunun şefaati ile kurtulduğunu görünce derin bir ah çekerler. Adam cennette ama yine de dostunu arıyor. Keşke bizim de cennetlik bir dostumuz olsaydı!   Düşünsenize bazılarının cennete giren hiçbir dostu dahi olmayacak! Ne...

Cenazemiz Var…

Resim
Cenazemiz Var…   Cenazemiz var bugün acımız büyük dostlar Ne de güzel insandı, mümkün mü yeri dolsun Gönlümüz yangın yeri, hasreti büyük dostlar Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun İnnâ illâhi ve innâ ileyhi râciûn…   Ölüme bahanenin kalp kriziymiş adı Sol göğsünün altında sanki bomba patladı Derdimizi büyüttü, acımızı katladı Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun İnnâ illâhi ve innâ ileyhi râciûn…   Ölüm kader fermanı her canlının alnında Nice insanoğlunu saklar toprak karnında Azrail çıkageldi beklenmedik bir anda Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun İnnâ illâhi ve innâ ileyhi râciûn…   Hasreti derin lâkin âhiret uzak değil Bize vuslat yeridir Berzah denilen menzil Dostlara kavuşturur sevimlidir Azrail Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun İnnâ illâhi ve innâ ileyhi râciûn…   Muhteşem bir tebessüm yaldızlamış yüzünü Kelime-i şehadet mühürlemiş sözünü Kaybetmedi bir ömür cevherini, özünü...

İsm-i Sübhân Virdin mi Var?

İsm-i Sübhân Virdin mi Var?   İsmi sübhan virdin mi var? Bahçelerde yurdun mu var? Bencileyin derdin mi var? Garip garip ötme bülbül...   Bilirim âşıksın güle; Gülün hâlinden kim bile? Bahçedeki gonca güle, Dolaşıp söz atma bülbül...   Bilirim âşıksın verde, Cünûnun var gâyet serde. Şu sînemde olan derde, Bir de sen dert katma bülbül…   Pervâz vurup uçar mısın? Deniz deryâ geçer misin? Bencileyin nâçâr mısın? Sen de hâlin söyle bülbül…   A bülbülüm uslu musun? Kafeslerde besli misin? Bencileyin yaslı mısın? Garip garip ötme bülbül...   Yunus vücûdun pâk derken, Cihanda mislin yok derken, Seher vakti "Hakk, Hakk!" derken. Bizi de unutma bülbül…   Âşık Yûnus Kuddise Sırruh