Kayıtlar

Hem etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ben Neyim, Hem Neyim Var?

  Bu bahçede benim için, ne gül, ne lâle var, Bu pazarda ne alış veriş, ne de para var, Ne kudret ve tasarruf ve ne mal, ne de mülk var, Ne dert, ne zevk ve ne de merhem ve ne yara var, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Vücut, lutf-i ilâhî, hayat, rahmet-i kerim! Ağız, atiyye-i Rahman, kelâm fadl-ı kadîm! Beden, binâ-yı hudâ, rûh, nefha-i tekrîm, Kuvvet, ihsân-ı kudret, duygular, vaz’ı hakîm, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Bu dünyada gerçekten, benim hiçbir şeyim yok, Ne varsa hep onundur, mülkünde şeriki yok. Cihana gelip gitme, benim de elimde yok, Bu benimdir demeğe, güvenecek senet yok, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Varlığım bir görünüş, ruhum bir emanettir, “Ben!” demek bile, ona, pek çirkin bir şirkettir, Kula düşen vazife, sâhibe itaattir, Bana “Kulum!” Demesi, lütuftur, inayettir, Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?   Benim fakir ve muhtaç, gınâ, ihsan Hakk’ınd

Hz.Hifa Hatun ve Hz.Suheyb'in Ağlatan Hikayesi

Resim
Hifa Hatun Medine’nin kadınları hem güleryüzlü, hem de güzeldirler. Ancak Hifa Hatun başka güzeldir ve bambaşka gülümser. Öylesine sıcakkanlı ve öylesine samimidir ki kadınlar onu canları gibi severler. Oğlu, abisi, erkek kardeşi olanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazıları beylerine ister. Onu ciddi ciddi sıkıştırır, araya hatırlıları koyup, izdivaç teklif ederler. Hifa Hatun’un methi hızla yayılır ve çoook uzaklara gider. Bırakın hekimleri, tüccarları, vezirler, sultanlar sıraya girer. Ancak o Necaşi gibi bir İmparatoru bile reddeder sadece ve sadece ALLAH’ın rızasını diler. Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar serer… Kimi cevahirler döker… Yüz kızıl tüylü deveyi getirip kapısına bağlayanları mı sorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne atanları mı? Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin huzuruna çıkıp “Ey ALLAH’ın Resûlü” der, “bana cennete götürecek bir şeyler öğretsene.” Doğrusu o, Peygamber Efendimiz’in (sallALLAHu aleyhi ve

Hem Yıpranmaktan Korur, Hem Değerini Artırır!

Hem Yıpranmaktan Korur, Hem Değerini Artırır!           Bir kız cep telefonu almıştı. Babası ona sordu: “- Cep telefonunu alınca yaptığın ilk iş ne oldu?” Kız dedi: “- Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım.” Babası yine sordu: “- Bunu yapmaya seni biri mi zorladı?” Kız: “- Hayır!” diye cevap verdi. Babası yine sordu: - Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı?” Kız cevap verdi: “- Yok babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir.” Babası yine sordu: “- Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın?” Kız cevap verdi: “- Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım.” Babası sordu: “- Cep telefonunu kılıf ve ekran koruyucu ile örttükten sonra çirkin olmadı

Çoban Kazandı, Hem de Ne Kazandı

Çoban Kazandı, Hem de Ne Kazandı Âlimin bir tanesi oturuyor. Etrafında talebeleri varken ufuklara doğru bakıyor. “-Aah, ah!” diyor: “-Çoban kazandı, hem de ne kazandı!” diye. Sonra talebeleri artık dayanamıyor. Hocam sizin bu halinizin hikmeti nedir? “-Çoban kazandı, hem de ne kazandı!” diyerek neyi kastediyorsunuz? Gelin size bunu anlatayım diyor. Bir zamanlar ben ilim için yola çıktığım zaman yolda bir tüccara rastladım. Yol arkadaşlığı yaptık, gideceğimiz yere kadar beraber yürüme kararı aldık. Sonra yolda yürürken bir de çobana rastladık. Sonra o da bize eşlik etti. Yolda yürüdük. “-Siz ne için yola çıkıyorsunuz?” Ben: “-İlim için!”. Tüccar: “Mal için!”: “-Ben de belki birinin koyununu, kuzusunu bulurum da onları gütmek suretiyle onunla maişetimi tedarik ederim!” Yola çıkıyorlar. Tabi namaz vakti geliyor. Bir ikindi namazı vakti. Bir köşeye oturuyorlar. Namaz kılınacak. Tabi dinimizce kimin namaz kıldırması gerekiyor? Âlimin. Âlim geçiyor imamlı

Beni, Hem Allah’ü Teâlâ; Hem İnsanlar Sevsin

Beni, Hem Allah’ü Teâlâ; Hem İnsanlar Sevsin Eshab-ı kirâmdan birisi, bir gün sevgili Peygamberimize Aleyhisselâm sorar: "- Bana öyle bir şey öğretin ki; onu yaptığımda hem Rabbim beni sevsin, hem de insanlar! " Cevap olarak buyurdular ki: "Dünyayı sevme Rabbimiz seni sever..." Rabbimiz dünyayı sevmiyor, sevenleri de sevmiyor. Dünyadan başka hiçbir yerde O'na isyan edilmez. Bundan dolayı dünyayı sevmez. "Başkasının elindekine de göz dikme, insanlar seni sever..." İnsanlar kendilerinden bir şey istenmesinden hoşlanmazlar. Dünya sevgisi, ahireti unutturur. Ne büyük aptallıktır! İnsan, bırakıp gideceği muhakkak olan dünyaya bu kadar önem veriyor, gidip kalacağı, muhakkak olan ahiretini ihmâl ediyor ve unutuyor. Servetinin artmasına seviniyor ama ömrünün azaldığına üzülmüyor... M. Said Arvas

Mi‘râc Hem Ruh Hem Bedenle Olmuştur

Mi‘râc Hem Ruh Hem Bedenle Olmuştur “Kulunu geceleyin, delillerini göstermek için, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, noksan sıfatlardan münezzehtir. O, her şeyi çok iyi işiten, çok iyi görendir.” (İsra s. 1) Bu âyet-i kerîme, Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Mekke’den, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya, ilâhî bir güçle götürüldüğünü beyan etmektedir. Bu hadiseye “İsra ve Miraç” denilmektedir. Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem uyanık bir haldeyken, geceleyin, Mekke’den Mescid-i Aksâ ’ya “Burak” denilen bir bineğe bindirilerek götürülmüş, Mescid-i Aksâ’ya varınca bineğini Mescid’in kapısında bırakmış, içeri girip iki rekât mescid namazı kılmış sonra, merdivene benzeyen ve “Mi‘rac” denen bir aracın yanına varmış, o araç vasıtasıyla önce dünya semasına çıkmış sonra göğün diğer katlarına gitmiştir. Her kata vardığında, ora­nın ileri gelen sâkinleri tarafından karşılanmıştır. Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem göklerin

Hem Yıpranmaktan Korur Hem Değerini Artırır!

Hem Yıpranmaktan Korur Hem Değerini Artırır! Bir kız telefon almıştı. Babası ona sordu: - Cep telefonunu alınca yaptığın ilk iş ne oldu? Kız dedi: - Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım. Babası yine sordu: - Bunu yapmaya seni biri mi zorladı? Kız, hayır diye cevap verdi. Babası yine sordu: - Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı? Kız cevap verdi: - Yok, babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir. Babası yine sordu: -Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın? Kız cevap verdi: -Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım. Babası sordu: -Cep telefonunu kılıf ve ekran koruyucu ile örttükten sonra çirkin olmadı mı? Buna cevaben kız: -Bence ç

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis Hazreti Lokman (Lokman Hekim), yanında yardımcısı ile ava çıkmıştı. Avdan dönerken bir kabile reisi Lokman Hekim'e bir gece misafir kalması için ısrar etti. Lokman Hazretleri de kabul ederek o gece misafir kaldı. Kabile reisi Hazreti Lokman için bir koyun kestirdi. Hazreti Lokman çömezine: — Kesilen hayvanın en temiz iki azasını kes bana getir, dedi. Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesti getirdi. Hazreti Lokman: — Aferin bildin, dedi. İkinci gün başka bir kabile reisi, Hazreti Lokman'a bir gece de kendisinde misafir kalması ve evini şereflendirmesi için ısrar edince, Lokman Hazretleri onu da kırmayıp bir gece de onun evinde kaldı. Orada da ziyafet olarak bir koyun kestiler. Hazreti Lokman gene çömezine bu sefer: — Hayvanın bana en pis yerinden ikisini kes getir, dedi. Yardımcısı yine hayvanın dilini ve kalbini kesip önüne koydu. Lokman Hazretleri çömezine: — Aferin bunu da bildin. Hakikaten insanın ve hayv

Hem Çok Komik Hem Çok Anlamlı

Hem Çok Komik Hem Çok Anlamlı Küçük bir kız öğretmeni ile balinalar hakkında konuşuyordu. Öğretmen bir balinanın insanı yutmasının fiziksel olarak imkânsız olduğunu söyledi, çünkü balinaların boğazı çok küçüktü. Küçük kız Hz. Yunus Peygamber’i bir balinanın yuttuğunu söyledi, sinirlenen öğretmen balinanın insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkânsızdı. Küçük kız şöyle dedi,  'Cennete gittiğim zaman Hz. Yunus'a soracağım'  Öğretmen 'Ya Hz Yunus cehenneme gittiyse?' diye yanıtladı. Küçük kız; 'O zaman sen sorarsın'