Kayıtlar

hastalık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gıybet (Dedikodu) Kanser Hastalığı Gibidir

  Gıybet (Dedikodu) Kanser Hastalığı Gibidir   Bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir söz söylemek, çekiştirmek... Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır...   Gıybet, din kardeşinin işitince üzüleceği bir kusurunu arkasından söylemektir. Yani belli bir mü’minin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Mesela, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde bulunan bir kusur arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur.   Kapalı söylemek, işaret ile hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybettir. Bir Müslümanın günahı ve kusuru söylendik de, elhamdülillah biz böyle değiliz demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahs edilirken, el

En Şiddetli Hastalıklardan Biri Nimete Alışma Hastalığıdır

En Şiddetli Hastalıklardan Biri Nimete Alışma Hastalığıdır Ratib Nablusi hoca anlatıyor: En şiddetli hastalıklardan biri sinsi hastalıktır. Belirtileri görülen yahut hissedilen türden değildir. Yakalandığınızda çok ciddi zarar verir. Bu hastalığın adı “nimete alışma hastalığı”dır. Dört şekilde kendini gösterir. 1- Allah’ın nimetlerine alışmak. Adeta nimet değilmiş gibi görmeye başlamak. Nimetin nimet olduğunu hissetmeyip müktesep hak gibi görmek. 2- Evine giren kişinin ailesini sağ salim görmeye alışması. Onları iyi halde görüp bunun için Allah’a hamdu sena etmemek. 3- Alışverişe gidip market arabasına dilediğini koyup ücretini ödeyerek evine dönerken nimeti vereni ve ona şükretmenin gerektiğini zerre miktar hissetmemek. Bunu gayet normal bir durum olarak görüp adeta en tabii hakkı gibi telakki etmek. 4- Her sabah güven içinde uyanıp sağlığı yerinde bir şikâyeti ağrısı sızısı olmadan kalktığında Allah’a hamd etmemek. Dikkat !!!!! Sen bu durumlardan

En Fecî Hastalık

En Fecî Hastalık Rivayete göre İsa Aleyhsiselâm, teninde alacalar bulunan ve hastalıktan iki şakağı da çökmüş bir şahsa rastladı. O şahıs, üzerindeki hastalıklardan âdeta habersiz bir hâlde kendi kendine: “– Yâ Rabbi! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun ki, insanların pek çoğunu müptelâ kıldığın dertten beni halâs eyledin!” diyordu. İsa Aleyhsiselâm, muhâtabının idrak seviyesini anlamak ve mânevî kemâlini yoklamak maksadıyla ona: “– Ey kişi! Allah’ın seni halâs eylediği hangi dert var ki?” dedi. Hasta şöyle cevap verdi: “– Ey Rûhullâh! En fecî hastalık ve belâ, kalbin Hak’tan gâfil ve mahrum olmasıdır. Şükürler olsun ki ben Cenâb-ı Hak ile beraber olmanın zevk, lezzet ve füyûzâtı içindeyim. Sanki vücûdumdaki hastalıklardan haberim bile yok...” İşte Cenâb-ı Hak da bizleri, en fecî hastalık olan Hak’tan gâfil kalmaktan sakındırmakta, kullarına yakınlığını ve her an onlarla beraber olduğunu âyet-i kerîmelerde şöyle hatırlatmaktadır: “…Nerede olursanız olun,

Üzüntü, Sıkıntı, Bulaşıcı Hastalık, Âfet ve Musibetler Nedeniyle Okunacak Dualar

Üzüntü, Sıkıntı, Bulaşıcı Hastalık, Âfet ve Musibetler Nedeniyle Okunacak Dualar (Aziz ve muhterem kardeşler uzun bir çalışma sonunda her türlü âfet ve musibetler karşısında okunacak bazı duaları derledim. Ben de sizlerin dualarınıza muhtacım…) Üzüntü, Sıkıntı, Hastalık, Âfet ve Musibet Duası 1 اَلْحَمْدُ لِلهِ الّذِي عَافَانِي مِمَّا ابْتَلَاكَ بِهِ، وَفَضَّلَنِي عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقَ تَفْضِيلًا Okunuşu: Elhamdülillâhillezî âfânî mimma ebtelâke bihî ve feddalenî alâ kesîrim mimmen halega tefdîylâ" Anlamı: Seni mübtelâ kıldığı şeyden beni afiyete kılıp, yarattıklarından pek çoğuna beni tafdîl eden Allah'a hamd ederim" derse bu belâ ne olursa olsun bundan afiyette kılınır." Kaynak: İbn Mace, Dua, 22; Tirmizî, Deavât, 37; Tuhfetü'z- zâkirîn, 198 حَسْبِيَ الرَّبُّ مِنَ الْعِبَادِ ، حَسْبِىَ الْخَالِقُ مِنَ الْمَخْلُوقِينَ ، حَسْبِىَ الرَّزَّاقُ مِنَ الْمَرْزُوقِينَ ، حَسْبِيَ الَّذِى هُوَ حَسْبِى ، حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَ

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu Hasan Sezâi Efendi (1669 - 1738) zamanında, Edirne'de, kötü yola düşmüş bir kadın vardı. Bir zaman bu kadın halisane olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti. Salih ameller işlemeye başladı. Fakat uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın Hasan Sezâi'ye gelerek yardım istedi. O da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgul olmaya başladı. Bu arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâi hakkında çirkin iftirâlar yaymaya başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu astılar. O ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâi Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu. Bu şayianın yayılmasından az zaman sonra, Edirne'de müthiş bir uyuz hastalığı peyda oldu. Hasa

Kanser Hastalığına Şifa Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda!

Kanser Hastalığına Şifa Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda ! Önce İhlasla Allah Celle Celâlühe İltica Sonra Sadaka… (Kanser Hastalığına Şifa Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda! İrfan Öztürk Ağabeyden Yaşanmış Bir Hatıra) Avrupa seyahatlerimden birinde idi. Bir kardeşimizi ziyaret maksadıyla yolda giderken, çok samimî başka bir kardeşimizle karşılaştım. Selâmdan sonra ayaküstü sohbete başladık. Kardeşimizin moralinin çok bozuk olduğunu, âdeta konuşmak bile istemediğini hissettim. Kendisine sıkıntısının sebebini sorduğumda şunları anlattı: “Hocam, moralim çok bozuk, eğer bu hâl ve davranışlarımla sizi üzdümse özür dilerim. Mü’min, mü’minin yüzüne tebessüm etmeli ve mü’min kardeşini rahatlatmalıdır. Beşûş bir çehre ile kardeşinin karşısına çıkmalı; ama bugün gönlümde ne tebessüm etmek ve ne de kimse ile görüşüp konuşmak var. Âdeta kalbim ve gönlüm kilitlendi. Size karşı olan sevgimi biliyorsunuz, ama bugün o muhabbet bile tesir etmez oldu. Ne yaptığımı ve ne yapacağımı bile

Kalbi Hastalık ve Reçetesi

Kalbi Hastalık ve Reçetesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.” (Bakara, 10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Haberiniz olsun ki, bedende bir et parçası vardır. O iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o, kalptir.” (Buhârî, Îmân, 39) Ey aziz! Bilinmelidir ki Allah dostları şöyle demişlerdir: Kulun kalbine musallat olan ve onu Allah’a ibadetten alıkoyan hastalıkları ondan uzaklaştırmak, mutlaka yapılması gereken pek mühim bir iştir. Ta ki kalp, onlar sebebiyle Mukallib’inden (kalpleri evirip çeviren Allah tealâ) uzaklaşmasın ve O’na dost olmanın manevî neşesiyle dolup mesrûr olsun. Bahsedilen hastalıklar dört çeşittir: Birincisi; rızık konusudur ve onu elde etmek için gösterilen aşırı endişeler ve gayretlerdir. Hâlbuki bunun tedavisi tam tevekküldür. İki