Ağır İftira ve Geyik Boynuzu
Ağır İftira ve Geyik Boynuzu
Hasan
Sezâi Efendi (1669 - 1738) zamanında, Edirne'de, kötü yola düşmüş bir kadın
vardı.
Bir
zaman bu kadın halisane olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti.
Salih ameller işlemeye başladı. Fakat
uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın
Hasan Sezâi'ye gelerek yardım istedi.
O
da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda
tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgul olmaya başladı.
Bu
arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâi hakkında çirkin iftirâlar yaymaya
başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu
astılar.
O
ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine
aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâi
Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu.
Bu şayianın
yayılmasından az zaman sonra, Edirne'de müthiş bir uyuz hastalığı peyda oldu.
Hasan Sezâi hakkında her kim iftira ve dedikodu etmiş ise ve her kim bu
dedikoduları dinleyip kabul etmiş ise, bu hastalığa yakalandı.
Hastalık,
bu sözlere adı karışmış olanlara yayılıyor, diğer insanlara bir şey olmuyordu.
Hastalığa yakalananların bütün vücutları yara bere içinde kaldı. Hiçbiri
derdine çare bulamadı.
Affı
ve merhameti pek çok olan Hasan Sezâi hazretleri onların bu hastalık sebebiyle
şiddetli acı ve sıkıntı çekmelerine dayanamadı. Mübârek kalbi tahammül
edemeyip, bir gece kılık kıyafetini değiştirerek çarşıya çıktı.
Kahvelerden
birine girdi. Hiç kimse onu tanıyamadı. Uyuz olanlara yaklaşarak;
"-
Sizin derdinizin ilâcı Hasan Sezâi'dedir." deyip oradan ayrıldı.
Ertesi
gün dergâhın önü ana-baba gününe döndü. Hastalığa tutulan herkes çâre bulmak ümidiyle
dergâha koşuyordu.
Hasan
Sezâi Efendi, gelenlerden her birine, onların dergâhın kapısına astıkları geyik
boynuzundan kazıyıp, toz hâlinde veriyordu. O tozu yarasına süren herkes Allah’ü
Teâlâ’nın izni ile şifâ buldu.
Bu
arada herkes hatasını anlayıp, yaptıkları iftira ve dedikodulara pişman
oldular, tövbe ettiler.
Böyle
bir dertten kurtulmuş olmanın verdiği sevinçle, bir sergi açıp üzerine para
attılar. Toplanan paralarla dergâhın kapısına bir çeşme yapıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder