Kayıtlar

Kasım 28, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun)

Resim
  Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun) Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu: “- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun? Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi: “- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''Yat!'' dese yatıyor, 'Kalk!' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?” Diğer asker cevap verdi: “- Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var!”. Namaz kılan askerin cevabı müthişti: “- Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren; seni - beni, canlı - cansız her şeyi yaratan ve ayakta tutan âlemleri Rabbi; Allah’ü Teâlâ’ya niçin itaat

Şişmanlığın İlâcı

  Şişmanlığın İlâcı   İmam Şafiî Rahmetullahi Aleyh buyurdular: “- Eski zamanların birisinde çok şişman bir hükümdar varmış. Tıp uzmanlarını bir araya topladı. Ve onlara: “- Etimi hafifletecek, beni bir parça zayıflatacak bir çözüm önerin, bir yol gösterin!” dedi. Ancak doktorlar ona bir çare bulamadılar.   Daha sonra ona akıl edip ve bu işten anlayan başka bir adam gönderdiler. Hükümdar kendisine gönderilen adama söyle bir göz attı, “- Bu delikanlı mı beni tedavi edecek?” dedi. O genç; “- Allah iyiliğinizi versin, hükümdarım! Ben tabip ve müneccim bir adamım. Bana bir gece süre tanı, ta ki senin burcuna bakarak; senin ilacını tespit edeyim ve ona göre seni tedavi edeyim.” Dedi. Bunun üzerine hükümdar ona uydu. O genç kişi; “- Ey melik eman eman (bana bir kötülük gelmeyeceğine emniyet ver)” dedi. Hükümdar; “- Sana emniyet verdim!” dedi. Bunun üzerine delikanlı hükümdara; “- Senin talihine, burcuna baktım. Senin bir aylık bir ömrün kalmış… Dolayısıyla sen

Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir

                                                   Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir               Âriflerden birine sormuşlar: "- Akıllı ve bilgili insanlar hep yerlerde sürünürken, câhiller ve ahmaklar hep en yüksek mevkilerde bulunuyor. Hâlbuki bunun tam tersi olması gerekmez mi? Bunun hikmeti nedir?" demişler. Hazret şu cevâbı vermiş: "- İnsanlar, akıllarına ve ilimlerine güvenmesinler, her şeyin hep takdîr-i ilâhî ile olduğunu bilsinler ve sadece Allah’ü Teâlâ 'ya güvensinler diye böyledir!" demiş. İmâm-ı Şâfî Rahmetullahi AleyhHazretleri de bu hususta şöyle buyurmuştur: "- Kazâ ve kaderin delillerinden biri de, akıllıların sefâlet içinde, ahmakların şatafat içinde yaşamasıdır." Âyât-ı Kur`ân ile sâbitdir ki, Allah’ü Teâlâ 'ya mülkü dilediğine verir. Dilediğine dilediği vakit dilediği mülkü veren Allah’ü Teâlâ dilediği vakit dilediğinden o mülkü geri alır. Allah’ü Teâlâ dilediğini dilediği vakit azîz, dilediğini dilediği v