Kayıtlar

Ekim 24, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sihirbaz ve Rahip

Sihirbaz ve Rahip Süheyb'den Radiyallahü Anh Rasulullah'in Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Sizden önceki milletlerden birinde bir hükümdar ve onun bir sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca hükümdara: "Ben yaslandım, bana bir genç gönder de ona sihir öğreteyim!" dedi. Hükümdar ona sihir öğreteceği delikanlıyı gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip varidi. Yola çıktığında onun yanında oturup sözlerini dinlerdi. Rahibin sözleri hoşuna giderdi. Sihirbaza giderken rahibe uğrar, onunla bir süre otururdu. Sonra sihirbaza varınca da, adam delikanlıyı döverdi. Bu durumdan rahibe şikâyet edince rahip "Sihirbazdan korktuğunda, beni ailem alıkoydu; ailenden korktuğun zaman da beni sihirbaz bırakmadı dersin!" dedi. O hal üzere gidip gelirken bir gün geçenlerin yolunu kesen büyük bir vahşi hayvanla karşılaştı. Kendi kendine "Büyücü mü yoksa rahip mi daha faziletli bugün öğreneceğim!" dedi. Bir taş aldı ve "

İslâm'ın Kadına Bakış Açısı

İslâm'ın Kadına Bakış Açısı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Kadınlarla iyi geçinin (onlara güzel davranın)!..” (Nisâ, 19) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Cennet (sâliha) annelerin ayakları altındadır!” (Nesâî, Cihâd, 6; Ahmed, III, 429; Süyûtî, I, 125.) Merhamet ummânı Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Mü’minlerin îman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Sizin hayırlı olanınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizî, Radâ’, 11) Dolayısıyla, bilhassa günümüzde kadınlara yönelik gerçekleştirilen hak ihlâlleri ve şiddet, İslâm ahlâkını rûhen hazmetmemiş zorbaların vicdan yoksulluğudur. Ayrıca ruhsuz materyalist eğitimin kültürümüze yerleştirmeye çalıştığı, kadınlarla erkekler arasındaki sun’î ve haksız bir eşitlik yarışı da, aslında kadının, hanımlık ve annelik meziyetlerini zaafa uğratmakta ve onu farkında olmadan tüketmektedir. Bu asrın yorgun ve bitik kadını ile câhiliye devrinin ka­dını arasında sı

Tasavvufi Terbiye

Tasavvufi Terbiye Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Bu (Kur'an), insanlar için basiret nurları, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Câsiye, 20-21) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “İyilik güzel ahlâktır, kötülük vicdânını rahatsız eden, duymasını istemediğin şeydir.” (Tirmizi, Zühd, 52; Müsned, IV, 182) Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, bir yolculuğu esnasında mola vererek bir ağaç altında yemek yemiş, sonra yoluna devam etmişti. Epey bir müddet sonra torbasının üzerinde dolaşan bir karınca gördüğünde çok üzüldü. Onu vatanından ayırmış olmanın derin hüznü içerisinde derhal geri döndü ve yemek yediği mekâna varıp o karıncayı yerine bıraktı. Yine Bahâüddin Nakşibend Hazretleri’nin, intisâbının ilk yıllarında, önce hasta ve muzdarip insanlara, daha sonra sahipsiz

İnsanın Hayat Hikâyesi

İnsanın Hayat Hikâyesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (âhireti) ihmal ediyorlar.” (İnsân, 27) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.” (Tirmizî, Kıyâmet 25. İbni Mace, Zühd 31) Dünya hayatındaki ilâhî imtihanların ders kitabına gereken ciddiyet ve gayretle sarılmıyor, onun içindekilerle amel etmiyor; fânî hayatın câzibelerine aldanıp ebedî hayata lâyıkıyla hazırlanmıyorlar. Hâlbuki insanın tefekkür etmesi gerekmez mi ki, Cenâb-ı Hak onu önce anne karnında, bir su torbasında kanla besledi. Sonra hayat süreceği dünyayı, onun yaşayabileceği şekilde düzenleyip tanzim etti. Saymakla bitiremeyeceği kadar nîmetler ihsan buyurdu. Bütün bu nîmetlerin mukâbili olarak insandan sadece Rabbine “kulluk”ta bulunmasını istedi