Kayıtlar

ağa etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa

Resim
  Sarı Çizmeli Mehmet Ağa   Barış Manço’nun 1979 Yılında meşhur ettiği, Mehmet Ağa Aslen Karamanlı bir Toprak ağasıyken, Osmanlı Dönemi yetkilileri Mehmet ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir tarla vererek " Karaman’daki Bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver bizde sana toprak bağışlayalım. Hayvancılık ve Tarımı geliştir" derler... 1810-1920 tarihleri arasında yaşamış Karaman’ dan Kıbrıs’a 5 kardeşini de alıp gelmiştir. Yörük Türkmendir... Kıbrıstaki Köyünün adının Göçeri olması, Yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir. Yörükler köyü de derlermiş Göçeri köyüne .. Sarı Çizmeli Mehmet ağa, Devlete söz verdiği gibi Tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, İş verir büyük bir aile olurlar... Zamanla 3 bin dönümden fazla toprağı olur. Kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da birer dönüm toprak bağışlarmış. Fakir fukara bir kahvehaneye, ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları Sarı

Ladikli Ahmed Ağa

Resim
Ladikli Ahmed Ağa Doğumu Ve Ailesi 1304 (1888) yılında Konya Vilayetinin Sarayönü Kazasına bağlı, Lâdik (Halıcı) Kasabasında dünyaya gelir. Babasının adı Mehmet, annesinin adı Emine'dir. Yusuflar Sülâlesindendir. Üç erkek bir kız olmak üzere dört kardeştir. Yıllarca çobanlık yaptığından dolayı muhitinde ÇOBAN AHMET olarak tanınmıştır. Sonradan Elma soyadını almıştır. Manevi bir yolla kendisine “Hüdâî” adı verilmiştir: Ol Mevla’m koymuştur Hüdâî adım, Melekler ederler gökte feryadım, Mevla’mın aşkından almışım tadım, Yansa da ayrılmaz haktan Hüdâî… Hatice Hanımla evlenmiştir. İkisi oğlan dördü kız olmak üzere altı tane çocuğu vardır. Hâlâ hayatta olan çocuk ve torunları vardır. Okur-Yazarlığı Hikmeti ilahi ÜMMÎDİR (Okuma yazması yoktur). Bu durumunu şu beytinde dile getirmektedir: Bir Üstaddan okumadım, yol nedir erkân nedir? İım-i Zahir okumadım, kalpteki bürhan nedir? Ey beni yaratan Hüda’m, cümle bilgi sendedir… Dertliler geldi

Takkeci İbrahim Ağa Camii

Resim
Takkeci İbrahim Ağa Camii Mimar Sinan tarafından inşa edilen cami Topkapı'da bulunuyor. Rivayetlere göre: 1500'lü yıllarda Topkapı surlarının dibinde, küçük bir kulübede fakir bir takkeci yaşarmış. Hayattaki en büyük isteği bir cami yaptırmakmış ancak takke satarak ekmeğini bile zor kazanırmış.  İbrahim Efendi adındaki bu takkeci, bir gün rüyasında bir zat görür. Bu zat ona: "- Rızkın iki salkım üzümdedir, Bağdat'a git." der.  Aynı rüyayı üç kez gören İbrahim Efendi, "- Herhalde bize yol göründü!" diyerek yola koyulur.  Bağdat'a vardığında onun kuru ekmek yediğini gören bir hancı, İbrahim Efendi'ye acıyarak kapının önündeki asmadan iki salkım üzüm kopartır ve İbrahim Efendi'ye verir.  Ardından İbrahim Efendi'ye nereden geldiğini sorar. İbrahim Efendi de durumu anlatır.  Hancı, "- Bir rüya için buralara gelinir mi? Ben de rüyamda İstanbul'da, Topkapı'da yaşayan bir İbrahim Efendi'nin k

Adam

Adam Ayasofya Câmii’nin yanında kendi adına bir medresesi bulunan Câfer Ağa, ahbaplarını evine dâvet etmek için uşağını birine yollamış... Uşak adamın evine varmış, kapıyı süratle çalarak. -Kalk, kalk; hemen toparlan... Ağa seni istiyor!” şeklinde kaba davranışlarda bulunmuş,  Adam: - Ağanın bana gönderecek bir adamı yok muydu ki, senin gibi bir eşeği yolladı? deyince, uşak cevabı yapıştırmış: - Câfer Ağa diğer adamlarını öteki “adamlara” gönderdi. Beni de “sana” yolladı!

Fırıncı Mehmet Ağa

Fırıncı Mehmet Ağa Fırıncı Mehmet Ağa, dedemi ziyaret etmek için Dörtyol’dan trene biner. Sarayönü’nde iner. Oradan Lâdik’e gelmek için -o zaman çok yoktu zaten- bir vasıta bulamaz. Bu sırada merkebi olan delikanlı bir Lâdikliye rast gelir. Tanıştıktan sonra beraber gelmek için Lâdik’e yönelirler. Sırayla eşeğe binerek nihayet Lâdik kabristanına kadar gelirler. Mehmet Ağa, delikanlıya -“Ben şimdi kabirdekilere duâ edeceğim. Sen de âmin diyesin” der ve ellerini kaldırır. Delikanlı ise eşeğin yularından çok sıkı tutuyor ve kaçırırım diye çok korktuğu için duâya ellerini kaldırmıyor. Mehmet Ağa: —Evladım, eşeğe eziyet etme, bırak yularını hayvan serbest kalsın, deyince çocuk: —Nasıl bırakayım amca! Bu hayvan çok huysuz, hemen kaçar. Babam da beni çok döver, der. Mehmet ağa ise: —Hele sen bırak, sözümü dinle, deyince çocuk eşeğin yularını bırakır. Ancak huysuz eşek kaçıp fırlayacağı yerde yönünü kabristana doğru döner, kulaklarını diker ve dua yapılıp bitinceye kadar hi

Kabağın Sahibi Razı Olmadı

Kabağın Sahibi Razı Olmadı Osmanlı zamanında bir derviş berbere gider, saçını kazıttırır. Tıraş biteceği sırada içeriye iri yarı bir yeniçeri ağası girer. Berber koltuğundaki dervişin kafasına bir şaplak patlatarak küçümseyen bir sesle: -"Kalk bakalım kabak, ben tıraş olacağım!" diye bağırır. Zavallı yarı cavlak derviş süklüm püklüm koltuktan kalkar. Bir köşede beklemeye başlar. Bu arada yeniçeri ağası tıraşını olur. Koltuktan kalkar ve köşede oturan dervişin başına tekrar bir şaplak patlatarak; -"Şimdi geç otur bakalım kabak, tıraşını olabilirsin!" diye alay eder. Sonra atına bineceği sırada; yukarıdan ürkerek kopup gelen at arabası ağaya hızla çarpar. Yeniçeri ağası dengesini kaybedip yere düşer. Fakat ayağı üzengiye takıldığı için ürken atı ağayı yerlerde sürükler. Neden sonra at tekrar koşarak gelir ve sürücüsü asılı olduğu halde berberin önünde durur. İnsanlar yardım için dışarıya çıktığında iş işten geçmiş, yeniçeri ağasının kafası paramparça ol