Kayıtlar

Eylül 16, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Söyle Bana

  Söyle Bana   Ey tabip ayrılık derdine çare var mıdır söyle bana Aşk narı yanında acep cehennem nar mıdır söyle bana   Ne zaman bir güzel sevmeye kalksak âlem bizi tan eyler Hulusi gönülden sevmek sevilmek ar mıdır söyle bana   Her kim ki sevene olursa engel zanlar içinde kalır Her kim ki sevmese itikadımca kinler içinde kalır   Ne vakit goncaya dokunsa bülbül kanlar içinde kalır Dünya âşıklara gülşen mı yoksa har mıdır söyle bana   Sevdikçe aşk derdi boylanıp büyür içimde ur misali Gönül kalesinde hakikat budur yıkılmaz sur misali Fikrinde zikrinde enelhak diyen Hallaç Mansur misali SADIK MİSKİNÎ’ye reva görülen dar mıdır söyle bana   Âşık Sadık Miskinî

Güzellik Eyle

  Güzellik Eyle   Hasretin çektiğim canım efendim bir güzellik eyle Ateş-i aşkından halim nicedir sor güzellik eyle Seven sevdiğine zulüm eylemez kötü söz söylemez Güzellik güzelin tabiatıdır var güzellik eyle   Bu dünyada murat almak istedim murat alamadım Gönlümce sevinip gülmek istedim bir gün gülemedim Ayrılık derdiyle derdimend oldum derman bulamadım Yaralı gönlümün tabibi sensin sar güzellik eyle   Aşkın şerbetini içtim elinden mestaneyim işte Ferhatlar Keremler Mecnunlar gibi efsaneyim işte Şemin çevresinde döner dururum pervaneyim işte Bana bir bergüzar zülfün telinden ver güzellik eyle   Âşık Sadık Miskinî

Namertlere Duyurulur

  Namertlere Duyurulur   Mertler için dost ve dostluk önemlidir. Namertin çevresi ve silahı çok olsa da Onlar Allah yolunda gidenlere vız gelir Sivrisinek de sadece vızıltıdan ibarettir.   Yıldırım Yorulmaz

Gelin Dostlar

  Gelin Dostlar   Gelin dostlar gelin kardeşlerim Gelin oturalım yanyana Gelin bağdaş kuralım şu sedire Anlaşalım bilişelim görüşelim Gelin ey sizler gelin diz dize daha sıkı Doyasıya görelim yüzlerimizi Sevelim birbirimizi gönülden Görünüşte savaştayız ama Aslında uzlaşmışız ezelden Bahçeye çıkalım açılmış güller görelim Güllerin en güzelini derelim Etek etek dökülelim sevgilinin önüne Sevelim-sevilelim Gel ey gül yüzlü kardeşim gel güzelim Bizden yüz çevirme bizi gönülden çıkarma Biz gönül hırsızı değiliz emin insanlarız Biz bu yokluk âleminde her zaman varız Nefesimiz o gül bahçesinden Yüreğimiz dostluk kardeşlik Aşk gibi pusuda sevgiliyi bekleriz Aşka da o ilâhî sevgiliye de kuluz biz Bu kullukta yüceyiz bu kullukta yüceliriz Gül bahçesine geliniz   Mevlana Celaleddin Rumi Türkçesi: Mehmet ÖNDER

Vatan Sevgisi

  Vatan Sevgisi   Cesur olur bağrında vatan sevgisi olan Ölüm denilen sona güle, oynaya gider. Albayrağa baktıkca bağrı gururla dolan Vatan düşmanlarına karşı koymaya gider.   Yurt olmaz bu yurt, güneşe, yıldız, orağa Kanımızla can verdik tarih boyu toprağa. ”Ya Bismillah’ deyipte Türk kalktımı ayağa ”İlk Hedef Akdenizdir’ der, ileriye gider…   En modern silahların sahibi olsalar da En güçlü ordularla Türk’e saldırsalar da Gökten, yerden, denizden ölüm yağdırsalar da Zafer beklerken düşman, mağlup geriye gider.   Orhan Afacan

Türkiye’m

  Türkiye’m   Edirne’de bayrak bayrak çalkandım, Ardahan’da göğüslere kalkandım. Erzurum’da yanardağdım volkandım. Sevdan ile sarhoş oldum Türkiye’m, Aklım aldın, bir hoş oldum Türkiye’m.   Mekik mekik, renk renk halı dokunur, Ispartalım, saçına gül sokunur, Sana aşkım gözlerimden okunur, Sevdan ile sarhoş oldum Türkiye’m, Aklım aldın, bir hoş oldum Türkiye’m.   Selimiye, Dolmabahçe, Hisarlar… Bu ülkeye Türk mührünü basarlar, Kal’alarım destan, destan susarlar, Sevdan ile sarhoş oldum Türkiye’m, Aklım aldın bir hoş oldum Türkiye’m.   Yüzyıllardan sesleniyor bize bak, Hançer, bar, çaydaçıra, madımak, Türkü türkü bizim olmuş bu toprak. Sevdan ile sarhoş oldum Türkiye’m. Aklım aldın, bir hoş oldum Türkiye’m.   Amasya’dan Çankırı’dan Mardin’den, Silifke’den, güzellerin yurdundan, Harman, harman savrulmuşum derdinden, Sevdan ile sarhoş oldum Türkiye’m Aklım aldın bir hoş oldum Türkiye’m.   Erzurum’da dadaşın var barın var Erc

Fatih’le Çağdaş Bir Hesaplaşma

  Fatih’le Çağdaş Bir Hesaplaşma   Her delikanlının senin yaşında, Kavak yelleri eserken başında;   Ta... bilmem nereden şu kadar yolu Gelip, almak var mıydı İstanbul’u?   Bunca zahmet, bunca şehit, bunca kan… Neden yaptın bunu Sultan Mehmed Han?   Hatanı silmedi hala asırlar, Hele işlediğin öbür kusurlar…   Ayasofya’yı camiye çevirdin; Bilmiş ol ki büyük bir çam devirdin..   Minareler diktin dört bir yanına Kubbedeki Haç’ın kıydın canına…   Korkudan sustular güzelim çanlar, Sultanım! İrtica değil mi bunlar! ? ?   Balkanlarda gürledin, çaktın Mora’da Ne işiniz vardı beyim orada?   Yaptığın bu yanlış yüzünden Bütün avrupanın düştük gözünden.   Bulgarın elini sıkmaz olduk, Yunan’ın yüzüne bakmaz olduk…   Neyse ki çağımız füze çağıdır, Ayasofyanın da müze çağıdır.   Şol dört minare, dört dikili taş. Gibi sessiz kılıp eyledik çağdaş…   Eğer uğramazsak kem bir nazara Belki korlar bizi Ortak Pazara..! !   Niyaz

Oğuzname

  Oğuzname   Er meydanlarından çekilir oldun, Çorak iklimlere ekilir oldun, Eğilmek bilmezdin bükülür oldun... Sürer mi bu gaflet; daha kaç sene? Uyan ey Türk uyan! Uyumak nene?   Boşaldın boşaldın.. Dolabilmedin, Gidişin o gidiş.. Gelebilmedin... Döktüğün kanları alabilmedin... Şah damarlarına yapışan kene Sömürür mü seni; daha kaç sene?   Bakın şu Oğuz'un torunlarına; Kara taş bağlamış karınlarına! Umutsuz gözlerle yarınlarına Bakarlar mı dersin; daha kaç sene? Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene!   Eski sandıklarda harsın, tören ey! Hain, çaşıt dolu; yanın, yören ey! Bağlı tutsak sanır seni gören ey! Bu böyle sürer mi; daha kaç sene? Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.   Bak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul: Ey Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul! Silkin! ... Öz mâyanla yeniden yoğrul! İnsanlığı nûra kavuştur yine Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.   Acunda ne varsa kurudan, yaştan Al Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş&