Kayıtlar

Sene etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şaban Ayında 1000 Senelik İbadet Yazdıran Zikir

Şaban Ayında 1000 Senelik İbadet Yazdıran Zikir                   لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَلَا نَعْبُدُ إِلَّا إِيَّاهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ .   Okunuşu: “Lâ ilâhe illallâh velâ na'budu illâ iyyâh muhlisine lehud-din velev kerihel kâfirûn.”   Anlamı: “Allah Teâlâ’dan başka ilâh yoktur. Biz ancak ona ibadet ederiz. Kâfirler istemese de biz taatimizi sırf O’na tahsiz ederiz.” Kaynak: (Safûrî, Nüzhetül-mecâlis, 1/144)      Sayısı yok… Şaban ayında hergün en az 3-7 kere)   Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz, Şaban Şerif ayına da çok değer verir ve: اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبٍ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ “Allahümme bârik lenâ fi Recebe ve Şabân. Ve belliğnâ Ramazân.” “Allâhʼım! Receb ve Şâban’ı bize mübârek eyle! Bizi Ramazan’a kavuştur.” (Taberânî, Evsat, IV, 189; Beyhakî, Şuab, V, 348. Krş. Ahmed, I, 259) diye dua ederdi.

106 Sene Evvel Çanakkale Siperlerinden Ramazan-ı Şerife Dair Bir Mektup

Resim
106 Sene Evvel Çanakkale Siperlerinden Ramazan-ı Şerife Dair Bir Mektup   “Benim güzel kızım, Bu gün Temmuz 14, Ramazan’ın ikinci günü.   Şeyhülislam oruç tutmayabilirsiniz diye fetva yayınlamış,   Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim.              Sahur vakti çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum.   Onlarla sahur ettim.   Gündüzü yeni siperler kazdık. Hiç susamadım. Taarruz arttı. Kafamızı çıkaramadık.              Akşam olunca bir asker ezan okudu.   Siperin içinde matara elden ele dolaştı.              Herkes orucunu su ile açtı.   Ben zannettim ki sadece ben oruçluyum.   Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş.              Matara en son bana geldi.   Geldi ama ben kendimden utandım.              Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlar.              Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi mahcup hissettim. O gün oruçlu şehit olan Erzurumlu, Darendeli, Edinceli, Afyon’lu ve Yeniceli’nin hak

Her Ayın Üçer Gününü Oruçlu Geçirmek Bütün Seneyi Oruçlu Geçirmeğe Bedeldir

  Her Ayın Üçer Gününü Oruçlu Geçirmek Bütün Seneyi Oruçlu Geçirmeğe Bedeldir Hz. Ali Radiyallahü Anh ’ın anlattığına göre Resûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “— Sabır ayını yâni Ramazan ayını oruçla geçiriniz. Her ayın da üçer gününü oruçlu geçiriniz. Bu şekilde hareket etmek, bütün seneyi oruçlu geçirmeğe bedeldir.” Şakfk Ukaylî Radiyallahü Anh anlatır: “— Bir defasında Medine'ye gitmiştim. Bu sırada Ebû Zer Gıffârî Radiyallahü Anh ile karşılaştım. O anda kendi kendime: “— Bakalım bugün Ebû Zer ne hâl üzere, öğreneyim.” dedim ve kendisine sordum: “— Oruçlu musun?” Dedi: “— Evet!” Bu sırada o, yanındaki diğer bâzı kişilerle, halîfe Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'ın huzûruna girmek için beklemekteydi. Biraz sonra hep birlikte girdik. İçeride bize, bir tabak içinde hurma ikrâm edildi. Ondan, Ebû Zer Radiyallahü Anh da yedi. Bunun üzerine ben, oruçlu olduğunu hatırlatmak için elimle kendisini dürttüm. O da dedi ki: “— Sana söylemiş oldu

Otuz Sene Okuduktan Sonra İlmin Başını Köylüden Öğrendi

Otuz Sene Okuduktan Sonra İlmin Başını Köylüden Öğrendi Deli Hüseyin Ağa derler bir adam vardı. Yirmi yaşlarında evlenmişti. Nikâhına gelen hocaların sohbetlerini görüp onlara hayran kaldı. Kendisi de onlar gibi okuyup âlim olmaya karar verdi. Zengin hali vakti yerinde olan Hüseyin Ağa, evlendikten bir- iki gün sonra, karısından izin alıp İstanbul’a" ilim tahsiline gitti. Bütün malını karısına ve anasına bırakan Hüseyin Ağa, İstanbul’da tam otuz sene ilim tahsil etti. Bu otuz sene içinde köyünü ve gencecik bıraktığı hanımını aklına bile getirmemişti, hafız-ı Kur’an olduğu gibi, Arabi ilimleri de öğrenip tam bir dersiam (üniversite hocası) yetişti. Otuz sene sonra memleketine gitmeye karar verdi, İstanbul'dan yola çıkıp, o zamanın vasıtaları ile memleketine vardığında, köyüne varmadan akşam olmuştu. Yakın bir köye misafir oldu. Akşam köyün camiinde vaz-ü nasihat etti. Halk birçok müşkülünü, o gece ondan öğrenmek fırsatını buldular. Yatsı namazından sonra, misafir

1932 Senesinde Güzellik Yarışması Neyin Zaferi

Resim
Bu Milletin Namusunu 1932 Yılında Böyle Sattılar!!! 1932 Belçika güzellik yarışması ve Keriman Halis Fransa'daki dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman'nın torunu diye böyle taktim etti. Kafir batılı devletler işte Kemalist rejimin kadınlara verdiği hak profil ismine T.C yazmakla Türk olunmaz… Gerçek manada Türk olan bu namussuzluğu eyleme döker, bunları yapanların izinden gitmez! Keriman Halis’in dünya güzeli seçilmesin de jürinin tavrı… Yarışmayı gören Halit Turhan Bey’in anlatımları Hâlid Turhan Bey Hatıraları’nda Keriman Hâlis Ece’nin dünyâ güzeli seçilmesini şu şekilde anlatıyor: 1932 senesinde yine Cumhûriyet Gazetesinin tertiplediği güzellik yarışmasını Keriman Hâlis kazanmıştı. Aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünyâ güzellik yarışması düzenlenmişti. Keriman Hâlis bu yarışmaya Türkiye’yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kimselerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünden kı

Benim Ağaç Senede İki Defa Meyve Verdi

Benim Ağaç Senede İki Defa Meyve Verdi Bir gün geziye çıkmıştı Nûşirevân. Yanında da veziri vardı. Gezerken bakmış ki, yolda çok yaşlı bir dede meyve ağacı dikiyor. Selâm verip der ki adama: - Amca, hayırdır, sen bu yaşa gelmişsin, bu ağacın meyvesini yiyemezsin. Bu ağaç kim bilir kaç sene sonra meyve verecek? Niye bu zahmeti çekiyorsun? - Padişahım, bizden öncekiler dikti biz yedik. Biz de dikelim ki, bizden sonrakiler yesin. Padişah "Zih" der. "Zih" Farsça aferin demek. Sâsânî ananesine göre Padişah "Zih" dediğinde, o kimseye 100 altın verilir, yani bir kese altın. Bunun için ihtiyara 100 altın verilir. Bunun üzerine ihtiyar dede der ki: - Gördünüz mü padişahım, meyveleri şimdiden yemeye başladık. Padişah, bir daha "Zih" der. İhtiyara 100 altın daha verilir. - Allah Allah, her ağaç senede bir defa meyve verir, benimki ise senede iki defa meyve verdi hükümdarım. Nûşirevân, tekrar "Zih" der 100 altın daha ver

Otuz Senede Neler Öğrendin?

Otuz Senede Neler Öğrendin?   Şakîk-ı Belhî hazretleri talebesi Hatim-i Esam'a sordu: “- Otuz senedir benden ilim tahsil ediyorsun? Neler öğrendin?” “- Sekiz şey öğrendim efendim.” “- Neymiş bu sekiz şey?” “- Birincisi:  Halka baktım, herkes kendine bir arkadaş, birdost seçmiş. Herkesin dostu, kabre kadar arkadaş oluyor. Definden sonra çekip geliyor. Düşündüm, ben öyle bir dost bulmalıyım ki, devamlı arkadaşım olsun, kabirde de beni yalnız bırakmasın. Böyle bir arkadaş ise ancak sâlih amel olurdu. Ben de onu seçtim.” “- Güzel seçmişsin. Diğerleri ne?” “- İkincisi:  Halka baktım, çoğu nefsine esir olmuş. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, nefsine hâkim olan kimsenin yerinin Cennet olduğu bildirilmektedir. Kur'ân-ı Kerîmin hak olduğunu bildiğim için nefsime esir olmadım, onunla mücâdele edip Hakkın emrine boyun eğmek mecburiyetinde bıraktım.” “- Allah seni mübarek etsin!” “- Üçüncüsü:  “Halka baktım, dünyanın fâidesiz meşgalesi içine boğulmuş didin

Hz. Âdem gibi 200 Sene Tevbe mi Ettin?

Hz. Âdem gibi 200 Sene Tevbe mi Ettin? En küçük bir sorunu bahane edip depresyona girenler. Stressiz gün geçirmeyenler. Bunalımdayım diyenler. Üzgünsünüz demek? Hz. Âdem Aleyhisselâm gibi 200 sene tevbe mi ettin? - Hz. İbrahim Aleyhisselâm gibi ateşe mi atıldın? - Hz. Zekeriyya Aleyhisselâm gibi testereyle mi kesildin? - Hz. Yusuf Aleyhisselâm gibi kuyuya mı atıldın? - Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem gibi Taif’te mi taşlandın? O’nun gibi namaz kılarken başına işkembe mi konuldu, dişin mi kırıldı, yüzüne mi tükürüldü? Hicrete mi zorlandın, sevdiklerinden mi ayrıldın? - Hz. Hamza Radiyallahü Anh gibi burnun, kulağın mı kesildi? - Musab Bin Umeyr Radiyallahü Anh gibi kolların mı kesildi? - Cafer Bin Ebi talip Radiyallahü Anh gibi ok, mızrak ve kılıç darbeleriyle yaralandın mı? - Ammar bin Yasir Radiyallahü Anh, Sümeyye Radiyallahü Anha gibi işkence mi gördün? - Bilal Radiyallahü Anh gibi kızgın kumlara yatırılıp, üzerine taşlar mı kond

Hicri Sene Sonu Duası

Hicri Sene Sonu Duası Zilhicce Ayı’nın Sonunda Okunacak Dua Rivâyet olunduğuna göre; “Her kim zilhiccenin sonunda üç kere, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ، أَللّٰهُمَّ مَا عَمِلْتُهُ ف۪ى هٰذِهِ السَّنَةِ مِمَّا نَهَيْتَن۪ى عَنْهُ وَلَمْ تَرْضَهُ وَنَس۪يتُهُ وَلَمْ تَنْسَهُ وَحَلُمْتَ عَلَيَّ بَعْدَ قُدْرَتِكَ عَلٰى عُقُوبَت۪ي وَدَعْتَن۪ى إِلَى التَّوْبَةِ مِنْهُ بَعْدَ جَرَآئَت۪ى عَلٰى مَعْصِيَتِكَ، أَللّٰهُمَّ فَإِنّ۪ي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْهُ فَاغْفِرْل۪ي مَا عَمِلْتُهُ ف۪يهِ مِنْ عَمَلٍ تَرْضَاهْ وَوَعَدْتَن۪ى عَلَيْهِ الثَّوَابَ، فَأَسْئَلُكَ أَللّٰهُمَّ يَاكَر۪يمُ يَاذَالْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ أَنْ تَقْبَلَهُ مِنّ۪ى وَلَا تَقْطَعَ رَجَآئ۪ى مِنْكَ يَاكَر۪يمُ، وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ.   ? ? Anlamı: “Ey Allâh-ım! Senin râzı olmayıp beni nehyettiğin şeylerden bu sene her ne yaptıysam, ben onları unuttum, Sen