Kayıtlar

dil etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cebrail Aleyhisselâmın Dilinde Namaz

Cebrail Aleyhisselâmın Dilinde Namaz   Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki... “- Ümmetimin önünde muhakkak 5 yokuş vardır. Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh sordu: “- Nedir bu yokuşlar Ya Rasûlullah?” Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki: “1. Ölüm ve onun zorluğu,” “2. Kabir ve onun yalnızlığı,” “3. Münker ve Nekir'in sualleri ve Onların heybetleri,” “4. Terazi ve onun hafifliği,” “5. Sırat Köprüsü ve onun inceliği.” Hz Ebubekir Radiyallahü Anh, bu sözü işitince öyle çok ağladı ki onunla birlikte yedi kat gök ve melekler ağladı. Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselâm indi ve dedi ki: “- Ya Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebu Bekir Radiyallahü Anh'e söyle ağlamasın şu sözü işitmedi ki: “- Ölümden başka her şeyin çaresi vardır!” Sonra Cebrail Aleyhisselâm şöyle buyurdu: “1. Her kim sabah namazını kılarsa; ölüm ve onun zorluğu kolay olur.” “2. Her kim öğle namazını kılarsa; kabir ve darlığı ona kolay olur.” “3. Her ki

Dil Beytini Pâk Eden

  Dil Beytini Pâk Eden                                                                 Dil Beytini pâk eden, Dervişi ankâ eden, Âlem-i lâhûte giden, Mevlâ zikridir, zikri.   Derdine dermân eden Sırrına cevlân eden Mânâda sultân eden Mevlâ zikridir, zikri.   Âşıkların zikri Hû! Zikri Hû'dur, fikri Hû! Vecde gelip diye Hû! Mevlâ zikridir, zikri.   Zikirden hâlet alan, Âşinâ-yı rûh olan Ukbâda devlet bulan Mevlâ zikridir, zikri.   Terk ehline karışan, Hem zevkine erişen, Bahr-i ledünle görüşen, Mevlâ zikridir, zikri.   Erenlerin yolunu Sürerler hep demini Dervîşlerin muîni Mevlâ zikridir, zikri.   Şeyh yedini kim tutar Ref-i hicâb ol ider Cânân iline gider Mevlâ zikridir, zikri.   Nureddin diri kılan, Tevhid çerağı yakan, Tevhidle çerağı yanan, Bi-hamdillâh tevfîk olan Mevlâ zikridir, zikri.   Seyyid Muhammed Nûreddîn Cerrâhî Kuddise Sirrûh

Dil İle Dua Etmek Yeterli mi?

                                                        Dil İle Dua Etmek Yeterli mi?   Musa Aleyhisselâm, Allâhü Teâlâ hazretlerine dua eden, çok yalvaran ve tazarru eden bir kişiye rastladı.             Musa Aleyhisselâm, (o kişinin hâline bakarak acıdı ve kendi kendisine); “- Eğer bu adamın haceti benim elimde olmuş olsaydı; elbette onu yerine getirir ve ihtiyacını giderirdim!” dedi. Musa Aleyhisselâm’ın böyle şeyleri kalbinden geçirmesi üzerine Allâhü Teâlâ hazretleri Musa Aleyhisselâm’a vahyetti: “- Ey Musa! Ben ona karşı elbette senden daha çok merhametliyim! Lâkin o bana dua ediyor; ama onun bir koyunu var ve onun kalbi hep koyunundadır. Hâlbuki ben, diliyle bana dua edip, kalbi benden başkasında olan kişinin duasını kabul etmem!” buyurdu. Musa Aleyhisselâm, adama bunu hatırlattı. Ve bu konuda ona öğüt verdi. Adam da bütün kalbiyle Allâhü Teâlâ hazretlerine yöneldi. Ve . Haceti yerine getirildi. (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:8 S:619)

Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü

  Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü   Muhakkak ki dil sadece ve sadece Allâh’ü Teâlâ hazretlerini zikretmek ve Allâh’ü Teâlâ hazretlerine dua etmek için yaratıldı. Yoksa: 1- Dünya kelâmı, 2- Gıybet, 3- Bühtan, 4- İftira. 5- Yalan ve 6- Benzeri şeyler için değil...   “- Dil sadece ve sadece Zikir, şükür ve hamd için geldi. Gıybet, halkın dedikodusunu yapmak için verilmedi. Ey hakkı tanıyan..."   İnsanın ilk ve Son Sözü?   Bizim babamız Âdem Aleyhisselâm'ın kendisine ilk telaffuz ettiği ve kendisiyle ilk kez konuştuğu sözü; esnediği zaman:   “El-hamdu lillahi (Hamd Allah'ındır)." demesidir.   İnsanoğlunun son duası (sözü de) bu olacaktır.   (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:420)

Pirim Abdulkadir’in

  Pirim Abdulkadir’in   Cem olmuş dervişlerin, Pirim Abdulkadir’in; Yolunda sadıkları, Pirim Abdulkâdir’in.   Elim verdim eline, kurban oldum diline, Canım fedâ yoluna, Pirim Abdulkâdir’in.   Arısının bâlıyım, bahçesinin gülüyüm, Bağının bülbülüyüm, Pirim Abdulkâdir’in.   İnkâr eden ol eri, Mürşid eder şeytanı, Aslı durur Geylâni, Pirim Abdulkâdir’in.   Sana derim hey kişi, çıkar kalp’ten teşvişi, Od’a yanmaz dervişi, Pirim Abdulkâdir’in.   Hakk katında uludur, İki cihan doludur, Eşref oğlu kuludur, Sultan Abdulkâdir’in.     Eşref oğlu RÛMİ Kuddise Sirrûh

Canı Dilden Aşık Oldum

  Canı Dilden Aşık Oldum   Âşık oldum canı dilden, Muhammed’e Muhammed’e, Mevlam bizi ümmet eyle, Muhammed’e Muhammed’e.   Âşık olan irfan bulsun, ciğer yansın püryan olsun, Bir canım var kurban olsun, Muhammed’e Muhammed’e.   Rüyada görüştür bizi, murada eriştir bizi Mevlam sen kavuştur, bizi Muhammed’e Muhammed’e.   Ebubekir sağ yanında, Hz. Ömer sol yanında; Osman Ali divanında Muhammed’in Muhammed’in.   Gökten Kuran inmedi mi, taç başına konmadı mı? Hak Peygamber demedi mi Muhammed’e Muhammed’e… (Sallallahu alâ Muhammed sallallahu aleyke Ahmed.)

Yem-i Âteş-Hûruş-ı Dilde Oldukça Sükûn Peydâ

  Yem-i Âteş-Hûruş-ı Dilde Oldukça Sükûn Peydâ   يم آتش حروش دلده اولدقچه سكون پيدا ايدر هر داغ حسرت تنده بر كرداب خون پيدا Yem-i âteş-hûruş-ı dilde oldukça sükûn peydâ Eder her dâğ-ı hasret tende bir girdâd-ı hûn peydâ   بو عالم پاى تا سر كوه كوه محنت و غمدر ايدر هر تيشه كار آرزو بيستون پيدا   Bu âlem pây-tâ-ser kûh kûh-ı mihnet ü gambur Eder her tîşe-kâr-ı ârzû bir Bî sütûn peydâ   كران ايتسون قو دللر تار زلفك اولسون تك رخك باغنده نيجه مشك بيد سر نكون پيدا Girân etsün ko diller târ-ı zülfün olsun tek Ruhun bâğında nice müşk-i bîd-i ser-nigün peydâ   لب شوخ نكاه چشمك اولدوقچه ترنم ساز ايدر هر جنبش مژكانى بر نقش فسون پيدا Leb-i şûh-ı sigâh-ı çeşmün oldukça terennüm-sâz Eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ   بو لعبتكاهده اى نائلى بيلمكدر حكمت نه زير حرقهدندر هفت طاس نيلكون پيدا Bu lu'betgâhda ey Nâ'ilî bilmektür hikmet Ne zîr-i hırkadandur heft-tâs-ı nilgûn peydâ   Nâ'ilî   Günümüz Türkçesi: Gönlün ate

Ehlullâh’ın Dilinden Kibâr-ı Kelâm

  Ehlullâh’ın Dilinden Kibâr-ı Kelâm   ·      “Aklın kemali Allah’ü Teâlâ’nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.”   ·      “Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise vatanı yok demektir.”   ·      “İtaatle Allah’ü Teâlâ’ya yakın olan kimse, insanlar arasında garip kalır.”   ·      “Cismin / vücudun hareket etmesi onda hayat olduğunun delili olduğu gibi, ibadet de Allah’ü Teâlâ’yı hakkıyla biliyor olmanın delilidir.”   ·      “Kusurunu itiraf eden kimse sonsuz övgüye lâyıktır. Böyle bir kimse Allah indinde de makbul bir kuldur.”   ·      “Nimete nankörlük yapmak kınanmış ayıplanmıştır. Ahmakla arkadaşlık yapmak ise zulmettir (uğursuzluk getirir).1 İbn-i Hacer-i Askalânî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri   ·      “Her kim günahları terk ederse Kalbi incelir. Ve Her kim haramı terk eder helal yerse düşünceleri saflaşır (tertemiz olur). Allah’ü Teâlâ bazı peygamberlerine vahy etmiştir ki; Sana Emrettiğim şeylerde bana itaat et.

Dilin hep Allah'ü Teâlâ’yı Zikretsin!

  Dilin hep Allah'ü Teâlâ’yı Zikretsin!   Abdullah ibni Büşr Radıyallahu Anh şöyle diyor: Bir bedevî Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem'in huzuruna gelerek: “- Ey Allah'ın elçisi! İslâmiyet'in emirleri çoğaldı. Bana dört elle sarılacağım az bir şey söyle!” dedi. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “- Dilin hep Allah'ü Teâlâ’yı zikretsin!” (Tirmizi)

Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın Farsça Ve Habeş Dili Tekellümü

  Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın Farsça Ve Habeş Dili Tekellümü   Hâlid İbn-i Saîd’in kızı ve Hâlid (İbn-i Zübeyr) in anası (Eme) Radiyallahu Anh â’dan Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: (çocukluğumda) babamla berâber üzerimde sarı (renkli) bir gömlek giyimli olarak Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in huzûruna gelmiştim. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem (beni tatyîb için): “- Hasene! Hasene! (Güzel! Güzel!)”, buyurdu. Habeş dilinde hasene (güzel şey) demektir. Bu sırada ben (Resûlullah’ın iki küreği arasındaki yumurta cesâmetinde bulunan) nübüvvet hâtemi (mühürü) yani (et beni) ile oynamağa başladım; babam beni men’ etti de Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem babama: “- Çocuğu kendi hâline bırak!” buyurdu. Sonra (bana da) üç def’a: “- Çocuğum çok yaşa da gömleğini güle güle giy, eskit, yırt, yenisini giy!” buyurdu. (Hadîsin râvîlerinden Abdullah İbn-i Mübârek Radiyallahü Anh demiştir ki: Ümm-i Hâlid Radiyallahü Anh ço

Bir Müslümanın Dilinin 5 Görevi

Bir Müslümanın Dilinin 5 Görevi 1- İlim Öğrenmeli ve Öğretmeli İlim, insanın sahip olması gereken en değerli hazinedir. Onun için Allah Teala, sevgili Peygamberimize (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderdiği ilk ayette okumayı emretmiş, bilenlerle bilmeyenleri bir tutmamıştır. “De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer Suresi; 9. Ayet Meali) Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de Allah Teala’nın ilim öğrenmeye başlayan kimseye Cennete giden yolu kolaylaştıracağını müjdelemiş, mescidine sırf faydalı bir şey öğrenmek veya öğretmek için gelen kimsenin Allah yolunda cihad eden kimse gibi değerli olduğunu belirtmiştir. “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” (Müslim, Zikr 39) “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.” (Mâide Suresi; 67. Ayet Meali) Şu halde mü’mi

Resûlullah Sallallahü Aleyhisselâm’ın dilinden Kur’ân-ı Kerim

Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’ın dilinden Kur’ân-ı Kerim Ebû Hureyre Radiyallahü Anh şöyle demiştir: Cebrâil Aleyhisselâm her sene (Ramazanda) Kurân-ı Kerîm’i Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’a bir defa arz eder, okurdu. Vefat ettiği sene iki kere arz etti, okudu. (Buhârî) İmâm-ı A’zam bu hadisten yola çıkarak, her Müslümanın senede iki kere Kurân-ı Kerîm’i, hatmetmesi gerektiğine hükmetmiştir. Haftada bir cüz okuyan bir kimse ortalama olarak bu hükmü yerine getirmiş kabul edilebilir. وَعَنْ أَب۪ي ذَرٍّ رَضِيَ ا للّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ ا للّٰهِ صَلَّى ا للّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّكُمْ لَا تَرْجِعُونَ إِلَى ا للّٰهِ بِشَيْءٍ أَفْضَلَ مِمَّا خَرَجَ مِنْهُ يَعْنِي الْقُرْآنَ . رَوَاهُ الْحَاكِمُ وَصَحَّحَهُ وَرَوَاهُ أَبُو دَاوُدَ ف۪ي مَرَاس۪يلِه۪ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ Ebû zer Radiyallahü Anh Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Siz, Allah’ın huzuruna, O’nun kelâmı Kurân-ı Kerîm’den