Kayıtlar

Hz. etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hz. Hızır Aleyhisselâm İle Ölüm Meleği

Hz. Hızır Aleyhisselâm   İle Ölüm Meleği   Günlerden bir gün; Hızır Aleyhisselâm her zaman yaptığı gibi oturmuş, Allah'ü Teâlâ’yı zikretmekle meşgul olmaktadır. Ölüm meleği Azrail Aleyhisselâm, Hızır Aleyhisselâm’ın canını almak için yanına gelir. Hz. Hızır Aleyhisselâm durumu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya ve çırpınmaya başlar. Bir Allah’ü Teâlâ dostunun ölüm karşısında gayet metin ve soğukkanlı olmasını bekleyen Azrail Aleyhisselâm; “- Bu ne telaş, bu ne telaş ey Hızır? Ne kadar yufka yürekliymişsin, ne bu gözyaşları? Ölümden mi, yoksa dünyadan ayrılacağından mı korkuyorsun?” diye sorar. Hızır Aleyhisselâm: “- Hayır!” der: “- Tek korkum, öldüğümde Allah’ü Teâlâ’yı biraz daha fazla zikr etmekten uzak kalışımdır. Çünkü ardımdan insanlar Allah’ü Teâlâ’yı anarlarken, bol bol ibadet ve taatte bulunurlarken, ben bu eşsiz zevkten mahrum kalacağım. Halbuki ben kıyamete kadar Allah’ü Teâlâ’yı anmayı ve Ona gece gündüz ibadet etmeyi diliyorum!” Bunun uzerine Allah’ü T

Bir Yahudi İle Bir Münafık

Bir Yahudi İle Bir Münafık   Bir Yahudi ile bir münafık, münakaşa ettikleri bir konuda Hz. Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem gelip aralarında hükmetmesini istediler. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de aralarında hükmetti. Hükmün aleyhinde verildiğini gören münafık: “- Bizi Ömer Radiyallahü Anh’a gönder, o aramızda hükmetsin.” dedi. Rasulullah Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem de “- Tamam, haydi ona gidin.” diye buyurdu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın yanına vardıklarında, hüküm lehinde verilmiş olan Yahudi: “- Ya Ömer! Resulullah aslında aramızda hükmünü verdi. Fakat bu arkadaşım -hüküm aleyhinde olduğu için- sana gelmemizi istedi ve Resulullah da izin verdi.” Deyince; Hz. Ömer Radiyallahü Anh, diğer adama da bunu doğrulattıktan sonra: “- Bekleyin, şimdi aranızda hükmü vereceğim.” dedi. Gidip kılıcını alıp geldi ve Rasulullah Peygambere Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hükmünü kabul etmeyen münafığı öldürdü. Yahudi: “- Beni de öldürür!” korkusuyla kaçıp

Hz. İsa Aleyhisselâm ve Siyah Yılan

  Hz. İsa Aleyhisselâm ve Siyah Yılan   İsa Aleyhisselâm bir gün köye uğrar. Köyde bir elbise boyacısı vardır ki bütün köylüler kendisinden şikâyetçidirler. Çünkü boyacı elbiseleri boyamak için bir yandan sularını kesmekte, bir yandan da boyalarla suyu kirletmektedir. Köylüler toplanarak hep birden boyacıyı İsa Aleyhisselâm’a şikâyet ederler ve: “- Ey İsa Aleyhisselâm!” derler. “- Bu adama öyle bir beddua edin ki gidişi olsun, fakat bir daha dönüşü olmasın.” Bunun üzerine İsa Peygamber de şöyle dua eder: “- Allah’ım! O adama öyle siyah bir yılan musallat et ki, onu sokup öldürsün. Bir daha da gelmek nasip olmasın.” Boyacı her zamanki gibi yine yanına üç ekmek alarak suyun kenarına gider ve elbiseleri boyamaya koyulur. Tam bu sırada yanında bir abid (kendisini Allah’a ibadete adayan bir kimse) beliriverir. Abid oradaki dağlardan birinde ibadetle meşgul olmaktadır. Boyacıya selam vererek ona: “- Yanında yiyecek içecek bir şeyin var mı? Şu kadar zamandır ağzıma bir lok

İmam-ı Gazali Kuddise Sirrûh Hz.'nin Ölümü ve Son Beyitleri

  İmam-ı Gazali Kuddise Sirrûh Hz.'nin Ölümü ve Son Beyitleri Alamet ve Kerametler kategorisinde açılmış olan İmam-ı Gazali Kuddise Sirrûh Hz.'nin Ölümü Sırasında Yaşanan Gizemli Olay konusu, İmam-ı Gazali Kuddise Sirrûh Hz.'nin Ölümü Sırasında Yaşanan Gizemli Olay İmam-ı Gazali Kuddise Sirrûh 1111 (h.505) yılının Cemaziyelevvel ayının 14. Pazartesi günü büyük kısmını zikir ve tâat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü başına koydu: “—   Ey benim Rabbim Mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun!” dedi. Odasına girdi. İçeride her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince İmam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip yüzünü kıbleye dönüp ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılıydı: Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma: Şöyle söyle üzülen o din kardeşlerime; “Sanmayınız ki sak

Lâ Tahzen! (Üzülme!)

Lâ Tahzen! (Üzülme!)   İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! Rahman Celle Celâlüh,  “Ben kırık kalplerdeyim!”  buyurmadı mı? O halde ne diye üzülürsün ey can? Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;   Gece gibi kapkaranlık nefsini yak! “Derdim var!”  diyorsun; Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil ki… Sendeki derdi nimet sayanlar da var. Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede ise su oradadır.   Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın. Dünya malı Allah’ın tebessümüdür:  “Lâ tahzen!” (Üzülme!)   Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. . “Âşık”  olmayana anlatsan da  “Ben” ,  “Sen”  anlamaz. Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz… Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan; Yanmaz, yanamaz… Ayağın kırıldı diye üzülme!   Allah’ü Teâlâ senden aldığı ayak yerine belki sana kanat ve

Allah'ü Teâlâ’nın Emaneti

Allah'ü Teâlâ’nın Emaneti Hz. Ümm-i Süleym Radıyallahü Anha, gayet temiz ahlak sahibi bir hatun idi. Çocuğu vefat ettiği zaman, sabır ve metanetle bizzat kendisi yıkadı ve kendisi kefenledi ve bir tarafa bırakıp, komşularına dönerek: “- Babasına haber vermeyin!” Hz. Ebu Talha Radıyallahü Anh orada bulunmamaktaydı. Akşam eve döndüğünde, çocuğu sordu, hanımı: “- Gördüğünden şimdi çok iyidir!”, der. Sonra yemek yediler, oturdular, birlikte oldular. Bir müddet sonra Hz.Ümm-i Süleym Radıyallahü Anha, beyine gayet metanetle şöyle der: “- Ey, Ebu Talha, ödünç alınmış bir şeyi geri vermek icap eder mi etmez mi?” “- Söylediğin bu söz nasıl bir söz, elbette ki ödünç alınan şey geri verilmeli.” “- O halde, Hak Teâlâ da sana emanetten vermiş bulunduğu çocuğu aldı.” Ebu Talha Radıyallahü Anh bu sözü duyunca: “- Biz Allah’ü Teâlâ için halk edilmiş bulunuyoruz ve hep onun tarafına döneceğiz!”, der ve şükreder. Sabah olunca gidip Resulullah'a Sallal

Hz. Lokman Aleyhisselâm'dan Gençlere 40 Öğüt

Hz. Lokman Aleyhisselâm'dan Gençlere 40 Öğüt 1- Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri bütün inceliğiyle bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır. 2- Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takvâ, yükün imân, hâlin tevekkül olsun, umulur ki kurtulursun. 3- Ey oğlum! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyâcım yok diyerek de ilmi terk etme. 4- Ey oğlum! Allah'ü Teâlâ’yı anan hatırlayan insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen, sana öğretirler. Allah'ü Teâlâ onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allah'ü Teâlâ’yı zikretmeyenleri görürsen onlardan uzak dur. 5- Ey oğul! Açıkta ve gizlide iyi olmaya çalış. 6- Ey oğlum! Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma. 7- Ey oğul!

İmamı Azam Bir Ateist Filozofu Susturdu

İmamı Azam Bir Ateist Filozofu Susturdu İmamı Maturidi Hz. Bir gün Bağdat’a Allah’a inanmayan felsefecilerden bir grup gelir. Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük âlimi ile karşılaşmak istediğini belirtir. Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler İmamın kendisine üç soru sormak istediklerini belirtince, İmamı Azam hazretleri onlara; –   Sorunuz nedir? Der. Felsefecilerin reisi önceden hazırlayıp birçok kimsenin cevap veremediği sorusunu sorar: –   Ey İmam! Birinci sorumuz; Allah var dersiniz, ama görünmez. Haydi, gösterin de inanalım. İkincisi; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz, hiç ateş ateşi yakar mı? Üçüncü sorumuz ise; işittiğime göre hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu söylermişsiniz. Mademki, hayır ve şerrin A

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu Adam üzüm getirdi. Hz. Ali üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali buyurdu ki: Haramdır. Hristiyan dedi ki: Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki bu, bundan yapılıyor. Hz. Ali buyurdu ki:  Eşin var mı? Dedi var. Kızın var mı? Dedi o da var. İkisi de gelsin buraya. Eşi ve Kızı gelince; Hz. Ali buyurdu ki: Bu Kız bu Annedendir, Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helâl, Kızını ise haram kılmıştır. Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Elinden öpüp Müslümanlığını ilan etti!

Hz. İsa Aleyhisselâm’ın Kemik İle Konuşması

Hz. İsa Aleyhisselâm’ın Kemik İle Konuşması İslamiyet’in kabulünden sonra yeniden şekillenen Türk edebiyatında dinî hikâyeler önemli bir yere sahiptir. Manzum, mensur ve karışık yapıda işlenen bu hikâyelerin kaynakları arasında; Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an-ı Kerim’deki kıssalar ile başta Hz. Muhammed olmak üzere, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve daha birçok dinî şahsiyetin hayatları etrafında teşekkül eden menkıbevi-destani olaylar sayılabilir. Bu hikâyelerden biri “Cümcüme Sultan” adıyla bilinen ve kaynağını kutsal kitaplarda Hz. İsa’nın ölüleri dirilttiğine dair nakledilen bilgilerden[1] alan kısa bir hikâyedir. “Andan Haziret-i İsa Aleyhisselâm eyitdi: “Ey çürümüş kemükler ve ey pâre pâre olmuş etler ve ey mahvolmuş deriler! Bir yere cem‘ olun ki Hak Sübhâne ve Teâlâ’nın kudretiyle.” Pes Haziret-i İsa Aleyhisselâm nazar iderdi ki, ol çürümüş kemükler ve dökülmüş etler Hak Teâlâ’nın kudretiyle mevcûd olup câ[n] tenine gelüp karâr itdi. Andan ol kemük bir zarif şahs oldı, ayak ü