Kayıtlar

canım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Canım Kurban Olsun

  Canım Kurban Olsun   Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed... Şefaat eyle bu kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Mü'min olanların çoktur cefası Ahirette olur zevk u sefası On sekiz bin âlemin Mustafa'sı Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Yedi gökleri seyran eyleyen Kürsi'nin üstünde cevlan eyleyen Mi'racda ümmetini dileyen Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Dört caryâr onun gökçek yâridir Anı seven günahlardan beridir On sekiz bin âlemin sultanıdır Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Âşık Yunus nider dünyayı sensiz Sen hak Peygambersin şeksiz şüphesiz Sana uymayanlar gider imansız Adı güzel kendi güzel Muhammed... (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Yunus Emre Kuddise Sirrûh Kenter: Değersiz Cevlan: Dolaşma Şek: Şüphe Şefaat: Bağışlanmasını dileme

Emret Padişahım; Canımı Seve Seve Vereyim!

Padişah bir idam mahkûmunu affetmişti. Mahkûm sevincinden padişahın ayaklarına kapanarak: “Padişahım ne emredersen emret, seve seve yaparım!” Padişah: “Canınını da istesem verir misin?” Dedi. Sevinçten sarhoş olan mahkûm: “Seve seve veririm efendim. O canı zaten siz bağışladınız!” dedi. Padişah: “Bana senin canın lâzım değil! Git iyi bir insan ol yeter!” Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ bizi yoktan yarattı, bin bir nimetlerle donattı. Hem dünyada hem ahirette yararlı olan: “Namaz, oruc, hac, zekât, iyilikler… vb. emretti. Hem dünyada hem ahirette zararlı olan: Küfür, insan öldürme, hırsızlık, içki, zina, yalan, dolandırcılık… vb. şeyleri yasakladı. Ama bize ibadetler zor; haramlar tatlı geliyor. Ya Rabbi bizlere sadakatli olmayı, emirlerini yapmayı, haramlarından kaçınmayı, takvalı bir kul olmayı nasip eyle!

Satarım Canımı Alan Bulunmaz…

Bu akl-u fikr ile Mevlâ bulunmaz, Bu ne yâredir ki merhem bulunmaz…   Kamunun derdine derman bulunur, Şu benim derdime derman bulunmaz…   Deryalar içinde susuz gezerim, Beni kandıracak umman bulunmaz…   Aşkın pazarında canlar satılır, Satarım canımı alan bulunmaz…   Yusuf’um yitirdim Ken’an ilinde, Yusuf’um bulunur Ken’an bulunmaz…   Yunus öldü diye salâ verirler Ölen cesed imiş âşıklar ölmez…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Canım İstanbul

  Canım İstanbul   Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.   İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.   Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.   Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.   İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım...   İstanbul, İstanbul...   Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...   Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...   Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..   Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...   Manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul!   İstanbul, İstanbul...   Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca'da, yerdedir gö

Canım Babam!

Resim
Canım Babam!   Ailemiz için durmaz koşardın, Çok çalışır rahat bilmezdin babam! Bizim için dağlar taşlar aşardın, Canını bizlere adardın babam!   Sabahları seni evde görmezdim, Erken işe gider, erken dönmezdin, Hep kendin üzülür bizi üzmezdin, Bizleri ayakta tutardın babam!   Evimizin neşesi tüten ocağı, İyilik meleği şefkat kucağı, Yuvamızın gülü kalbin sıcağı, Hepimizi candan severdin babam!   Ninemi sırtına, aldın gezdirdin, Dedeme kaşıkla, yemek yedirdin, Darda kalanlara yardım ederdin, İyilik timsali sevecen babam!   Okşardın üzülüp ağladığımda, Huzurla göğsüne yasladığımda, Sırtımı sırtına dayadığımda, Güvendiğim sağlam kaleydin babam!   Suçlarıma kızar kaşın çatardın, Çabucak affeder şaka yapardın, Düşkünleri kollar, elden tutardın, Herkese güvenli limandın babam!   Bin bir çilelerle baktın büyüttün, Hem korudun adam ettin okuttun, Helâl - haram, iman - İslâm öğrettin, Senin hakkın nasıl öderim babam!   Sen ölünce dünyalarım yıkıldı, Güç odağım gitti belim bükü

Canlar Canını Buldum Bu Canım Yağma Olsun

Canlar Cânını Buldum! Canlar cânını buldum bu cânım yağma olsun, Assı ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun! Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım, Dost vaslına eriştim gümanım yağma olsun! Benden benliğim gitti hep mülkümü dost yuttu, Lâ-mekâna kavm oldum mekânım yağma olsun! Taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum, Aşk divanına düştüm divanım yağma olsun! İkilikten usandım birlik hanına kandım, Derd-i şarabın içtim dermanım yağma olsun! Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi, Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun! Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz-u kıştan, Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun! Yunus ne hoş demişsin bal-u şeker yemişsin, Ballar balını buldum kovanım yağma olsun! Sözlük Assı: Kâr, kazanç Hicab: Perde, örtü, utanç Vasl: Kavuşma Guman: Şüphe La-mekan: Mekansız Kavm: Kavim, yaşanılan yer, topluluk Taalluk: Alaka, ilgi Üzüşmek: Kesilmek, koparılmak Sağınç: Emel, istek Yunus Emre

Acep Bu Benim Canım!

Acep Bu Benim Canım! Acep bu benim canım, azad olur mu Ya Rab? Yoksa yedi Tamu’da yanıp kalır mı Ya Rab? Acep bu benim halim, yer altında ahvalim. Varıp yatacak yerim akrep dolar mı Ya Rab? Allah olacak kazi, bizden olur mu razı? Görüp Habibi bizi, şefi olur mu Ya Rab? Can hulkuma gelince, Azrail’i görünce, Ya canımı alınca, kolay olur mu Ya Rab? Yunus kabre varınca, Münkür Nekir gelince, Bana sual sorunca, dilim döner mi Ya Rab? Yunus Emre

Canım Oğlum!

Resim
Canım Oğlum!

Canım Anneciğim ve Babacığım

Resim
Canım Anneciğim ve Babacığım

Canım Oğluma! / Kızıma!

Canım Oğluma! / Kızıma! Mutlaka okumanızı tavsiye ederim! Eğer bir gün ben ölmez de yaşlı bir huysuz ihtiyar olursam... Benim yaşlandığımı düşündüğün gün Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış ! Yemek yerken üstümü kirletirsem, Üzerimi değiştirecek gücüm yoksa. Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla... Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam ! s ö z ü m ü kesme beni dinle. Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikâyeyi, 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum… Banyo yapmak istemediğimde; Beni utandırma ya da azarlama ! Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi Ve oyunlarımı hatırla ! Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürsen ! Bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme ! Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam ! Lütfen hat ı rlamam i ç in gerekli zaman

Canım Yavrum, Bir Yerin Acıdı mı? Canım Yavrum, Bir Yerin Acıdı mı?

Canım Yavrum, Bir Yerin Acıdı mı? Delikanlı, katı yürekli bir kızı sevmiş ve onunla evlenmek istemişti. Ancak kız, korkunç bir şart ileri sürerek: -“ Senin sevgini ölçmek istiyorum” , dedi. “Bunun için de köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin!” Delikanlı, tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup annesini öldürmeye karar vermişti. Annesi, belki de durumu fark ettiği için oğluna fazla direnmedi. Ve çocuk, annesini öldürerek kalbini bir mendile koydu. Delikanlı, kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken, ayağı bir taşa takıldı. Kendisi bir tarafa, mendil içindeki kalp bir tarafa fırladı. Canının acısından, ağzından ister istemez "Ah anacığım!" sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala soğumamış olan kalbinden bir ses yükseldi: - Canım yavrum, bir yerin acıdı mı?

Arkadaşıma...

Arkadaşıma... Canım Arkadaşıma sonsuz sevgilerimle… Eski Türklerde cengâverler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kayaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ’dan ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isim olmuştur. Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir şekilde sorar; -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada? Demiş… Arkadaşlık cevap verir: -Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için… Hiç bir zaman arkadaşsız kalmaman dileğiyle… Bu hafta ulusal arkadaşlık haftası... İle arkadaşlarına, onları ne kadar düşündüğünü göster! Bunu tüm ARKADAŞ olarak düşündüklerine gönder, bu

Yavrum Yavrum Deyip Aşkla Yoğurdun

YAVRUM YAVRUM DEYİP AŞKLA YOĞURDUN   Karnında gezdirdin, beni doğurdun, Ak sütünü verdin karnım doyurdun, Yavrum yavrum deyip aşkla yoğurdun, Benim kanım, canım; ciğerim annem…   Canından can verdin, canım oluştu, Kanından kan verdin, kanım oluştu, Sütünden süt verdin, cismim oluştu… Benim kanım, canım; ciğerim annem…   Tatlı ninnilerle, beni uyuttun, Şefkatle okşadın, aşkla büyüttün! Fedakârlıklar yaptın, hamdım öğüttün, Benim kanım, canım; ciğerim annem…   Hasta olsam koşar, gelir bakardın, Sabahlara kadar nöbet tutardın, Yere koymaz kucağına alırdın, Benim kanım, canım; ciğerim annem…   O tatlı bakışın, halâ gözümde, Sevgiyle öpüşün, izi yüzümde, Bana yaptıkların, saklı özümde, Benim kanım, canım; ciğerim annem…   İman – Kur’an; edeb - âdab öğrettin, Rabbim Allah, dinim İslâm söylettin, Yaşam boyu, Hak rızası gözettin, Benim kanım, canım; ciğerim annem…   Canımın canıydın, ansızın öldün, Vuslata hazırdın, ölüme güldün, Ebedi aşkına, Rabbine erdin, Yerin Cennet olsun, ciğerim annem…

Bana Korkunç Baktı, Canım Çıkacak Gibi Oldu

Bana Korkunç Baktı, Canım Çıkacak Gibi Oldu Süleyman aleyhisselâm zamanında Süleyman peygamberin bir hizmetçisi vardı. Bu adam bir gün kapı da, hiç tanımadığı bir yabancı ile karşılaştı. Bu yabancı o hizmetçiye şöyle bir nazar etti. Hizmetçinin aklı başından gidecek gibi oldu. Sonra o yabancı, Süleyman Peygamber ile görüştü ve çıktı gitti. Hizmetçi adam onun ardından koşa koşa Süleyman Peygamberin huzuruna çıktı. Ve Ona sordu: -“ Ey Allah’ü Teâlâ’nın Elçisi biraz önce gelen o adam kimdi? Zira o adam bana bir kez dönüp baktı, canım çıkacak gibi oldu.” Dedi.  Süleyman Peygamber: -“ O Azrail Aleyhisselâm idi. Beni ziyarete gelmişti. Dedi.  Bunun üzerine adam; Hindistan’da ölümün olmayacağı düşüncesinde olmalı idi ki, Süleyman Peygambere yalvardı: -“ Ey Allah’ü Teâlâ’nın Elçisi, ne olur şu rüzgâra emret de beni Hindistan’a götürsün.” Süleyman Peygamber hizmetçinin ölümden korktuğunu ve bu sebeple Hindistan’a gitmeyi istediğini anladı. Ancak bunun ölümden kurtuluş için fayd

Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gitsin!

Resim
Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gi tsin! Kıymetli Dostlar; imandan sonra en kıymetli şey vatandır. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki “Hubbul vatan, minel iman! Vatan sevgisi imandandır.” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1/345, no: 1102) Vatan öyle kutsal, öyle güzel ve önemli ki… Anlatmak için cilt cilt kitaplar yetmez. Müslüman’ın en büyük görevi imandan sonra vatanını korumaktır. 1492’de İspanya Engizisyon’undan kaçan Yahudilere Osmanlı Devleti kapılarını açtı. Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizi Saddam korkuttu. Binlercesine sınırımızı açtık. Suriye’de Esad Kürt, Türk, Arap milyonlarca kişiye katliam yaptı, sınırımızı açtık. Komünizm sonrası Ruslar ve Romenler aç kaldı; binlercesine kapımızı açtık. Bu örnekler saymakla bitmez… Artık savaşlar cephede değil, cephe gerisinde yapılıyor. Emperyalizmin adı örtülü emperyalizm oldu. Zaten her gün; Siyonistler, Haçlılar, Dış güçlerin piyonları: Dış güdümlü Terör örgütleri, (Dhkp/C, Pkk, Pyd, İşid… vb.), Dış güdümlü İşadamları, D