Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gitsin!

Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gitsin!



Kıymetli Dostlar; imandan sonra en kıymetli şey vatandır. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki “Hubbul vatan, minel iman! Vatan sevgisi imandandır.” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1/345, no: 1102) Vatan öyle kutsal, öyle güzel ve önemli ki…

Anlatmak için cilt cilt kitaplar yetmez. Müslüman’ın en büyük görevi imandan sonra vatanını korumaktır.

1492’de İspanya Engizisyon’undan kaçan Yahudilere Osmanlı Devleti kapılarını açtı. Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizi Saddam korkuttu. Binlercesine sınırımızı açtık. Suriye’de Esad Kürt, Türk, Arap milyonlarca kişiye katliam yaptı, sınırımızı açtık. Komünizm sonrası Ruslar ve Romenler aç kaldı; binlercesine kapımızı açtık. Bu örnekler saymakla bitmez…

Artık savaşlar cephede değil, cephe gerisinde yapılıyor. Emperyalizmin adı örtülü emperyalizm oldu.

Zaten her gün; Siyonistler, Haçlılar, Dış güçlerin piyonları: Dış güdümlü Terör örgütleri, (Dhkp/C, Pkk, Pyd, İşid… vb.), Dış güdümlü İşadamları, Dış güdümlü basın ve medya, Dış güdümlü bürokratlar, Dış güdümlü sivil toplum örgütleri, Dış güdümlü gazeteciler, Dış güdümlü akademisyenler, Dış güdümlü sivil toplum örgütleri, Bölücüler, Ateistler, Masonlar, Komünistler, gizli ajanlar… Küresel güçler emrediyor onlar ha bire saldırıyor. Bu saldırı bazen askerimize ve polisimize, bazen sivil halkımıza, bazen millî birlik ve beraberliğimize, bazen din ve namusumuza, bazen ekonomik tesislerimize bazen de cami ve okullara oluyor.

Bu son kalemiz, Türkiye’miz de düşerse, işgale uğrarsa biz nereye gideriz? Biz Türkleri kim kabul eder? Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan… Hiçbiri kabul etmez.

Vatan gidince ne bağımsızlık kalır, ne millet kalır, ne bayrak kalır, ne can kalır, ne din kalır, ne namus kalır ne mal kalır...

Bu millet bir gecede imha edilir. Tarihten silinir gider… Tarihte bunun örnekleri çoktur.

İspanya’daki koskoca Endülüs Devleti’nden, birkaç tarihi kalıntıdan başka ne kaldı? Yüzbinlerce Müslüman katledildi. Kuzey Afrika’ya kaçabilenler hariç… Bütün Ege Adaları bizimdi, Osmanlı Devleti’ne aitti. Git bak bakalım kaç Müslüman Türk bulabileceksin! Diğer Osmanlı toprakları da aynısı… Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Kırım, Kafkaslar…

Bölücü eşkıyanın yaptığı ortada… Okulları, camileri, dozerleri, iş makinelerini bombalıyor, yakıyor. Güvenlik güçlerini, bürokrat, sivil, yaşlı, çocuk herkesi şehit ediyor. Eğer Doğu ve Güneydoğu’yu elimizden alırlarsa oradaki halkın canı, malı namusu kalır mı? Şimdiden kendilerine yardımcı olmayanları kurşuna diziyorlar, katlediyorlar.

Şimdi sizlere vatanın kıymeti daha iyi anlaşılsın diye yüzde yüz yaşanmış binlerce hikâyeden birkaç tane anlatacağız.

 “Vatanım Yok ki Nereye gideyim?”

Almanya’da uzun yıllar çalışan bir arkadaşım anlattı. Bir gün çalıştığım iş yerinin zemin katına inmiştim. Yanık sesle okunan bir Kur’an-ı Kerim sesi duydum.

Çok şaşırmıştım. “Almanya’da böyle güzel Kur’an-ı Kerim okuyan birisi ne gezer?” Diyordum. Sesin geldiği yeri takip ederek okuyan kişiyi buldum. Bir işçi hem badana yapıyor, hep güzel sesiyle, “Yasin” suresini okuyordu. Okumasını bitirince tanıştık. O da benim gibi biraz Almanca biliyormuş. Rahatça anlaşıyorduk. Filistinli imiş. Birden derin düşüncelere daldı.

“- Neden düşünüyorsun?” Dedim.

“- Sen Türk’sün, seni buradan çıkarsalar bir vatanın var. Sen vatanına gidersin. Peki, beni buradan çıkarsalar ben nereye gideceğim?” Dedi… Ve ağlamaya başladı.

“- Filistin’deki eviniz ne oldu? Hiçbir şeyiniz yok mu?” Dedim.

“- İsrail askerleri dozerle yıktılar. Bütün akrabalarımız her bir tarafa kaçıp, canını zor kurtardı. İsrail oraya kendi halkı için şehir kurdu. Ağlarken bir taraftan da: 

“- Vatanım yok ki nereye gideyim?” diyordu.

O ağladıkça ben de ağlıyordum. 

“- Aman Türk kardeşim, vatanınıza sahip çıkın! Bir gün Türkler süper güç olup bizi de kurtaracak diye bekliyoruz!” Diyordu. 

“Vatan Gitti… Can, Mal, Her Şey Gitti!”

Komşumuz Yugoslav göçmeni Ayşenur Abla’nın babası anlattı. Biz Yugoslavya’nın Sancak bölgesinden geldik. Kasabamız işgale uğrayınca bize çok işkence yaptılar. Halkı zorla okula doldurdular. Direnmek isteyen iki genç komşumuzu duvara yasladılar. Kollarından, ellerinden duvara çivileyip çarmıha gerdiler. O gençlerin acıyla haykırışları halâ kulaklarımdan gitmiyor. İçimizden sesi çıkanları dipçikle yere serdiler. Beş ihtiyar dede kafalarına yedikleri dipçiklerle öldüler. Evlerimize, mallarımıza el koydular. Bütün kasaba kan ağlıyordu. 

“- Vatan Gitti, Can, Mal, Her Şey Gitti!” diye ağıt yakıyorduk. Türkiye’ye kaçtık. Canımızı kurtardık. Allah razı olsun Türkiye’deki kardeşlerimiz bizi bağrına bastı.”

“Türkler Defolun! Buralar Yunan Yurdudur!”

 İzmirli bir öğretmen arkadaşımın gazi babası anlattı.

 “- Ege’yi işgal eden Yunanlılar halkı göçe zorluyordu. Halk bir türlü yerini yurdunu bırakıp gitmek istemiyordu. Doğru dürüst bir genç kalmamıştı. Eli silah tutan Türk Gençleri Türk milis güçlerine veya orduya katılmıştık. Yunanlılar baktılar ki halk göç etmiyor. Yunan askerleri toplantı yapıyoruz diye halkı camiye topladılar. Gelmeyenleri silahla zoruyla getirdiler. Yunan komutan şimdi size güzel bir haberim var dedi. Halk korku ve endişe ile beklerken camiye bir manda getirdiler. Zavallı hayvanın her tarafına gazyağı döktüler. Caminin kapılarını kapatıp hayvanı ateşe verdiler. Yanmaya başlayan hayvan acı ile havalara sıçrıyor, halkı eziyor, dokunduğu insanları da yakıyordu. Camiyi dıştan da yaktılar. Elliye yakın vatandaşımız yanarak şehit oldu. Barbar ve alçak Yunan askerleri daha neler neler yaptılar... Çocukları havaya atıp hızla yere inen çocuğun altına süngülerini dikiyorlar, şehid ediyorlardı. Kısa sürede kasaba ve köyleri boşalttılar. Bir taraftan da 

“- Türkler Defolun! Buralar Yunan yurdudur!” “Biz Ege’de; Rum İyonya Devleti, Marmara’da Rum Fener Devleti; Karadeniz Bölgesinde Rum Pontus Devleti Kuracağız” diyorlardı.

            Muhterem dostlar, aç durulur, aşsız durulur; bitki yenir, av hayvanı yenir… Susuz durulur; derelerden, ırmaklardan içilir… Açık durulur; bitki dallarıyla, hayvan postlarıyla örtünülür… Fakat vatansız durulmaz, vatansız yaşanmaz, vatansız var olunamaz…

            Bu yüce Millet Türk’üyle, Kürt’üyle; İstiklal Savaşı’nda, Çanakkale’de omuz omuza savaştı. Aç kaldı, açık kaldı bunu ispat etti, vatanını korudu. Yine koruyacağız inşallah…

            Allah’ü Teâlâ her karış toprağı şehit yurdu olan bu vatanı; yevmi kıyamete kadar korumamıza yardım etsin! Vatanımızı böldürmesin, Şanlı Bayrağımızı göklerden indirmesin! Âmîn! Âmîn! Allahümme Âmîn!

Hoşça kalın, dostça kalın! Allah’ü Teâlâ’ya emanet olun efendim…

Yaşar AKKAŞ


Yasal Uyarı:  “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)