Kayıtlar

cihan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İmtihan

İmtihan   Aldanma bu dünyaya, fânî cihandır bu, Kendisi âşikâr, ateşi gizli külhandır bu, Giden geri gelmez, iki kapılı handır bu, İnsafı terk eyleme, makâm-ı imtihandır bu. (Lâ edrî)   Âdemoğlunun dünyaya imtihan için gönderildiğini Allah Celle Celâlüh birçok ayette bildirmiştir. “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ Sûresi, 35) “Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.” (Müminûn Sûresi, 30)   Dünyaya gelişin gayesi imtihandır. Her şey imtihan içindir. Mal, mülk, servet, mevki, makam, evlât, ıyal… İmtihan için veriliyor, kazananlar mükâfatını, kaybedenler de cezasını göreceklerdir. İmtihanla ilgili şu beyitte çok manalıdır   “Ayar-ı zâtı merdüm-zâdenin asla nihan olmaz Zer-i meskuk muhtac-ı mihenk-i imtihan olmaz.”   (Asilzadenin kişiliğindeki yüksek ayar asla gizlenemez ve her daim kendini belli eder. Bu tıpkı, sikkeli alt

Başımıza Gelen Sıkıntılar, İmtihan mıdır?

Başımıza Gelen Sıkıntılar, İmtihan mıdır?   İki Cihan Güneşi Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem’in buyurduğu: "Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır." (el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku'l-Muhrika 73; Tehzibu't-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126) Hz. Ali Radiyallahü Anh'a sordular: "- Başımıza gelen sıkıntılar, imtihan mıdır; yoksa ceza mı?" İlmin kapısı cevap verdi: "- Eğer bizi Allah'ü Teâlâ’ya yaklaştırıyorsa imtihandır; uzaklaştırıyorsa cezadır." “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.” (Hadid Sûresi, 22)

İki Cihan Zindan İse

İki Cihan Zindan İse   İki cihan zindan ise, gerek bana bostan ola, Artık bana ne gam gussa, çün inayet dosttan ola.   Varam o dosta kul olam, her dem açılam gül olam, Hem söyleyem bülbül olam, durağım gülistan ola.   O dost yüzün gördü gözüm, erenlere toprak yüzüm. Söz bilene işbu sözüm, gerek şekeristan ola.   Sensiz iki cihan benim zindan görünür gözüme, Senin aşkınla bilişen gerek hassül hastan[1]   ola.   Her davadan geçen kişi, Hak'tan yana uçan kişi, Aşk şarabın içen kişi, gâh esrik gâh mestan ola.   Kördür münafığın gözü, yarın kara koyar yüzü, Halkın bana acı sözü gerek şekeristan ola.   Her dem yüzüm yere vuram, Allah'ıma şükür kılam, Ben benliğim dosta verem, ne dava, ne destan ola.   Aşka döyemedi özüm, gensizin[2] açıldı razım[3], Yunus senin işbu sözün, âlemlere destan ola.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh [1] hâss-ül-hâss: En has, en güzel. [2] gensizin: Gönülsüz [3] razım: Sırlarım

İki Cihan Seâdetine Kavuşmak İçin Nasihatler

İki Cihan Seâdetine Kavuşmak İçin Nasihatler Bahaüddin es-Sübki, İbni Akil, İbnü'l-Mulakkın, Siracüddin Ömer el-Bulkini (Rahimehumillah) gibi tanınmış simaların talebesi, tefsir, hadis, fıkıh ve fıkıh usulünde, dil ve edebiyat ilimlerinde mütehassıs, Kahire'de Ezher ve Zahir camileriyle, Kubbetü'l Baybarsiyye 2. Baybars Hankahı ve Babü'n-Nasr içindeki İbnu'l-Bakari Medresesi'nin müderrisi, zühd ve takvası dolayısıyla Kahire'de mensubu olduğu Darü sa'idi's-su'edâ Salahiyye Hankahı dervişlerinin gözdesi, "el-'Ukud fi tarihi'l 'uhûd" isimli eserinde ifade ettiğine göre, muasırlarından Makrizi (Rahimehullah) gibi bir alimin yıllarca vaaz meclislerine iştirak ettiği, "Rumûzü'l-künûz ellezi bereze ibrizühu ahsene büruz" isimli fıkıh ve kelâm ilimlerine dair 30.000 beyitlik eşsiz bir urcûzenin aruz sistemindeki bir bahr vezniyle yazılan manzum eserin sahibi, hayattayken itmamına muvaffak olamadığı "ed-Dibace Şe

Dinin Gerekliliği

  Dinin Gerekliliği Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur... Kuşkusuz insan amaçsız yaratılmamıştır. Hikmet sahibi yüce Allah, boş ve amaçsız işlerden münezzehtir. Konuyla ilgili ayetlerden ve hadislerden anlaşıldığı üzere insan, kemalleri elde etmek, ahlâkî erdemlere varmak, yüce dereceleri kat etmek ve üstün makamlara ulaşmak amacıyla yaratılmıştır. Şüphesiz söz konusu yüce hedeflere düzenli program, kâmil ve kapsamlı yasalar olmadan varılamaz. Bu üstün makamlar ancak insanın bireysel ve toplumsal haklarını garanti edecek, özgürlüğünü ve huzurunu sağlayacak, ona tekâmül yolunu, mutluluk ve erdemlerin nasıl elde edileceğini gösterecek yasalar sayesinde kazanılır. İnsanoğlunun sınırlı aklı ve kısır düşüncesi ile söz konusu niteliklere sahip programın üretilemeyeceği apaçık ortadadır. çünkü insanoğlu, yaratıcısı kadar kendi sayısız ve farklı ihtiyaçlarını, onu amacına götüren yolları, ona dünya ve ahiret mutluluğunu kazandıracak hususları tam olarak bilemez