Dinin Gerekliliği

 Dinin Gerekliliği

Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur...

Kuşkusuz insan amaçsız yaratılmamıştır. Hikmet sahibi yüce Allah, boş ve amaçsız işlerden münezzehtir. Konuyla ilgili ayetlerden ve hadislerden anlaşıldığı üzere insan, kemalleri elde etmek, ahlâkî erdemlere varmak, yüce dereceleri kat etmek ve üstün makamlara ulaşmak amacıyla yaratılmıştır.

Şüphesiz söz konusu yüce hedeflere düzenli program, kâmil ve kapsamlı yasalar olmadan varılamaz. Bu üstün makamlar ancak insanın bireysel ve toplumsal haklarını garanti edecek, özgürlüğünü ve huzurunu sağlayacak, ona tekâmül yolunu, mutluluk ve erdemlerin nasıl elde edileceğini gösterecek yasalar sayesinde kazanılır.

İnsanoğlunun sınırlı aklı ve kısır düşüncesi ile söz konusu niteliklere sahip programın üretilemeyeceği apaçık ortadadır. çünkü insanoğlu, yaratıcısı kadar kendi sayısız ve farklı ihtiyaçlarını, onu amacına götüren yolları, ona dünya ve ahiret mutluluğunu kazandıracak hususları tam olarak bilemez. Kaldı ki, birçok insan huzuru ve mutluluğu maddî ihtiyaçları karşılamada ve dünyevî hazları elde etmede arar; manevî değerleri ve uhrevî ihtiyaçları büsbütün unutur, şahsî çıkarlarını ve yakınlarının menfaatini başkalarınınkine tercih eder ve bu uğurda hiçbir işten çekinmez.

Kısacası, insanoğlu dünya ve ahiret mutluluğunu, ancak temelleri sağlam bir inançla; İslâm dininin emirlerine ve yasaklarına uymakla ve günlük bireysel ve sosyal programı, mutluluk kaynağı İslâm hükümleriyle ayarlamakla yakalayabilir. Dolayısıyla toplumun dine olan ihtiyacı, inkâr edilemez bir gerçektir.

Dinin Faydaları

Dinin sağladığı faydalar iki kısımdır:

1- İnsana bireysel boyutu itibariyle sağladığı faydalar

2- İnsana toplumsal boyutu itibariyle sağladığı faydalar.

Dinin Bireysel Faydaları

Dinin insana yönelik bireysel faydaları bağlamında birçok husus sıralanabilir. Bunlardan bilinen ve belirgin olanları üç başlıkta özetleyebiliriz.

1- Kalp huzuru,

2- Ruhu güçlendirmek,

3- İnsanı tehlikelere karşı koruma altına almak.

1- Kalp Huzuru

Yüce Allah Kuran-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"Bunlar, inananlar ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (1)

Dinin her insana kazandırdığı en önemli faydalardan birisi, onun (asla değişmeyen, sabit, tüm varlıkların hayat kaynağı ve bütün nimetlerin bahşedicisi olan) Allah'a inanmasını ve O'nu tanımasını sağlamaktır.

O, öyle bir Rab'dır ki, tüm hayırlar O'nun elindedir, onur ve izzet bütünüyle O'na aittir, ölüm ve hayatın kaynağı sadece O'dur.

Böylesi bir bakış açısı, insanı huzurlu ve mutlu kılar, gönlünü ferah tutar, yaşadığı hadiselere razı ve teslim kılar, olaylar karşısında dayanma gücü kazandırır. Allah'ı bulan, hiçbir şeyi kaybetmemiş, her şeyi bulmuş demektir, Rabbini bulan ölüm korkusu taşımaz, olaylardan çekinmez, yarınından kaygılanmaz.

2- Ruhu Güçlendirmek

Din insanın iradesini güçlendirir, hataları affetmesini kolaylaştırır ve nefsanî eğilimleri dizginlemesine yardımcı olur. Yüce Allah Müminlerin Emiri Hz. Ali'nin (a.s) ailesi hakkında şöyle buyuruyor:

"O kullar, adaklarını yerine getirirler, şiddeti her yere yayılmış olan günden korkarlar. Onlar sevdikleri (ihtiyaçları olduğu) hâlde yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz." (2)

Bu tür sıfatlar ancak güçlü bir ruha ve zevali olmayan ilâhî güce inanan bir insanda bulunabilir. Zayıf ruh bu tür yüce sıfatlara sahip olamaz. Güçlü ve Allah'a dayanan bir ruh ancak "Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz, yine de yüce hedefimden dönmem." gibi sözlerin kaynağı olabilir.

3- İnsanı Koruma Altına Almak

Dinin insana kazandırdığı üçüncü fayda, tehlikeli ve zararlı durumlara, sıfatlara ve eğilimlere karşı insanı kontrol ve koruma altına almasıdır. Din, Allah'a ve kıyamet gününe inanan bir insanı, fesada bulaşmaktan, başkalarının hakkına tecavüz etmekten ve her türlü haksızlık ve zulümden alıkoyar.

Emirü'l-Müminin Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle buyuruyor:

"Allah'a ant olsun ki, geceleri deve dikenlerinin üstünde yatsam, ellerimi ayaklarımı bağlayıp beni zincirlerle sürüseler, bu, kıyamet günü Allah kullarının bazılarına zulmetmiş, dünya malından bir şey gasp etmiş olarak Allah'a ve Resulü'ne ulaşmamdan daha sevimlidir bana; daha iyidir bence…

Vallahi bir karıncanın ağzındaki bir arpa tanesinin kabuğunu almak suretiyle, Allah'a isyan etmemi isteseler ve bunun karşılığında bana yedi iklimi ve bu iklimlerin altlarındakileri verseler, yine de kabul etmem." (3)

Dolayısıyla din insanı Allah'a yöneltir, huzurlu kılar, ruhunu güçlendirir ve onu yakışık almayan işlerden korur.

İnsan gerçek dini tanır ve gerektiği gibi ona sarılır, onu kendine rehber edinirse, dinin sayesinde arzuladığı mutluluğu yakalar. Din insan için hem maddî, hem de manevî kazançlar sağlar. İnsanın kendine güvenini sağlar, ruhunu güçlü ve huzurlu kılar, ona dinamiklik kazandırır ve onu kötülüklerden korur. Böylece insan sağlam bir vücuda kavuşur, malı korunur, yaşantısı güzelleşir, hayırla anılır ve akıbeti hayır olur. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz [Yaptıklarından daha güzel şekilde mükâfatlandırırız.]" (4)

Dinin Toplumsal Faydaları

Toplumu, iç içe yaşayan, kârı ve zararı, izzeti ve zilleti, yaşamı ve ölümü, aynı düşünce tarzını ve duyguları paylaşan insanlar oluşturur.

Toplum bir insana benzer, bir şahıs için geçerli olan kurallar toplum için de geçerlidir. Temiz, güçlü, dinamik, kalıcı ve yaşamdan daha fazla nasiplenen bir toplumun oluşması üç temel kurala bağlıdır:

1) Bireyler ve farklı sınıflar arası birlik, beraberlik ve kaynaşma,

2) Bireylerin birbirlerine zarar ve eziyetten kaçınması,

3) Hayır ve hak konusunda dayanışma ve gönül birliği içerisinde olmak.

Din ve Allah'a ve kıyamete inanmak, en güzel şekilde toplumda söz konusu üç temel kuralın gerçekleşmesini sağlar.

Din her şeyden önce toplumda bireyler arasında manevî birlik, beraberlik ve kardeşlik oluşturur. Ayrıca kopuk gönülleri birbirine kenetleyen en önemli etken ve bağdır aynı zamanda.

Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz." (5)

Topluma yönelik ikinci faydayı şöyle açıklayabiliriz:

Din, bireylerin birbirine zarar vermesini ve eziyet etmesini tamamen veya en azından kısmen önler. Toplumun ve bireyin mutsuzluğuna sebep olan kötü niyeti ve fesat eğilimini yok eder, insanın içinde pusuya yatan ve sürekli fitne ve kargaşa çıkarmayı kollayan şeytanı kontrol altına alır, onu zincirler. Din, insanların birbirlerine yönelik çirkinliklerini, haksızlıklarını ve azgınlıklarını önler, akrabalar arası ilişkilerin güçlü olmasını emreder.

Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (6)

Dinin topluma yönelik üçüncü faydası da şudur: Halkın genelini hayır işlerde dayanışma içerisinde olmaya sevk eder, kötülük ve günah hususunda yardımlaşmaktan alıkoyar, düşmanlığı ve hayatı başkalarına zehir etmeyi yasaklar, insanları kıyametin şiddetli azabından sakındırır.

Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; şüphesiz Allah'ın cezası çetindir." (7)

Kısacası din, insan yetiştiren kuralları ve öğretileriyle ruhu mutlak hayırla dolu bir toplum oluşturur. Bu üstün, güçlü ve dinamik program sayesinde toplumun fertleri dün-ya ve ahiret mutluluğunu yakalamış olurlar inşallah.

Kaynaklar

1- Ra'd Suresi, ayet: 28

2- İnsan Suresi, ayet: 7-9

3- Nehcü'l-Belâğa, hutbe: 224

4- Nahl Suresi, ayet: 97

5- Âl-i İmrân Suresi, ayet: 103

6- Nahl Suresi, ayet: 90

7- Mâide Suresi, ayet: 2

Dinin Temel Gayesi

Dinin temel gayesi insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. “Allah esenlik yurduna çağırıyor. Dileyene (mutluluğa ulaştıracak) doğru yolları gösteriyor.” ayetinde belirtildiği üzere Yüce Allah din vasıtasıyla insanları ebedi mutluluğa çağırır ve bunun yollarını gösterir.

İslam’ın açıkladığı emir ve yasakların amacı; insanı ahlaken yüceltmektir. İnsanlar toplumda bir arada yaşarken hem ahlaki hem de hukuki bir takım yasalara uymak zorundadır. İslam dininin ahlaki ve hukuki düzenlemeleri bireysel ve toplumsal hakları güvence altına alır.

Hak; sözlükte gerçek, doğru, gerçeğe uygun, adalet, pay ve emek karşılığı verilen ücret anlamlarına gelir. Terim anlamı olarak hak; dinin ve hukuk düzeninin kişiye tanıdığı yetki ve ayrıcalıktır. Kur’an-ı Kerim’de hak kelimesi gerçeğe uygun söz, doğru haber, doğru yol gibi anlamlarda kullanılmıştır. Hz. Peygamberin hadislerinde ise varlığı kesin olan, kuşkuya yer bırakmayacak kesinlikte gerçek ve sabit olan şey anlamında kullanılmaktadır. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) şu duasında hak kelimesi aynı zamanda Yüce Allah’ın ismi olarak belirtilmektedir: “Allahım! Sen haksın, senin vaadin haktır, sana kavuşmak haktır, senin sözün haktır, cennet haktır, cehennem haktır, peygamberler haktır, Muhammed haktır, kıyamet haktır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)