Kayıtlar

Nisan 16, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yedi Düvel Çullandılar Üstüme!

Yedi Düvel Çullandılar Üstüme Dedelerim Kurtuluş’ta kaybettim. Ağladım, gülmedim; yetim çocuğum! Alacağım intikamım ahdettim, Yürek acılarım dindirmediler… Yedi düvel çullandılar üstüme, Bin bir delik açtırdılar postuma, Çamur içtim su koymadım testime, Demliğim mangala koydurmadılar… Çarık giydim öküz ile çift sürdüm, Kıtlık oldu, yoksullaştım, aç durdum, Şehit gazi işlerine koşturdum, Yavan ekmeğimi yedirmediler… Harmanlarda ter dökerek çalıştım, Davar güttüm çobanlığa alıştım, Dinlenmeden gece gündüz uğraştım, Bir yudum suyumu içtirmediler… Düşman, hainlere; çete kurdurdu, Gözü dönen korkak itler kudurdu, Okul yaktı kalkınmamı durdurdu, Cahil kaldım, yüzüm güldürmediler… Teröristler, mala - cana saldırdı, Fabrikamı, dozerimi yandırdı, Pusu kurdu, dede - bebek, öldürdü, Akan gözyaşımı, sildirmediler… Ben ne yaptım dış güdümlü soysuzlar? Hem Yahudi, Haçlı, mason dinsizler, Müslümandan petrol çalan hırsızlar! La

Dikkat! Müslümanlar Ayağa Kalkabilir...

Resim
Dikkat! Müslümanlar Ayağa Kalkabilir...   İİT Sonuç Bildirisi İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilat İİT 13. İslam Ülkeleri Zirvesi 15.04.2016 Cuma günü yapılan kapanış konuşmasıyla sona erdi.   Cumhurbaşkanı Erdoğan İİT Zirvesi'nin kapanış konuşmasında İslam ülkelerini köşeye sıkıştırdı Zirvenin ev sahibi olarak kapanış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin İİT'ye 2 milyon dolar bağış yapacağını diğer ülkelerin de ne kadar bağış yapacağını sordu. Suudi Arabistan dâhil kimse vereceği parayı söyleyemedi.  Bu iş bağışla olmaz. Her ülkeye bir aidat konması lâzım. Bu aidatları düzenli ödemeyenlere de açık müeyyide konur. Herkes sonucuna katlanır.   İstanbul Bildirgesi Kabul Edildi Nasıl daha huzurlu bir dünya inşa edebileceğimiz konusunda fikir alışverişinde bulunduk. Önümüzdeki 10 yıl için üye ülkelere hedefler belirleyen Eylem programı Belgesi de ekonomik kalkınma yolunda önemli bir adımdır. Belgenin kabulü ö

“O'nun” (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Gibi Dua Etmek

“O'nun” (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Gibi Dua Etmek Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem en güzel dualarla insanlara örnek olmuştur. Beden ve ruh sağlığından, dini yaşantıya, güvenliğe, refaha, kötülüklerden emin olmaya kadar hemen hemen her alanda dilekte bulunmuştur. İnşallah bizlerde Rasulullah gibi dua edelim O'nun istediklerini bizlerde Rabbimizden isteyelim. Bakın, Yaratıcısına ihtiyacını nasıl yansıtıyor: ''Allah'ım, sözlerimi işitiyorsun, yerimi görüyorsun, gizlimi de, açığımı da biliyorsun. Durumumdan hiçbir şey Sana gizli değildir. Ben çaresiz ve muhtacım. Yardımın istiyor ve korunmamı diliyorum. Azabından korkuyorum ve korkundan dolayı kalbim titriyor. Günahımı kabul ve itiraf ediyorum. Yoksul bir insanın isteyişi gibi Senden istiyorum. Günahkâr ve zelil bir kimsenin yakarışıyla yalvarıyorum. Zor durumda kalmış, Senden korkan, Sana boynunu bükmüş, Senin için gözyaşı akıtmış, bütün bedeniyle emrine girmiş birisinin duası gibi sana dua ediyor

Hangi Amel Faziletlidir?

Hangi Amel Faziletlidir? Enes İbn-i Malik radıyallahu anh hazretlerinden nakledilmiştir: Denildi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Hangi amel daha faziletlidir?” Bunun üzerine Rasulûllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Aziz ve celil olan Allah’ı bilmektir.” Yine denildi ki: “Hangi ilmi kastediyorsunuz?” Rasulûllah buyurdu ki: “Sûbhan olan Allah’ü Teâlâ’yı bilmeyi.” Ve yine Rasulûllah’a denildi ki: “Biz amelden soruyoruz, siz ise ilimden cevap veriyorsunuz?” Bunun üzerine Rasulûllah şöyle buyurdu: “Muhakkak ki az amel Allah Teâlâ bilgisi ile beraber fayda verir; çok amel ise Allah’ü Teâlâ bilinmeden fayda vermez. ” (Camiü's-Sağir, 1, 346) Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ashabına ilim öğretmekteki metodlarından biri de onların sorularına cevap vermekti. Bu hadis-i şeriften anlıyoruz ki, Ashab-ı Kiram Peygamberimize soru sorarak en faziletli ameli öğrenmek ve daima onunla meşgul olmak istiyorlardı. Peygamberimiz ise onlara amellerd

Seni Çok Seviyoruz Efendim Sallallahü Aleyhi Vesellem

Seni Çok Seviyoruz Efendim Sallallahü Aleyhi Vesellem Seni çok seviyoruz ya Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Ben mi sana seni çok sevdiğimi diyeceğim! Bu halimle, Senin ümmetin mi diyeceğim bu kirli dudaklarımla? Sana gelmek istediğimi mi söyleyeceğim? Kapına geldiğimde, nasıl huzuruna varacağım bu bedenle? Ben sana layık bir ümmetim diyemem! Sığıntı olurum gerekirse, Herkesin arkasından bakarım, sen ordasın bilirim! Saklanırım herkesin arkasına! Beni görme! Bana nazar eyleme! Diye! Çünkü bilirim ki gözün gözüme değdiğinde yanarım! Sadece sana uzaktan bakarım! Sadece seyrederim! Gül yüzünü… Ama kim bilir belki merhametin beni de sarar! Belki sende ümmetimdensin dersin! Ne kadar günahkâr olsam da bakabilir miyim acaba o zaman yüzüne, gözlerine? Ama ben razıyım senin ayağının bastığı yerlere yüzümü sürmeye… Senin kokunu çekmeye içime buram buram… Burası oturduğun yer işte, burası namaz kıldığın yer! Burası yediğin, burası içtiğin yer… Gözyaşlarımla temizlerim her yeri. A

Vahşî Radiyallahü Anh

Vahşî Radiyallahü Anh Vahşî, Hz. Hamza’nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme’nin kardeşinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim’in kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok ve mızrak atmakta usta idi. Uhud savaşında, Cübeyr buna demişti ki: - Hamza’yı öldürürsen seni azat ederim! Daha o zamanlar Müslüman olmakla şereflenmemiş olan Ebu Süfyan’ın hanımı Hind de babasının ve amcasının intikamı için, Vahşî’ye mükâfat vâd etmişti. Vahşî, Uhud’da taş arkasına pusuya girip, yalnız Hz. Hamza’yı gözetirdi. Hz. Hamza sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşî mızrağını atarak, onu şehit etti. Sonra, gidip durumu Hind’e haber verdi. Hind sevinip üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşî’ye verdi. Daha da vereceğini söyledi. Uhud savaşında Peygamberimiz aleyhisselâm birkaç kâfire bedduâ etmişti. “Vahşî’ye niçin lanet etmiyorsun?” dediklerinde, buyurdu ki: - Miracda, Hamza ile Vahşî’yi kolkola, birlikte cennete girerlerken görmüştüm! Hicretin sekizinci yılında, Mekke fethedildiği gün, Vahşî, Mekke’

Rasûlullah Aleyhisselâm’ın Verdiği İki Tâlimât

Rasûlullah Aleyhisselâm’ın Verdiği İki Tâlimât 1- “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı,  nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Aksi takdirde,  kendisinin sâlih amelleri varsa,  yaptığı zulüm miktârınca sevaplarından alınır,   (hak sâhibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir. ”  (Buhârî,  Mezâlim 10,  Rikâk 48) Âyet-i kerîmede de şöyle buyrulmaktadır: “Öyle bir günden korkun ki,  o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden  (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz,  fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz. ”  (el-Bakara,  48) Yani,  bu dünyadan insanların haklarını yüklenerek âhirete giden kimsenin oradaki hâli,  yalnız büyük bir hüsran ve perişanlık olacaktır. Ve orada ne kaçılacak bir mekân,  ne de geri dönmeye bir imkân vardır. Rasûlullah’ın verdiği iki tâlimât Bu hakîkatleri ü