Kayıtlar

Bir Hikâye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çok Güzel Bir Hikâye: “Ölümün Güzel Yüzü”

  Çok Güzel Bir Hikâye: “Ölümün Güzel Yüzü”   Anlatılır ki, adamın biri ölümden çok korkarmış. Öyle çok korkarmış ki ölüm anıldığı an sapsarı kesilir, nefesi tutulur, boğulacak gibi olurmuş. Ölümün adının geçtiği meclisi, bulunduğu yeri hemen terk edermiş. Ne bir cenazeye katılırmış ne de bir taziye evine gidermiş. İşte ölümden o kadar çok korkarmış. Hatta derler ki, gideceği yerin yolu bir mezarlıktan geçiyorsa oraya ya gitmezmiş ya da ne kadar uzarsa uzasın gidiş güzergâhını değiştirerek gidermiş. Adam, işte böyle ölümden çok korkarmış.     Tabii ölümden korktuğu kadar çok hoşlandığı ve sevdiği şeyler de varmış. Herkesin korkusu olduğu kadar sevdiği hoşuna gittiği şeyler de vardır. Bu adamın da en çok hoşlandığı, bu dünya hayatında sevdiği şey annesi, babası, çocukları ve eşiyle beraber geçirdiği anlarmış. Onları hiçbir şeye değişmezmiş. Onlar bu hayatındaki tek varlıkları imiş. Onlarsız geçen bir anı bile onun için büyük bir acı ve ıstırapmış. Hayatının her zaman diliminde

Yaşanmış Bir Hikâye: Lâstiklerini Değiştiremeyen Taksici

Yaşanmış Bir Hikâye: Lâstiklerini Değiştiremeyen Taksici İran- Irak Savaşında kaybettiği kocasının biriktirmiş olduğu imkânları da çoktan tüketmiş, bir gün aç, bir gün tok yaşar hale gelmişlerdi. Kendi neyse de geride kalan üç çocuk yokluk bilmiyor, acıkınca feryadı basıyorlardı. Kerkük'ün sokaklarında ise sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecek, destek olacaktı? İşsizlik yaygındı. Çevresi de perişandı. Bir yanı yıkılmaya yüz tutmuş evceğizinin camından yola doğru ümitsizce bakarken bir taksinin kapının önünde durduğunu, içinden de bir yolcunun indiğini gördü. Demek ki taksi şoföründe az çok para olacaktı. Çünkü müşteri indirmişti. Bütün cesaretini ve ümidini toplayarak evden çıkıp yola koştu. Yaklaşıp direksiyon başında arabasını hareket ettirmek üzere olan şoföre seslendi: – Sakın beni dilenci falan zannetmeyin. Üç çocuğumla üç gündür aç beklemekteyim. Bu gidişle namusumun lekelenmesinden korkmaya başladım. Allah rızası için yardımda bulunun. Ben açlıktan ölmeye razı

Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye: Ölümden Kurtaran Yemek

Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye: Ölümden Kurtaran Yemek Çok yakın bir arkadaşım anlattı… Mücahit Bey kendi halinde herkese iyiliği dokunan birisiydi. Kimseye yağ çekmez, eğriye eğri doğruya doğru dediğinden, kaypaklık yapmayı bilmediğinden insanlar onu pek sevmiyordu. Akrabaları komşuları onu küçük görüyor, çağın gerisinde kalmış zavallı birisi diyorlardı. O yüzden eş dost davetlerine onu çağırmıyorlar, nişan düğün gibi para toplanacak yerlere çağırıyorlardı. En çok iyilik yaptığı yakınları ona darbe vurdukça gülüp geçiyor “Rabbim bilsin, yeter!” diyordu. Bu dışlamalar gide gide can sıkıcı bir hal aldı. En yakın akrabaları bile nice ilgisiz kişileri iftara çağırıyor Mücahit Bey’i çağırmıyorlar, davetine de katılmıyorlardı. Mücahit Bey uzak bir ilçeden düğüne davet edildi. Hanımı ile o düğüne gittiler. Orada uzun yıllar görmediği birçok arkadaşını gördü. Mücahit Bey’i el üstünde tutuyorlardı. Hele Mahmut Bey isimli arkadaşı bir sürü dil dökerek Mücahit Bey’i misafir etti. Çok güze

Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye: Çok Basit Şeyler Yüzünden…

Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye: Çok Basit Şeyler Yüzünden… Osmanlı döneminde iki arkadaş ortak bir gıda dükkânı açarlar. İkisi de dindar son derece saygılı temiz kişilerdir. Ortaklığın şartlarını konuşurlar. Biri gelemezse diğeri işleri yürütecektir. Yalnız bir konuda tereddüde düşerler: “Kendi ev ihtiyaçlarımız için aldığımız malları, alış fiyatından mı yazalım? Yoksa satış fiyatından mı yazalım?” Sonunda o maddede de anlaşma sağlayarak kendi evlerine aldıkları ürünleri de müşteriye sattıkları fiyattan yazmaya karar verirler. Ortaklardan biri hacca gider. O zamanın şartlarında hacca gidip gelmek çok uzun sürer. Nihayet ikinci ortak hacdan döner. Dükkân tıkır tıkır işlemektedir. Hacı ortak ertesi gün dükkâna gelince yüzünün rengi değişir. Ortağına der ki: “Ortak bu iş burada bitti! Artık ayrılacağız.” Diğer ortak şaşırmıştır. Hayret içinde; “Neden?” Diye sorar. Hacdan dönen ortak der ki; “Arkadaş ben hacca gitmeden önce karıncalar sırtlandıkları buğdayları dükkâna taşıyo

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye Şimdi dinleyeceğiniz olay yüzde yüz gerçektir. Ben doğduktan 2 gün sonra annem ve babam benim de içinde bulunduğum bir araba ile kaza yapmışlar. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti benim burnum bile kanamazken annem ile babam maalesef hakkın rahmetine kavuşmuşlar. Beni dedem ve nenem büyüttü. Onlar benim her şeyimdi, Annem ve babam olsalar ancak öyle severdim. Ama Çok kötü bir şey oldu. Dedem şeker hastası oldu ve git gide çok kötü oluyordu. O zamanlar durumumuzda iyi değildi. Maddi olarak şehirde bir tane devlet hastanesi vardı ve onlarda doğru düzgün ilgilenmiyordu bile. Gözlerimin önünde ölüme gidiyordu adeta dedem. Ve maalesef büyük Marmara depreminden 2 saat önce 17 ağustos 1999’da kaybettik dedemi. Adeta dünya başıma yıkılmıştı. Aynı günün sabahı köye defnettiler. Abartısız 1 hafta her gece köydeki akrabamızın evinden kaçarak dedemin mezarına gidiyordum ve onun toprağına sarılıp yatıyordum. Her gün de dayım sabah ezanına karşı bazen daha e