Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye

Şimdi dinleyeceğiniz olay yüzde yüz gerçektir. Ben doğduktan 2 gün sonra annem ve babam benim de içinde bulunduğum bir araba ile kaza yapmışlar. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti benim burnum bile kanamazken annem ile babam maalesef hakkın rahmetine kavuşmuşlar.
Beni dedem ve nenem büyüttü. Onlar benim her şeyimdi, Annem ve babam olsalar ancak öyle severdim. Ama Çok kötü bir şey oldu. Dedem şeker hastası oldu ve git gide çok kötü oluyordu. O zamanlar durumumuzda iyi değildi. Maddi olarak şehirde bir tane devlet hastanesi vardı ve onlarda doğru düzgün ilgilenmiyordu bile. Gözlerimin önünde ölüme gidiyordu adeta dedem. Ve maalesef büyük Marmara depreminden 2 saat önce 17 ağustos 1999’da kaybettik dedemi.
Adeta dünya başıma yıkılmıştı. Aynı günün sabahı köye defnettiler. Abartısız 1 hafta her gece köydeki akrabamızın evinden kaçarak dedemin mezarına gidiyordum ve onun toprağına sarılıp yatıyordum. Her gün de dayım sabah ezanına karşı bazen daha erken gelip beni alıyordu.
Köydeki son günümüzde gene evden kaçıp dedemin mezarına gittim. Uyumuş kalmışım sonra arkamdan bir el bana dokundu. Ben yine dayım geldi zannettim. Ve beni rahat bırak gibi bir şeyler söylüyordum. Arkamı döndüm. Bir de baktım karşımda dedem. İnanın hiç korkmadım ve sarıldım ona bana dedi ki; “Senin yerin burası değil oğlum! Bak annenle baban da çok üzülüyorlar. Bir daha buraya sadece dedeciğine dua etmek için gel!” Dedi.
Bir an gözlerim kapandı ve gözlerimi tekrar açtığımda sabah ezanı okuyordu. Sonra dayım geldi ve götürdü beni. Eve geldiğimde yaşadığım o şey rüyamı yoksa gerçek mi bir türlü ayırt edemiyordum.
Derken istem dışı elimi cebime attım ve cebimde bir kâğıt vardı. Kâğıdı açtım baktım ve içinde Arapça rakamlar vardı. Kuran okumayı bildiğim için çözmüştüm hemen bu sayılar 3 tane tarihi gösteriyordu. İlk tarih 12 Temmuz 2001.
2. Tarih 27 Mayıs 2007 ve son olarak da 3. Tarih 5 Ekim 2014’tü. O günden sonra dedemin hayalini hiç görmemiştim… Ta ki kâğıtta yazan o ilk tarihe kadar yani 12 Temmuz 2001 de bir yaz günü köyde arkadaşlarla otururken yanıma Çok sevdiğim bir arkadaşım geldi. Bisikletiyle beraber bana “Haydi gel gezelim arkama atla dolaşırız.” dedi. Bizim maddi durumumuz kötü olduğu için bisikletimde yoktu ve tamam geliyorum dedim. Ayağa kalktım tam bisiklete doğru giderken dondum kaldım adeta… Arkadaşımın arkasında dedem durmuş bana “Gitme oğlum!” diyordu.
Donup kalmıştım. Tabi bunu sadece ben duyuyordum ve kendime gelip; “Ben gelmeyeceğim!” dedim. Arkadaşım söylenerek gitti biraz daha dolaşıp eve vardım. Akşam yemek yerken bir çığlık sesi geldi. Kadınlar ağlayıp bağırıyordu ses beni bisiklete davet eden arkadaşımın evinden geliyordu. Sonra gittik ki çocuk otoyola çıkmış ve bir araba çarpmış. Oracıkta ölmüş çocuk. Bu olayın yüzünden bir ay konuşmamıştım bir kaç sene sonra kendime gelmiştim artık.
Ama o tarihlerin bir anlamı olduğunu biliyordum artık lafı fazla uzatmayacağım. İkinci tarihte ben askerdim. Yani 27 Mayıs 2007’de Hakkâri Çukurca’da yapıyordum askerliğimi. O gün intikale çıkacaktık. O gün sanki şehit olacak gibi bir his vardı içimde… Ama görev… Kimseye bir şey diyemedim. İntikalin 15. km falan birden bir bomba patladı. Tim ikiye bölünmüştü. Ve ben arkadaki bölümdeydim. Ve birden bire tim dağıldı. Tek başıma kalmıştım. Ve birden yine dedemin hayalini gördüm. Bana; “Oğlum arkana bak!” diyordu. Birden döndüm ve bir teröristle yüz yüze geldim. Silahı bana doğrultmuştu ve Allah’ın hikmeti ondan önce davrandım ve onu vurdum. Öldü mü ölmedi mi bilmiyorum. Sonra destek kuvvet geldi. O gün 5 şehit vermiştik ve dedem yine benim hayatımı kurtarmıştı. Askerliğim bitti ve şimdi evliyim iki kızım var ve 3. Tarihte ne olacak bilmiyorum. Yani 5 Ekim 2014’te… 
(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)