Kayıtlar

Şubat 22, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Neme Lâzım!

Neme Lâzım! Değerli dostlar; bir fert olsun, bir aile olsun, bir toplum olsun, bir millet olsun neden çöker diye düşünürsek en önemli nedenlerden birisi “Neme lâzımcılıktır!”. Neme lâzımcılık sağlıklı bünyeyi içten kemiren kanser gibidir. Her ortama kolaylıkla sızar. Kimsenin haberi olmaz. Toplumu ve fertleri içten eritir. Koca bir çınar içi çürüyünce çöktüğü gibi o toplum da ne kadar güçlü olursa olsun çöker gider. Neme lâzımcılığın girdiği yerde kötülükle mücadele biter. Kötülük serbest kalarak şımarır, alır başını gider. Bir örnek verelim. Ülkemizde dünya şaheseri bir bina var. O ülke halkı o binayla övünüyor. Her yıl sayısız turist o binayı ziyaret edip; milyonlarca liralık döviz bırakıyor. Bir gün iki yaramaz çocuk o binanın karşısında ateş yakmışlar. Oradan geçenler “ neme lâzım” diyerek kimse yetkilileri ve itfaiyeyi aramamış. Sonra ateş büyüyüp o güzel binaya sıçramış. O şaheser bina birkaç dakikada kül olur gider. İşte size şanlı tarihimizden yüzde yüz yaşanmış bir

Gün Doğmadan Neler Doğar

Zalim Bir Kral, bir gün; avdan dönüyormuş. Şehrin girişinde güzel bir ev görmüş. Evin bahçesi çok hoşuna gitmiş. Bahçeye bakarken bahçede güzel mi güzel bir kadın gezinmiyor mu? Kadına dikkatlice bakmış, genç kadının endamına, güzelliğine hayran kalmış. Kral saraya döner dönmez baş veziri huzuruna çağırmış ve şöyle demiş: -Ben bu memleketin kralıyım,  benden başka büyük yok, mal benim, makam benim, şan benim, şeref benim. Bugün şehrin girişinde güzel bir bahçe bahçede de güzel bir kadın gördüm. Kadına âşık oldum. Ne yapıp yapıp buna bir çare bulun, tez elden bu güzel kadını bana getireceksiniz! Bu güzel kadın benim olmalı! Haydi, çabuk olun, bir şeyler yapın!” Diye emirler vermiş… Baş vezir “hay hay efendim, hemen hallederiz” deyip gitmiş. Kadını araştırmış. Bir marangozun karısını olduğunu öğrenen baş vezir sinsi bir plan kurup marangozun yanına gelmiş. -Kralımızın emri var, yarın sabaha kadar 100 tane ceviz sandık yapacaksın, yoksa seni zindana atarız, belki de asarız!&quo

Ulubatlı Hasan

Resim
Ulubatlı Hasan Ulubatlı Hasan Gerçek mi, Yoksa Efsanevi Bir Karakter mi? “Ulubatlı Hasan o dönemin kaynaklarında yer almamaktadır. İstanbul’un fethi sırasında bizzat bulunan Bizanslı tarihçi Francis’in orijinal eserinde Ulubatlı Hasan’ın ismi geçmiyorken, daha sonraki tarihlerde Francis’in eserine geniş ilaveler yapan Melissinos’un yazdığı kitapta yer almaktadır. Melissinos, Francis’in eserine yaklaşık dört misli daha ilave yapmıştır. Bunlardan biride İstanbul surlarına ilk Türk bayrağını diken Ulubatlı (Lupadionlu) Hasan’dır. Birçok tarihçi ve araştırmacı, Melissinos’un eseri renklendirmek için bu tür hikâyeler uydurduğu ve Ulubatlı Hasan’ın aslında hayali olduğu kanaatindedir. Bir diğer dayanak ise şehrin fethedilişi sırasında o kargaşada surlara bayrağı ilk diken kişinin isminin sağlıklı bir şekilde zikredilmesinin mümkün olmayacağıdır. Gerek Osmanlı kaynaklarında, gerekse İstanbul’un fethi sırasında bulunmuş yabancı tarihçilerin eserlerinde Ulubatlı Hasan’dan b